Tek bir hayat verilir bize, hakkını tam anlamıyla verip
yaşayalım diye. Ondan uzaklaşmadan ama kendimize de yabancılaşmadan geçmemiz
istenir hayatın içinden. Ne ona sıkı sıkı yapışmamız ne de onu
sıradanlaştırmamız beklenir bizden. O kadar bıçak sırtıdır ki bu denklem, ufacık
bir sapma bile büyük sonuçlar doğurur bize. Büyük bedeller ödetir ayrı ayrı her
birimize. Bazen bu bedeller gecikir, geciktikçe de bizi ümitsizleştirir. Bize
sanki kötüler kazanıyor gibi hissettirir. Neden böyle oluyor diye sorarız kimi
zaman, anlayamaz bocalarız. Bu yüzden devreye girmek isteriz, geciken adaleti kendi
ellerimizle vermeye yelteniriz. Çünkü yaşanan haksızlıklara kayıtsız kalmak
istemeyiz. Zordur işte burada durmak ve de ne kadarını yapıp ne kadarında susmanın
ne kadarının peşine düşüp ne kadarını terk etmenin ölçüsünü tutturmak. Bütün bunları ayıramadıkça tükeniriz,
anlayamadıkça bileniriz. Oysa bizim hesabımıza düşen, kendimizde ki adaleti
sağlamaktır. Ondan hiç sapmadan varlığımızı sürdürmeye çalışmaktır. İşte burası
tüm çizgileri belirgin kılar bize. Ne hayattan kaçarız o zaman ne de
kendimizden. Ne yaşananlardan bıkarız o zaman ne de yaşamın kendisinden.
İşte böyle bir çizginin eşiğinde Oya. Uğradığı haksızlığa
rağmen, intikam duygusuyla değil vicdanıyla hayatta kalmış. Kendine kötülüğü
değil insanlığı yol yapmış. Bu yüzden
gayesi olmayanları anlayamıyor. Hele hele kötülüğü amaç edinenleri kafası hiç
mi hiç almıyor. Şaşırıyor, afallıyor, büyük bir dünyanın içinde küçülmektense,
küçük bir dünyanın içinde kocaman kalbiyle yaşamayı tercih ediyor. Ama düğmeye basıldı bir kere, geçmiş bir bir
açılıyor şimdi önünde. Allahtan eskisi gibi terk etmiyor sahayı, meydanı
kötülere bırakmıyor artık. Kaçmıyor fakat onlar gibi zararlı yollara da sapmıyor.
Susmuyor sadece karşısındakilerin anlayacağı dilden konuşuyor. Yaptığı planı
devreye sokarak stratejisiyle “Ben de buradayım” diyor.

Ben de gayet karizmatiğim Oya
Gerçekten Oya Merve’ye oynadığın oyun kusursuzdu. Onca
yediği nanelere karşılık sen de ona, sanki zehir yemiş gibi hissettirdin. Ölümün
kıyısında zannetti kendini Merve, oysa ona sadece algı enjekte ettin. Valla çok
da iyi ettin. Ellerine sağlık, hepimizi mest ettin. Bizim oralarda buna
“Dinsizin hakkından imansız gelir” derler, sen tam da bunu yaptın. Böylece herkesin
hayatıyla kolayca oynayan Merve’nin duygularıyla oynayarak, zekanla ona şahane
bir cevap verdin. Sen şapkadan tavşan çıkartırken biz de sana şapka çıkarttık
ekran karşısında. Nasıl da korktu, nasıl da kesildi nefesi. Herkesin başına
ördüğü çoraplar bu sefer onun başına geçti. Elbette bunun karşılığını verecek
Merve, bunun burada kalmasına izin vermeyecek. Fakat artık en azından kiminle
dans ettiğini bilecek. Etrafında sadece nereye çekersen oraya gelecek bir Arzu
ve kötülüğüne yardımcı alt kadrolu Pelin yok artık. Böylece onun yaptıklarından
haberi olan ve de onun oyunun üstüne stratejisiyle oyun kuran bi’ dehanın
olduğunu fark edecek. Kendine çeki düzen vermeyecek tabii ki, ondan bunu
beklemek saflık olur. Yüzleşmesi için daha vakit var bence, bunun için daha
büyük bir tokat yiyecek. Çünkü hesabı bu kadarcık bir korku ile ödeyemeyeceği
kadar kabarık Merve’nin. Hayat ona daha büyük bir lokma ile gelecek.
Meriç Acemi’nin kalemine zaten hayran biri olarak her
bölümü severek izliyorum. Klişe sevmeyen ve ters köşeleri ile tanıdığımız
senaristimiz bu haftada harikalar yaratmıştı bölümde. Sahneler ve replikler her
bölümde dolu dolu gerçekten ve de dizimizin her yerinden kalite akıyor.
Oyunculuklar, sahneler, görüntü açıları ve müzikler şahane. Emeği geçen herkese
yürekten tebrikler. Umarım hak ettiği şekilde de ilgi görür ki gelen
reytinglerde bunun böyle olduğunu gösteriyor.
Görgü tanıklarının da dediği gibi dizideki her karakter başlı
başına bir olay fakat Pelin hepsinden bir tık daha yukarda bence. Merve’nin
gücüne hayran ama ne onun kadar zeki ne de onun gibi kendini ortaya çıkaracak
kadar cesur. Serseri mayın gibi nerde patlayacağı belli değil Pelin’in. Her
türlü kötülüğü yapacak kadar sinsi bir karakter. Hayatta ki tek başarısı
Taylan’ı ayartmış olmak, bu yüzden bu kadar hırçın ve bu kadar korku dolu. Zira
Taylan elinden giderse hayatının amacını da kaybetmiş olacak. Bir bilse
Taylan’ın aklından neler geçiyor. Aldatan bir adamı şanslı sayacak kadar akıl
yoksunu olduğunu bir öğrense. Bence iyice çıldırır Pelin, iyice zıvanadan
çıkar. Çünkü çıldırmanın eşiğinde yaşıyor Pelin. Taylan mı Pelin’in sonu
olacak, Pelin mi Taylan’ın bunu zaman gösterecek. Ama galiba Pelin yaşananlar
karşısında kötülükte level atlayarak hep maşa olarak kalacak.

Havuz problemini ben
senden daha hızlı çözerim.
Arzu geçen haftada demiştim ya hayatının içinde kayıp diye,
şimdi çarptığı yerden ya gerçek kişiliğini bularak çıkacak ya da çok daha fazla
dağılacak. Ben ilkinin olacağını düşünüyorum. Oya yardımcı olacak bence ona. Pelin
ve Merve gibi kafası entrikaya, yalana çalışmadığı için onların safında yer
alamamış ama kendi safını da bulamamış Arzu. Nerde duracağını bilemediği için
de her şeye inanıp güvenmiş. Şimdi çok acı bir şekilde yüzleşiyor hayatıyla. Oya ile güçlenerek doğrulacak bütün bunlardan
Arzu. Yalnız Burcu çok arsızdı, ona ve tahriklerine çok bile dayandı. Kadın ne
kadar seviyesiz ne kadar pişkindi, insanın aklı almıyor gerçekten. Utanmaz
diyeceğim de bütün bunları yapabilen biri neyden utanır ki? Ahlakı olmayanın
vicdanı ne kadar çalışır ki? O kadar çok ki bu tipte insanlar. Başkasının
hayatına göz dikip sızmaya çalışanlar ve de bunu gururmuş gibi sayanlar.
Elbette tek taraflı bir şey değil Burcu’nun yaptığı. Sonuçta ortada buna ortak
olan bir de Mehmet ve Mehmet gibi olan bir sürü kendini insan zanneden
müsveddeler var.
Tek bir yüzle, olduğumuz gibi yaşamaktır erdem. Yalansız, dolansız dürüst kalabilmektir.
Hesabı kendi tarafını tutmadan ve kendini kayırmadan, yine kendine
verebilmektir. Fakat bazı insanlar bırakın dürüst olmayı, en yakınlarını bile
aldatırlar. Hatta bazıları hayatlarında birden fazla hayat barındırırlar tıpkı
Mehmet gibi. Karısının gözünün içine baka baka yalan söyleyebiliyor Mehmet.
Artık Arzu ona inanmasın isterim. Konuyu çok uzatmadan Mehmet’in suratına vurdu
ya, valla ne yalan söyleyeyim onu çok takdir ettim. Herkes hak ettiğini
yaşamalı, Mehmet’te zaten Arzu’yu değil Burcu gibi bir kadını hak ediyor. Onunla
hayatı paylaşan biriyle değil sahip olduklarını ele geçirmek isteyen bir
kadınla olmalı Mehmet. Böylece kendi kaypaklığında boğulmalı.
Serhan ise hem işinde bir ihanetle karşı karşıya hem de
evliliğinde yalnızlığıyla baş başa. Bu yüzden çekiliyor Oya’ya. Oya ise onun
evli olduğunu öğrendiğinden beri temkinli ve sadece bir hekim olarak yaklaşıyor
Serhan’a. İyi de yapıyor. Her ne kadar Serhan burayı zorlasa da o yine de
yerinden ayrılmamaya çalışıyor. Yalnız onları gören birileri var. Kim olduğunu
bilmesek de buradan bir şeylerin patlayacağının habercisi bu görüntüler bence.

Ben her akşam kapı kapı gezip yemeklere puan veriyorum Oya.
Malum Merve’nin masraflarına ek iş yapmadan yetişemiyorum.
Serhan işine o kadar kaptırmış ki kendini ne yolunda
gitmeyen evliliğini sorgulamış ne de Merve’nin oyunlarını anlamış. Yeni yeni fark
ediyor bazı şeyleri, Mehmet’in ilişkisini Pelin’le Merve’nin bildiğini fark
etmesi gibi. Eve alınan yeni bir eşyayı sorguladı belki de ilk defa. Merve’nin
onda ki değişikliği anlamamasını belki de ilk defa yüzüne vurdu onun. O da
farklı bir açıdan yüzleşiyor hayatıyla. Mutsuz olduğunun ayırımına varıyor
kendinde. Yalnız olduğunu ilan ediyor hem Oya’ya hem de kendine. Onunla
sırlarını paylaşıyor. Edip’in korktuğu gibi, kimseye anlatmadığı şeyleri Oya’ya
anlatarak onu kendinde özel kılıyor. Aslında yavaş yavaş ona tutuluyor. Şimdi
onun dostluğuna sığınsa da bugün ihtiyaç duyduğu ve ona iyi gelen bu şey, belki
de ona ciddi bir bağlılık yaratıyor.
Merve ise evliliğinde o kadar yok ki, başına geleceklerden
habersiz toplum vicdanıyla hareket ediyor. O kadar gürültülü yaşıyor ki,
çıkardığı gürültüden kendi vicdanının sesini duyamıyor. Bu yüzden de
arkadaşının evliliğinin bu noktaya gelmesine çok rahat bir şekilde seyirci
kalmış. Başkalarının hayatında cirit atmaktan kendi hayatının nereye kaydığını
idrak edemiyor. Başkalarına tuzak kurmaktan düştüğü tuzağı hesap edemiyor. Tarafını
adaletten yana değil, her zaman kendinden yana kullanıyor. Tarafını doğrulara
göre değil, çıkarlarına göre seçiyor. Bütün yolları ne olursa olun kendine
çıkarıyor. Herkes ona hizmet etsin, herkes ona göre yaşasın istiyor. Herkes kaybetse
de o kazanmalı diye düşünüyor. Yüzü hep gülüyor ama herkesin ağlaması için çaba
sarf ediyor, çünkü o kötülükten besleniyor. Çok konuşuyor gibi gözükse de bunca
lafın arasında aslında hiçbir şey söylemiyor. Sürekli kafada plan yapıyor ama
çanların kimin için çaldığından habersiz kaldığı yerden devam edeceğini
sanıyor. Şimdi sıra ona verilenlerin hesabını sormaya geldi ama o bunu
bilmiyor. Canı yanmadan başkalarının canını yakmaktan vazgeçmeyecek gibi
görünüyor. Kim bilir belki de hayat ona ilk defa zor yerden soruyor.