Herkesin gıdası farklı farklıdır. Kimi iyilikten beslenir kimi kötülükten, kimi kaostan beslenir kimi sükunetten, kimi dünya onun
etrafında dönsün ister, kimi de sevdikleri için dünyayı bile durdurmak ister.
Kimi hırslarına herkesi kurban ederken, kimi hırslı insanları anlayamadan bu
dünyadan göçer gider. Kimi her şeyi kontrol edeyim derken kendi kontrolünü
kaybeder, kimi başkalarının kontrolünde hayatı kendine dar eder. Kimi kendine
cennet yaratayım derken başkalarını cehennemde cayır cayır kül eder, kimi de
başkalarının cehenneminde kavrulurken hem kendine hem de başkalarına cenneti
vaat eder. Kimi kendine kimi de başkalarına dünyayı zindan eder.
İnsan bütün bunları yaparken hayatta boş durmaz, kendi
planını devreye sokar. Kimini kaçtığı yerden yüzleşmesi için yeniden yakalar,
kimine de yaptığı kötülüklerin bedelini ödetmek için kartları önüne tekrar
açar. İnsan denk geldi zanneder, kimi
sevinir kimi ürker, yaşananlara kendince anlamlar yükler. Oysa denk geldiği
için değil, vakti geldiği için açılır geçmiş yeniden. Kimi bunun farkına
vararak yaralarını tedavi eder, kimi de uslanmaz, akıllanmaz, her şeyi daha bi’
darmaduman eder. Tıpkı hikayemizin kahramanları Merve, Oya, Pelin ve Arzu gibi.
Onların arasında eksik kalanlar, yanlış olanlar, yalanlar, oyunlar ve hayata
dair ne varsa yeniden başlıyor şimdi. Hayat kaldığı yerden olmasa da ortada
olanlarla yeniden kuruyor oyununu.

Kara Melek sayemde tarih oldu…
İşte böyle bir dizi Ufak Tefek Cinayetler. Bol bol entrika,
yanında fazlaca yalan dolan. Kafada hesap kitap, beraberinde ise olmayan vicdan.
Kötülüğü eğlence yapmış Merve herkese
karşı çevirdiği dolaplarla başrolde. Ah Merve ah! Hayatı oyun yapmışsın kendine
çevrendekileri de birer oyuncak. İstediğin gibi eğip büküyorsun olayları ya da
öyle zannediyorsun. Çok keyiflisin, çok neşelisin. Hayatta senin kadar olmasa
da sana yakın karakterlerle kesişti yolum. Her şeyi yarışa döndüren, hayatı
yaşamak yerine kazanmak ve kaybetmek olarak algılayan tiplersiniz siz. Sizinle
baş etmek çok zor ki Edip de sık sık bunu vurguluyor Oya’ya. Aklınızdan
geçenleri anlamak ve niyetinizi kestirmek güç olduğu için size karşı uyarıp
duruyor onu. O kadar rahat yapıyorsun ki
planını, pes doğrusu. Kazanmak için herkesi gözünü kırpmadan harcayacak kadar
yoldan çıkmışsın. Ama evliliğinle sınayacak hayat şimdi seni. Canını hiç
ummadığın yerden yakacak. Belki seni daha da canavarlaştıracak, gözünü daha bir
karartacak ya da uslandırıp yola sokacak.
Oya bütün bu olanları tam olarak algılayamıyorsun farkındayım.
İnsanın bu kadar kötü olabileceğini aklın
almıyor, başına gelenlere rağmen yapılanları yine de yeteri kadar kavrayamıyorsun
biliyorum. İşine adamışsın bugüne kadar kendini ama şimdi istemeye istemeye bu
düzenbaz insanlara doğru çekiliyorsun. Belki bu duruma sen de anlam
veremiyorsun. Neden bunların arasında kalmaya devam ediyorum diye belki de şaşırıyorsun.
Fakat biz ne kadar istemesek de bazen hiç ummadığımız yerlerde buluruz
kendimizi. Çıkmak istesek de çıkamayız çoğu zaman. Çünkü hayat bize sormadan
yapar planını. Sen ne kadar hesapsız yaşamış olursan ol, hayatın hesabı çok
farklı.

Bu karede ki yüzsüzleri ve pişkinleri bulun…
Pelin ya sana ne demeli? Özgüvensizlikte zirvesin maşallah.
En az Merve kadar kötüsün. Onun kadar kurnaz olmasan da, onun kadar
tehlikelisin. Taylan’la evliliğin Oya’ya karşı kazandığın bir zafer olmuş senin
için. Bu yüzden bu kadar hırçınlığın, bu yüzden bu denli kaybetme korkun. Senin
olmadığını bildiğin bir şeye sahip olmanın getirdiği bir iç huzursuzluğu şu
anda yaşadığın. Kendine veremediğin hesabın, yeniden açılıp yapılması için
yaşanıyor tüm bu olanlar. Sen bunu ne kadar idrak edebilirsin bilmiyorum da
senin için oldukça zor günler kapıda. Ya kıskançlıktan gözün iyice dönecek ya
da hayat seni doğru yola söke söke döndürecek.
Arzu sen bu hikayenin mağdurlarından birisin bence. Ne Merve
ve Pelin gibi haydutsun ne de Oya gibi masumsun. Ne onlar gibi kurnazsın ne de
Oya gibi safsın. Arada kalmış gibi görünsen de aslında sen kayıpsın. Bu yüzden
Merve ve Pelin’le aynı safta yer almış, onların yaptığı kötülüğe sessiz
kalmışsın. Onların gücüne tutunup hayatın içinde kendine yer yapmışsın. Şimdi
herkese farklı kapılarla uğrayan hayat senin de kapını ihanetle çalıyor ve seni
silkeleyerek kendine getirmeye çalışıyor. Yanlışa göz yummanın bedelini, sana
yanlış yapanlara göz yumdurarak ödetiyor. Kocan sana bin tane yalan atarken,
dost zannettiklerin bütün bunlara sağır ve dilsiz kalıyor. Sen gerçeklerle
yüzleşirken kaybolduğun yerden çıkıp hayatın içinde yeteri kadar var olabilecek
misin, yoksa sana bunları yapanlara karşı bilenip bilenip tükenecek misin? Bunu ilerleyen bölümlerde göreceğiz.
Gelelim dizimizin erkeklerine. Konu kadınların etrafında
dönse de erkeklerin rolü de yadsınamaz elbette. Mesela Serhan meydanı boş bıraktığı
için Merve bu kadar zararlı hale gelmiş bence. Kim bilir belki de Merve’yle
uğraşamayacağını anlayıp bırakmış ya da bıkmış uzaklaşmıştır. Yalnız bir adam
Serhan, evliliğinde ki boşluğu işine asılarak doldurmuş. Kızıyla kurduğu
sıcacık bağın dışında başka da bir şeyi yok gibi görünüyor. Oya onun evli
olduğunu öğrendiğinde çok büyük bir hayal kırıklığı yaşadı. Serhan da Oya ile
aralarında oluşan şeyi anlamlandıramasa da oraya doğru kayacak besbelli. Bu da
büyük bir savaşın kapıda olduğunu gösteriyor bize. Merve’nin kurduğu tuzakla
havuza düşen Oya’yı, iyi bir yüzücü olan Serhan kurtaracak. Bu da Merve’yi
içten içe daha bir kızdıracak.
Taylan çok rahat bir adam. Dünya yansa umurunda olmayacak
birine benziyor. Ondan bir numara çıkmaz bence. Nerede kendini iyi hissederse
yönü orası olur bu tip insanların ki geçmişte de Oya’nın uğradığı iftiraya
hemen inanmış ve de hayatına kaldığı yerden devam etmiş. Pelin’in
yapacaklarından da korkuyor, bu yüzden onun yörüngesinde kalarak tembel tembel
takılmaya devam edecektir Taylan.

Whatsapp grubumuzun adı “Havuz problemi çözmeye bayılanlar”
olsun.
Mehmet ise tam bir kaypak. Karısının gözünün içine baka baka
onu aldatan, bunu da saçma sapan süslü yalanlarla gizlemeye çalışan bu alyanak
çekirge çok sıçrayamadan kendini ele verdi. Şimdi onu nasıl bir son bekliyor
diye düşünüyorum da bence Arzu affedecek. Daha doğrusu söyleyeceği yeni
yalanlarla kendini affettirecek Mehmet. Ama uslanmayarak hata işlemeye ve
Arzu’yu üzmeye devam edecek.
Gelelim Edip’e. Bence bu adam Oya’ya platonik aşık. Gerçi
ben bunun böyle olmasından hiç hoşnut değilim. Bugüne kadar dost olarak
gelmişlerse eğer, bundan sonra da dost olarak kalmaya devam etsinler isterim.
Verdiği öğütlerle, desteğiyle, arkadaşlığıyla Oya’nın yanında yer alması çok
daha şık olur bence. Umarım öyle olur. Edip’in kadınlarla karşılaşması ne
şekilde olacak acaba? O kısmı da merak
ediyorum. Sonuçta o da mağdurlardan biri.
Ufak Tefek Cinayetler mahallinde geldiğimiz nokta şimdilik
burası. Bu dört kadın hem birbirleriyle hem de kendileriyle karşı karşıyalar
şimdi. Hepsi ayrı ayrı sınanacaklar ve aşkla, nefretle, hayal kırıklığıyla,
umutla elekten geçer gibi geçecekler her hafta. Sonunda ya duracaklar ya da
hırslarıyla yok olacaklar. Ya kötülükleriyle savrulacaklar ya da günahlarında
kök salacaklar. Ya insan olacaklar ya da insanlıktan top yekun istifa
edecekler.
Ha birde unutmadan bir şey sormak istiyorum. Polise tanıklık
yapan bu insanlar her şeyi nereden biliyorlar ya?