Söz: Önce Vatan
Söz konusu vatansa gerisi teferruattır.
Eskiden kışlalarda önce vatan yazısı olurdu. Kapıdan girince ilk gördüğüm bu yazı olmuştu zamanında. Hala var mı bilmiyorum. O yazının oraya boşuna yazılmadı. Yavuz timdeki neredeyse herkesi azarladı. Haklı olmasının sebebi “Önce Vatan” yazısıdır. Askerlerin makine olmadığını defalarca söyledim ama birden çok kişinin ölme riski varsa, hele ki bu kişiler sivilse, bir askerin içinden gelen sesi dinlemesi mümkün değildir.

Askerlik net bir meslek… Yat, ateş et, öl… Emir neyse askerin uygulaması gerekir. Zaten çatışma anında askerleri hayatta tutan şey de bu hiyerarşidir. Nerede izledim tam hatırlamıyorum. Bir askeri yapımda “üniformanın hangi cebine ne konacağı bile yönetmelikle belirlenir” denmişti. Yaptıkları meslek o kadar hayati ki keskin kuralları olmak zorunda. Buna göre eğitim aldıkları, en zor durumlarda bile doğru olanı yapmaları için eğitildiklerini de unutmamak lazım. Eğer bomba patlasaydı Fethi o kadar masum insanın ölümünün sorumluluğunu gerçekten taşıyamazdı. Üstelik Eylem yine ölmüş olurdu. Aşık bir adam olarak bu riski alabilir ama asker olarak alamaz.

Gelelim bölüme… YavBah ağırlıklı bir bölüm izlediğimiz için onlardan başlamak en doğrusu olacak sanırım. Büyük Bey kendince Bahar'ı sevmiş. Buna sevgi denebilirse elbette. Baba olmak için DNA’dan fazlası gerekiyor. Bir insan öz kızını nasıl diri diri gömer? Cevap sorunun içinde gizli aslında… İnsan olan yapamaz. İzlerken gerçekten delirdiğim, aileme minnet duyduğum bir bölüm oldu.

Türk askeri Büyük Bey’in peşine düşerse Bahar ölürmüş. Yani Türk Silahlı Kuvvetlerini kendi kızını öldürmekle tehdit eden bir terörist gerçekten enteresan olmuş. Büyük Bey’in yüzsüzlüğü ayrı bir konuydu. Kızı ölmezse gözü arkada kalmayacakmış çünkü damadı kızını seviyormuş. Be adam kızın zaten senin yüzünden ölüyor ne gözünün arkada kalmasından bahsediyorsun sen? Ben bu bölüm epey sinir oldum. Yazıdan da anlaşılıyordur zaten. Bunun için Cihan Ünal'ı gerçekten tebrik ediyorum. Resmen inanarak oynamış.



Bahar'ın ilk gömüldüğü yerde tuzak olduğu barizdi. Tim de tahmin ederek gitti zaten. Ama ben o keskin nişancının ateş etmek için niye o kadar beklediğini anlamadım. Üstelik sniper ile kafasına değil göğsüne nişan alması da mantıklı gelmedi. Elbette bu kadar karışıklığın içinde Yavuz’un yaralanmaması iyi olmuş ama izlerken tuhaf geldi işte.  

Eylem’den gelen istihbarat ile Büyük Bey’i buldular. Bahar'ın yerini öğrenmek için Yavuz’un Büyük Bey’i bırakması gerekti. Türk dizisi izleye izleye edindiğim paranoyaklık sağ olsun helikopter pilotunun gözükmemesi için uğraştıkları için o pilottan bir şey çıkacağını tahmin ettim. Ama daha bir iki sahne önce Fethi’yi, Ateş’i ve Çaylak’ı azarlayan Yavuz’un Bahar için böyle bir tercih ile karşı karşıya kalması olmamış. Üstelik “insan yaşamayınca anlamıyormuş özür dilerim” dedi. Flashback ile devamında olayı anlattığını gördük ancak bu topa girmeye gerek yoktu. Sanki “Yavuz işini sağlama almadan böyle bir işe kalkışmaz, o iyi asker. Söz konusu kim olursa olsun önce vatanını korur.” demek için yazılmış bir sahne gibiydi. En azından ben öyle hissettim. Belki de abartıyorumdur ama o sahnede rahatsız edici bir şey vardı.

Yavuz “Yaşamadan anlamıyormuş insan.” diyerek sevdiğini kabullendi sonunda. Bahar kurtulduktan sonra hastaneye giderken çekilen sahneler ise şu ana kadar bu ikili arasındaki en romantik an olabilir. Bahar'ın o halde Yavuz’un annesinin intiharını dillendirmesi ve tüm timin bunu duyması ne kadar gerekliydi tartışılabilir. Bahar'ın o halde niye bu konuya takıldığını anlayamıyorum.

Yavuz Büyük Bey’i vurdu. Bakalım Bahar'ı babasının terörist olduğuna ve kızını az kalsın öldüreceğine inandırabilecekler mi? İlişkileri başlayamadan aralarına bir de sır girdi. Hayırlısı…

Yazı devam ediyor...
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER