Yalancı Çoban
masalını bilir misiniz? Bir gün çobanın biri koyunları otlatmak için dağları,
tepeleri aşar. En sonunda bir yere varır. Bir ağacın altına oturup koyunları
otlatır. Bir taraftan da kavalını çalmaya başlar. Zaman geçtikçe sıkılan çoban
kendi kendine der ki: “Şu köylülere nasıl bir oyun oynasam?” Başlar bağırmaya “Yetişin
komşular yetişin! Kurt sürüye saldırıyor.”
Köylüler koşarak gelirler, kurt olmadığını anlayınca kızar
ve giderler. Bu olay birkaç kez daha tekrarlanır. En sonunda bir gün gerçekten
sürüye kurt saldırır. Çoban başlar bağırmaya. “Yetişin komşular! Sürüye kurt
saldırdı.” Kimse aldırış etmez. Çünkü çobanın yalan söylediğini düşünürler.
Feyzullah'ın hikayesini nasıl da andırıyor değil mi?
Karabayır’a gelen Su’nun her şeyi öğrenmesi ama bunların gerçek olduğuna
inanamaması ancak bu şekilde ifade edilebilirdi herhalde. Kız bozulmuş plak gibi
“Görevin bomba imha etmek” deyip durdu. Feyzullah bundan sonra yalan söylerken
bir milyon kez düşünür umarım. Sevdiği kızı inandırabilmesi için çatışmanın
ortasında kalmaları gerekti.
Su: "Hem söylenirim hem de elini sıkı sıkı tutarım."
Sarah’ın Nazmi sandığı Çaylak’ın peşine düşmesini
bekliyordum. Ama ilaç verip rüzgarla bile adamın canını yakması ürpertti ekran
başında. Su’nun Keşanlı’yı araması sayesinde Çaylak çabucak kurtuldu ama beni
en çok etkileyen timin kapıdan değil bacadan girişi oldu. Camı kırarak mekana
dalmaları efsane ötesiydi. Hatta bir Medcezir
deyimiyle efso hareketti.
Erdem Yarbay'ın, Çaylak’ı tedbirsizlikle suçlaması ve ettiği
laflar ne tam doğruydu ne tam yanlıştı zannımca. Dikkatsiz davrandığını söyledi
ama Çaylak kadını fark eder etmez, Su’yu uzaklaştırmaya çalıştı. Kızın
havalandırmadan kaçmasını da sağladı. Şimdi bu durumda dikkatsiz olduğu nokta
Su ile buluşmuş olması mı oldu? Diyelim ki öyle. Bu konuda son laf edecek insan
Erdem Yarbay değil mi? Karısı, kızı Karabayır’da… Üstelik Hafız’ın karısı ile
oğlu adamın evinde kalıyor. Daha önce Nazlı'nın askeriye ile hiç alakası yokken
kaçırıldığını da biliyoruz. Buna rağmen hala Karabayır’da Nazlı. Su’nun
Karabayır’da olması ile Erdem’in veya diğerlerinin ailesinin gelmesinin ne
farkı var? Evli değil denecekse diğerlerinin de sevgilileri var sonuçta? Açıkçası
Çaylak’a değil Erdem'e kızdım ben. Üstelik bir süredir oynadığı role ısınmışken
bu hiç olmadı Yarbayım. Çaylak’a kabahat bulduğum tek nokta yalan söylemesi…
Bir an önce annesine de durumu anlatması epey yerinde olur.
Feyzullah'ın sevdiğini korumak için ayrılması fazlaca
Yeşilçam havasında olmuş. Jönümüzün kızın iyiliği için ondan ayrılıp bir sahne sonra
acı çektiği filmler gibi… Su’ya bomba imhacı ile evlenirse cesedini son kez
göremeyebileceğini söyledi. Doğrudur. O zaman bomba imha uzmanlarımız hiç
evlenmemeli. Hayatları kolay demiyorum. “Bütün asker aileleri potansiyel şehit
ailesidir, her an o haber için kapımız çalınabilir” demişti bir arkadaşım.
Babası subaydı. Bir subayla evlenecek kişinin kapı gibi sağlam durması, her an her
şeye hazır olması gerekir. Su içinde bu gücü taşıyor olmalı ki Feyzullah'ın
dönüşünü bekleyip ilk sorduğunun adamın sağlığı oldu. Hesap sormaya filan
kalkmadı. Umarım çok uzamadan barışırlar.
-“Tarih okumuyor musun sen? Büyük balık küçük balığı her zaman yer.”
-“Beyefendi ben Türk askeriyim. Tarih okurum ama esas işim tarih yazmak!”
Büyük Bey ile Yavuz’un birbirlerine espri ile karışık Büyük
Bey, Küçük Bey demeleri, kartlarını çok açık oynamaları fazla iddialı oldu.
Büyük Bey’in bu kadar çabuk ortaya çıkması senaryoya nasıl katkı sağlar
bilmiyorum. Ama Agah gibi Büyük Beyin gizemi de devam etseydi çok daha güzel
olurdu. Gerginlik o kadar fazlaydı ki Bahar yemeğe sardı. Bu restleşmede sadece
replikleri ve oyunculukları beğendim. Yoksa gerçeklerin ortaya çıkması için çok
erkendi.
Bahar kızınca teröristleri mumla ararmışız, dilinin kemiği
yokmuş. Biz henüz göremedik bu özelliğini. Yavuz ile kavga ederken, haklı bile
olsa, kendini savunmak konusunda baya beceriksizdi. Görürüz bir gün inşallah.
Yavuz’un annesine ne olduğunu az buçuk öğrenmeye başladık.
Tahminim tuttu. Gülümser Hanım intihar etmiş. Bu intiharın sebebi babası
sanırım. Üstelik Yavuz’un öğretmen olan annesi bir anda eski banka müdürü olmuş(Bahar'ın
üstün stolk yetenekleri sağ olsun). Detay olduğu için gözden kaçmış olabilir.
Yazı devam ediyor.