Sevecek kimim var?
Yine Jeffrey Reiner'in yönettiği ama Sarah Treem'in tek başına yazdığı ikinci bölüme Amerikan seyircisinin ilgisi serinin sezonu çok başarılı izlenme oranlarıyla tamamlayacağının işareti olmuştu. The Affair, 21 Aralık 2014 gecesi ShowTime'da sezon finali yapacak ama biz henüz üçüncü bölümü izliyor olacağız. Bu arada dizi Golden Globe'da "En İyi Drama" kategorisi de dahil olmak üzere En İyi Aktör (Dominic West), En İyi Aktris (Ruth Wilson) olmak üzere toplam üç dalda aday oldu. Ödül Töreni, 11 Ocak Pazar akşamı Los Angeles’daki Beverly Hilton Hotel’de, Tina Fey ve Amy Poehler’ın sunumuyla gerçekleşecek. Bakalım sonuçlar nasıl olacak?

Artık ilk bölümü izleyerek bu yoruma geldiğinizi düşünüyorum, o yüzden biraz daha açıklayıcı ilerleyeceğim. Garson kızımız Alison ve kocası Cole'un bir çocuk kaybettiğini biliyoruz. Evlilikleri de sıkıntılı. Daha doğrusu acıyı daha acıtır hale getirerek evirmekte Alison daha gayretkâr olmuş. Arızalı tarafın Alison gibi algılanması, Noah'ın ise standart andropoz eşikli libido atakları geçiriyor olması ilk bölümün en sığ ve klişe yorumu olur. Düşündükçe vuruyor hikâye... Bölüme başlamadan da aslında en merak ettiğim, "ikili anlatım" meselesinin nasıl sıkmadan ilerleyeceği olmuştu. Olmuş.

Ev mis, aile sıkıcı

Alison diye yazılır, Felaket diye okunur

Alison'un elleri güzel ve dokunmatik kadınlardan. Alır mısın bi' dal?

"Karıma çakarsan, karına çakarım" bakışı değildir, o benim kalbimin kötülüğüdür di mi?

Bu bölüm de tıpkı ilk bölüm gibi Noah ile başladı; tanık mı, sanık mı olduğunu henüz bilmediğimiz o sorgu odasında memura Alison hakkında 'zarasız' yalanlar söyleyerek. Noah ve Helen'in üniversitede tanışıp evlendiğini de öğrendik. Aslında Helen'in en az kendi kadar sıkıcı ailesine ve çiftin ortak çocuklarına bakınca Alison, Noah için çölde bir vaha gibi. Bölüm ilerledikçe keşke bu hikayeyi bir de Helen'in ağzından dinleseydik diye içimden de geçmedi değil. Drama Tanrısı Noah'a güvenmemem için ne gerekiyorsa yapıyor. Ve aynı Tanrı'nın yaptığı bir kötülük daha var. Bilmem sizde aynı etkiyi yaratıyor mu ama, Noah'ın gözünden anlatılan her anı, "Acaba Alison bunu nasıl anlatacak?" diye izliyorum. Bu bölüm Noah'ı tam bir "kart zampara" ön yargısı ile izlediğimi itiraf etmek isterim. Neden taraf olma ihtiyacı hissettiğimi sorarsanız da cevabım, "bilmiyorum" olur. Net!

Hep karanlık..

Su Perisi kılığına girmiş Ölüm Meleği gibisin Alison!

Ağzınla kuş tutsan sana güvenim yok Noah, umarım fikrim değişir

Noah ve Alison, partiden kaçıp sahile indiklerinde karanlık deniz görüntülerinin bu ilişkinin geleceğine dair bir metafor olduğunu düşündüm. Hatırlayın, ilk bölüm açılışında Noah'la havuzda yüzerken tanışmıştık. Dizinin tanıtım posterinde iki karakter de denizdeler. Noah her fırsatta yüzüyor. Bu nedenle dizide bazı alt metinlerin "su" yoluyla verildiği hissine kapıldım. Hatta hikâyede ölen her kim olacaksa boğularak öleceğine iddiaya bile girerdim. Neyse.. Sahilde, Noah 15'lik gelin gibi bir yandan kıza ölümüne yanlamak isterken, bir yandan da "ama evliyim" tribi attı. Bu arada Alison ve Cole'un evli olduğunu da öğrendi. Noah'ın bölümü biterken, "ölen kim", "tanık mı, sanık mı" sorularının cevabını öğrenemedik ama Noah'ın Alison'la ilişkisi hakkında yalan ifade verdiğine emin olduk. Böylece heyecanla beklediğim Alison Part da başlamış oldu.

Ağzından çıkana mı, gördüğüme mi inanayım?

İşte Noah'ın asla yazamayacağı kitap.. Asla kayınpederi kadar çok satan bir yazar olamayacak bu kafayla giderse..

Alison, Noah'ın kayınpederi Bruce'u sevmiyor. Caleb'in elinde kitabı görür görmez yüzünü ekşitip, "Ay bu adamı da hiç sevmiyorum" demesi ilginçti. İlk bölümde Noah sahilde Alison'la ilk karşılaştığında da yaşadığı evi uzaktan göstermiş ve kız orada da garip bir tepki vermişti. Ayrıca bu bölüm partide Bruce'un çapkın bir ihtiyar olduğunun altının çizilmesi, adamın Alison hakkında galiz şakalar yapması, Alison'un Butler Malikanesi'ndeki partide garsonluk yapma işine pek istekli olmaması da, Alison ve kayınpeder Bruce arasında bir tatsızlık yaşanmış olacağı ihtimalini düşündürtmedi değil. Noah bu kızı ne kadar işveli ve bir seks objesi gibi anlatıyorsa, Alison da kendini o kadar masum ve duygu böceği olarak tarif ediyor.

Bu fotoğrafa bakınca aklıma Urfalıyam Ezelden'in nete düşen martıları geldi..

Alison kendini anlatırken de hakim olan görüntü hep bi bulanıklık..

Evet, olayları iki farklı gözden anlatıyorlar. Kadın bakışı ve erkek bakışından oluşan yorum farkını, olayların sırasının anlatana göre değişmesini, tarafların odaklandığı detayların farklılaşmasını seviyorum. Noah'ın kendi duygusal dünyasına ve evliliğinin geldiği noktaya dair önemli ipuçları içeren bir sahne olarak anlattığı "Karım partide ne giydi" kısmına Alison'un gözünden baktığımızda, Helen'in bambaşka bir elbise giydiğini görmemiz ve Alison'a göre 40 dolar ödeyip bir çuval dolusu reçel alan Noah'ın aynı durumu 12 dolar ödeyip bambaşka bir şey almış gibi anlatması kaç puandı? Gel de Noah'a ya da Alison'a güven!

Bu bölümün sonunda Alison ve Noah'ın 'o partiye katılmış olanlar' listesinden sorgulandıklarını anladık. Ölen adam her kim ise o da partideymiş. Ama konumuz bu yazının en başında düşündüğüm gibi bir boğulma vakası da değil. At fav'a, bu dizide illa biri denizde boğularak ölecek. ( Bozuldu!) Sorgudaki Alison'un saçları, çocuğunu okuldan almak istediği için olayı kısa kesmeye çalışması hikayede bir zaman atlaması olduğunu da işaret ediyor. İzlediğim 50 dakika, hikaye anlamında çok seyirlik ama cevaplanan sorular anlamında "ne kestin dana, ne yedin hiç" bölümü oldu. Öyle bir noktada final yaptılar ki haftaya ne olacak diye meraktan ölmeyenle selamı sabahı keserim...

Böyle işte,
R.




Fiona Apple Main Theme- Container
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER