Söz dizisinin geçtiğimiz bölümünü Yavuz'un bombalı saldırıyı durdurmak için yüklü araca çarpmasıyla kapatmıştık. Bir de Bahar ve Erdem Yarbay'ın ailesinin aşı için gittikleri okulda sorun yaşaması vardı.
Bölümü açtığımızda Ateş, Mücahit ve Feyzo'nun olduğu ekip Yavuz'un arabasının yanına gitti ancak hem Yavuz'u bulamadılar hem de hala ellerinde imha etmeleri gereken bir bomba çıktı. Üstüne gündemlerine tabii ki bir anda okul meselesi giriverdi. Yetmedi, bir de Sebo eklendi denkleme. Geçen bölüm etkisiz hale getirilse bile işinin bitmeyeceği belliydi zaten.
Tabii ben bu süreçte öncelikle Yavuz'un çarpmasıyla diğer araçtaki bomba nasıl patlamadı onu pek anlamadım, sonra da Çolak'ın bu kadar kısa süre içinde Sebo için kurtarma planı yapmasını. Hadi ilkine şans diyelim, helikopter düştüğünde de kimseye bir şey olmamıştı. İkinci cidden nasıl bu kadar pratik bir şekilde oldu peki? Neyse. Kurtarma karmaşasını genel olarak güzel çekmişler yalnız, haklarını vereyim.
Patlayan bomba nedeniyle uçurumun kenarına doğru uçan arabada kolu sıkışmış olarak kalan Fethi ve Aşık mahsur kaldılar. Sebo'nun ele geçirilmesini engellemeye çalışan ekibinse teröristlerle çatışmaya girmeleri gerekti. Ama asıl karmaşaysa okulda alevlenmeye başladı. Ateş, Feyzullah ve Mücahit yardıma okula gitmesine gittiler ve ilk etapta gelen teröristlerin bir kısmını da temizlediler. Ama nasıl olduysa oldu, bir hödüğün çıkardığı basit arıza gibi duran bu olay da döndü Çolak'a vardı. (Maşallah)
Zaten okulda da sadece üç kişilerdi, ekipteki askerlere Rambo muamelesi yapmalarına hasta oluyorum böyle zamanlarda... Sonrası zaten ilk kuşak reklamdı. Sahi Yavuz nereye kayboldu derken onu da geri dönüşte bulduk. Fragmandan da biliyorduk, Çolak'ın eline düşüvermiş meğerse. Her ne kadar Çolak karakterinin sadece ideolojik olarak değil genel olarak saçmaladığını düşünsem de Yavuz ve Çolak'ın karşılıklı atışmaları zevkli oluyor. Bu da o tarzdaydı. Ayrıca vatan-millet tarzı kamu spotu misali konuşmalar Yavuz'un ağzına daha çok yakışıyor, yine onu fark ettim.
Yalnız Yavuz Çolak'ın istediği özrü dilemeyince (adamın derdi de özür!) olayın içine işkence girdi, o pek yakışıklı olmadı işte.
Ayrıca hemen sonrasında ideolojik olarak saçmalamaya başlayınca önünü alamadık adamın. "Masum insan diye bir şey yoktur." kısmıyla da zirve yaptı sağ olmasın. Hiç kimse değilse bile çocuklar da mı masum değil mesela? Gerçi ben ağzından çıkanlar arasından asıl 'köstebek' kısmıyla ilgilendim zaten, o daha güzel bir şoktu. İşin yoksa uğraş bul, kimliğe göre yer bile yerinden oynar mesela.
Ayrıca Büyük Bey'in yardımcısı olarak ortada dolaşan kadınla yaptıkları karşılıklı casus hamlesi de şıktı. Sahi biz bu beyefendinin suratını ne zaman göreceğiz acaba? (Bütün derler bitti, bu eksikti tabii.) Sebo'nun yuttuğu anahtarsa sonraya kaldı.
Okul kısmındaysa ilk reklam sonrasında olanlar bence sinir bozucuydu. Kendimi yine laf dinlemeyen çocuğa kızarken buldum. Çocuktur anlamaz diyemeyeceğim, kusura bakmayın. Sahiden de o durumdayken neler döndüğünü anlamayacak kadar mı çocuk bunlar? Ne bileyim, ben en azından oyun oynamadıklarının ve ortada kötü şeyler döndüğünün farkındalar sanıyordum. Birisi değilmiş demek ki. Mayın tarlasında da böyle bir durumda kalmıştık zaten, Lütfen çocukları pistten alalım...
Bir de içimde kalmasın, Erdem Yarbay bu bölümde cidden ne yapmaya çalıştı? Hem karısıyla konuşması yarım yamalak ve detaysızdı, hem de Ateş ve diğerleriyle olan koordinasyonu yeterli değildi. Sonradan zaten irtibatı komple kaybetti. Bu nedenle bölümün yarısında nerede olduklarını aradı. Telefon çekmeyen bölgedelermiş-miş, cidden mi canım? Senin işin tabii Allah'a kalır o zaman.