Aşk, bir dizinin olmazsa olmazı. Karakterler arasındaki acı
tatlı anları izlemeye bayılıyoruz. Gerilim dolu bir sahnede bile aşkın izlerini
görünce mutlu olmamız bundan. Yeni bir diziye başlarken de karakterler
arasındaki aşk üçgenlerine, kombinasyonlara odaklanarak kafamızda canlandırmaya
başlıyoruz.
Adı Efsane de Erdal Beşikçioğlu, Gökçe Bahadır ve Rojda
Demirer arasında bir aşk üçgeni kurarak yola çıkmıştı. Tarık’a üzülüp Seçil’e
kızıyor olmamız derken kendi adıma sırf bu yüzden Tarık-Bahar ilişkisinden
yanaydım. Tabii doğru düzgün elektrik alamıyordum orası ayrı. Ama Tarık-Seçil
de diyemiyordum sırf bu yüzden.
Gitgide Seçil’in karakteri değişti, ılımlı bir hal aldı.
Hatta Bahar’dan daha sempatik biri haline geldi. Son bölümde tüm bunların
ışığında baktığımda gördüm ki Seçil-Tarık incelikle işlense hikaye bugün çok
daha farklı olabilirmiş.
Ne Seçil’in aşkının altında yatan sebepleri izledik, ne de
Tarık’ın Seçil’in hislerine dair bir şeyler anlayıp anlamamasını. Seçil ve
Tarık arasında işlenebilecek bir sürü konu varken uzaktan baktık ve yola devam
ettik. Halbuki Erdal Beşikçioğlu ve Rojda Demirer yan yana ne kadar da
uyumluymuş. Ama artık tüm bunların bir önemi yok tabii. Tarık, hikayaye veda
edecek. Seçil kalacak mı bilmiyorum. Bahar ise Hatay yolcusu. Ne diyelim,
geçmiş olsun.
Yazı devam ediyor...