Aşk bunun neresinde?
No:309, kendine has dili olan, samimi, doğal, izlemesi keyifli bir iş. Ve ben, diziyi, bölüm yorumlarını yazdığım için değil, izlediğim için yazıyorum. Ama 19.bölüm olmuş ve istedikleri hâlâ gerçekleşmemiş, kendini güvende hissetmeyen bir izleyici olarak da yazıyorum şu an bu satırları…

Size demiştim, No:309 ilk ciddi sınavını bu hafta Diriliş Ertuğrul’un başlamasıyla verecek diye. Biraz, izleyici kaybına uğradı evet. Ama, 3.sezonunu gören ve kendine has çok sağlam bir izleyici kitlesi olan bir işin karşısında, başarıyla durdu. Artık gün değişimi vs bunları düşünmeye gerek bile yok. Çarşamba günleri No:309’un, bir sürü dramın içinde romantik komedi olarak yeri var artık.

Bölüm, Yıldız ve Fikret’in Pelinsu’yu alıp gitmeleriyle başladığı için, biraz sorgulayarak başlamak istiyorum yazıma. Sizce Yıldız ve Fikret ne yapmaya çalışıyorlar? Pelinsu’nun sözleşmeyi öğrendiği yetmiyormuş gibi, bir de miras meselesini öğrendi. Üstelik Yıldız ve Fikret; Onur’un Lale’yle evlenmek isteme sebebinin tamamen şirket ve miras meselesini olduğunu belli etti. Hadi diyelim Fikret, Onur’u yeterince gözlemleyemiyor da, farkında değil Lale’yi ne kadar sevdiğinin. Peki Yıldız? Bu kadın ilk günden beri: “Oğlum bu kıza aşık oluyor.” diye dolanıyor ortalıkta. Çünkü Onur’daki değişimin ilk andan beri farkında.

Bu kadın ne anlatıyor ya by Lale

Oğlunun mutlu olmasını isteyen bir annenin, sadece para için yavrusunun mutluluğundan vazgeçip, bir de arkasından iş çevirmesi nedir? Yıldız’ın da Fikret’in oyundan düşen Pelinsu’yu, tekrar oyuna alma çabaları dilerim ki, onlara çok pahalıya mâl olacak… Sürekli Onur’un vicdanına oynanmasından da, rahatsızım. Pelinsu’ya karşı verdiği sözlerin tutulmadığından bahsedilmesinden de öyle. Bence, Onur’un Lale’ye karşı mahcup olup; verdiği sözlerin tehlikeye girmesinden bahsedelim. Pelinsu’dan değil…

Boşuna bumerang gibi demiyorum Pelinsu için. Tam kurtulduk dediğimiz anda geri dönüyor ortalığa. Üstelik bu sefer Lale’yi de alet etti sinsiliğine. Lale’nin iyi niyetinden faydalanıp, şirkete geri dönecek resmen. Umarım Lale’nin de, iyi niyetinin bir son kullanma tarihi vardır. Yoksa, Pelinsu’yu biraz daha çekemeyeceğim!

Bölümün en sevdiğim sahnesi, Lale’nin aldatıldığını öğrendiği gün çarpıştığı kişinin Onur olmasıydı. Çok hoş, çok güzel bir detaydı. Belki de farkında olmadan karşılaştığımız insanlar bir gün gelip hayatımızın merkezi oluyorlardır. Kim bilir?

Onur şu an zoraki gülüyorum farkında mısın?

Onur’un Lale’yi öpmeme durumunu, komedi unsuruna dönüştürmeden, böyle güzel sonlandırılmasını çok sevdim. Birkaç kez üzerinde durulmuştu. Ama, duygusal anlamda değil de, genel olarak komediye dönüktü yüzü. Üstelik çok fazla uzatılmadan neticelendirildi. Ve Lale’nin: Onur beni öper misin? cümlesi, bana çok naif ve samimi geldi...

Tatlı tatlı mesajlaşmalar, birbirlerine iltifatlar… Demek Lord da olsan, sevdiceğine “Uyudun mu?” diye mesaj atıyormuşsun. Ey aşk, nelere kadirsin?  

Erol’un sürünme seanslarının başlamasına çok sevindim. Yani daha yeni başlıyoruz. Ve sürüm sürüm süründüğünü görmeden, hayatta yollamam Filiz’i! Tam gerçekten Filiz’in değerini anladı dediğim anlarda, hoop yeniden Filiz’i aşağılamaya başlıyor. Erol gerçekten bazı şeyleri anlamadan, Filiz Erol’a dönerse; sahnelerin hepsi havada kalmış olacak. Üstelik 19 bölümdür Erol’un Filiz’in kıymetini anlayacağı anın gelmesini bekliyoruz. O yüzden, bu konunun üzerinde durmamız gerek.

Nezaketsiz olmak istemem ama, Lale’nin hastaneye gitmeden önce; Onur’a, Doktor Onur’la karşılaşmam bile deyip, doğum günü için hediye almasını çok yadırgadım. Saçını kısalttığını fark etmesi, iltifatları, doğum gününü kutlaması… Bence hiç gerek yoktu böyle bir şeye. Adamın gözü zaten Lale’de. Ayrıca, Erol haklı. Jinekoloğumuzun doğum gününü bilip, kutlamamıza gerek yok öyle değil mi?

Yazı devam ediyor..
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER