Öyle bir sev ki..
Karanlıkları aydınlık yapar sevmek... Közden bile ateş yaktırır sevmek... İmkansızlığa meydan okumaktır sevmek... Defne gibi sev... Ömer gibi sev... Yeter ki sev...
 
O zaman öyle bir sev ki; sevdiğin kadın ansızın evinde belirdiğinde, ışıldayan gözlerin, kıpır kıpır heyecan yapan kalbin, ona "Hoş geldin!" diyebilsin!
 
Öyle bir sev ki; "Gez, dolaş, bak." diyebilecek kadar içinde sadece "O!" olsun istediğin yuvanı ona tüm kalbinle sunabil...
 
Öyle bir sev ki; karış karış gezindiği odalara kokusu dolsun, sesi yankılansın, hem sen alış, hem o alışsın...
 
Öyle bir sev ki; raflarına, giysilerine o güzelim elleri değsin diye çırpın ve o sadece masumca şaşırmış olarak gözlerine baksın... Sen sadece gülümse. Mutlu ol.
 
Öyle bir sev ki; takılı kaldığın yarım kalmışlıklarındaki tablona davet edebil onu.
 
Öyle bir sev ki; sana ait el emeği yarım tablona sırf dokundu diye sevdiğin kadının da baş harfini ekleyecek kadar zarif olabil.
 
Öyle bir sev ki; kızgın da olsan, sevdiğin adam yiyemediği, içemediği için, buzdolabına çekinmeden bakabil. İçemediği kahvelerin peşine düş. İçinin sızlamasına da asla engel olma.
 
Öyle bir sev ki; ayrılmış olsan da sevdiğin adamla, iç sesinle savaşa savaşa aşkına o pazı dolmasını sarabilecek kadar yüce gönüllü ol.
 
Öyle bir sev ki; mutsuzluğun, sevdiğin kadının senin için sardığı dolmaları iştahla tadarken son bulabilsin... O lokmayı gözü kapalı yutkunurken aşk dolu zamanları özlemle hatırlayabilmelisin.
 
Öyle bir sev ki; karış karış bir kitabın ilk baskısının peşine düşecek kadar azimli, o kitabı alabilmek için kararlı ve el emeği bir tasarımını sevdiği kadın uğruna başkasına verebilecek kadar aşık olabil...
 
Öyle bir sev ki; bir kitap sessizce sevdiğinin masasına bir kelebek gibi usulca konabilsin...
 
Öyle bir sev ki; kalbin sana "Kitabı o aldı." demesine rağmen korkundan "Ya o değilse." ikilemini yaşayabilmektir sevmek.
 
Öyle bir sev ki; kendini bilmezin teki karşına geçip de aşk hakkında büyük laflar ederse,ona rağmen, sevdiğin kadın için, aşkınız için hala susabil ve o lafları yutabil.
 
Öyle bir sev ki; bir partinin tam ortasında, elinden tutarak, bir dansla, çaresizliğine yenik düşerek "Gerçekten mi?" sorusuyla hediyeyi alanın sen olduğunu anlamayan sevdiğine isyanındır onu zorlaman.
 
Öyle bir sev ki; gözlerine baka baka sevdiğin kadının "Bitsin." diyemeyeceğinden emin olabilmektir.
 
Öyle bir sev ki; gizli kutularda sakladığın "O." kokan sırrını, sevdiğin adam yüzüne vurduğunda tek laf etmeden gidebilmektir...
 
Öyle bir sev ki; bakışların, karakol önünde bekleyen sevdiğin kadının suçlu bakışlarıyla buluştuğunda, bir tek o anlar ne demek istediğini. Bir de sen anlarsın onun ne demek istediğini. 

Yazı devam ediyor..
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER