“Düne ait ne varsa dünde kaldı, cancağızım!”
Bir “Bermuda Şeytan Üçgeni” mi dedi?
“Bir yıl sonra” alt yazısıyla 24. bölüm itibariyle Tatlı İntikam’da yeni bir yola çıktık, hepimize cümleten hayırlı olsun!

Geçen bölüm rengini belli eden dram, bu bölüm enikonu sahneye girmiş bulunuyor ve tabi İlker Kızmaz’ın canlandırdığı Barış da…

Rüzgâr’dan kurtulmuşuz, çok şükür. Ayrıca Ceyda, Meral & Zübeyr ve dedikoducu teyze de neyse ki yolcu ettiklerimizden…

Dizinin yeni biçimini yorumlamaya geçmeden bir kez daha çok şükür daha diyeyim: ÇOKKKK ŞÜKÜR RIZA BABA YAŞIYOR… Valla ne yalan söyleyeyim son bir hafta, dizi aklıma geldikçe tek merak ettiğim o oldu. Açıkçası eğer gitmiş olaydı dizi benim için sıfırdan değil çukur seviyesinden başlayacaktı yeni sezonuna.

Bölümde dikkatimi ilk çeken karakterlerdeki çok ciddi değişimler oldu:

Pelin, benim çoooookkkkk uzun zamandır özlediğim, defalarca dile getirdiğim ve olmasını çok dilediğim “güçlü, ayakları üzerinde duran” kadın hâline getirilmiş.

Meliha’nın artık benim için tahammül edilmesi imkânsız hâle gelen terbiyesizlikleri yok edilmiş ve Meliha o ilk bölümlerdekide çok sevdiğim; aklı başında, evlatlarına düşkün, mantıklı anneye geri dönmüş. Hatta Pelin’i bağışlayıp takdir edecek kadar olgunlaşmış.

Süheyla’nın ilk andan beri itici gelen “dominant teyze” tavırları törpülenmiş ve en mühimi Meliha’yla dostluk edecek kadar mütevazılaşmış. ( Bu kadarını rüyamda görsem inanmazdım)

Başak’ın şımarıklıkları bitmiş, sakinleşmiş; akıllı uslu bir kadın olmuş.

Özetle ilk izlenim seyircinin dediklerine kulak verilmiş gibi geldi bana. Gerek burada gerek başka platformlarda “karakterlerin özü bozuldu” şikâyetimiz dikkate alınmış. Bu, beni gerçekten çok ama çok sevindirdi.

Beni üzeni, ben çok fena üzerim!

23. bölümde Sinan, nikâh masasında Pelin’i bırakıp gittikten sonra anlaşılıyor ki Rüzgâr’ı kurtarmış bir şekilde ve Rüzgâr gidip tedavi olmuş, yetmemiş biriyle evlenmiş ve çıkıp gitmiş Sinan’ın hayatından. ( Buraya fazla girmiyorum. Yazım ekibi değiştiğinden Rüzgâr’la ilgili detaylar yeni ekibi bağlamaz diye düşünüyorum) Rıza Baba, kalp krizi geçirip kurtulmuş. Arada anlayamadığımız bir şeyler olmuş ve iki ailenin arasındaki buzlar erimiş.

Filiya, Pelin ve Bülent’in başına kalmış ama el ele verip restoranı başarıyla yürütmüşler.

Pelin, bu enkazdan sağ çıkmakla kalmamış, kendini kariyerine ve Filiya’ya adamış ve dimdik ayakta kalmış. Yüreğinin sesini dinlemekten vazgeçip akılcı bir iş kadını olmayı tercih etmiş.

Pelin ve Bülent başta olmak üzere hepsi Sinan’ı çıkarmışlar hayatlarından. Ancak anlaşılan o ki grubun zayıf halkası Başak. Sinan, ayrı olduğu bir yıl içinde bir tek Başak’la iletişimi sürdürmüş. Başak, bunu kocasından dahi saklamayı başararak bence boşboğazlığıyla ün yapan biri için kendi adına bir devrim yaratmış.

Restoranın satılması gündeme gelince devreye bir de Barış girmiş. Barış, Pelin’den hoşlanan, başarılı, zengin ve kibar bir genç adam. Yani açıkça belli olduğu üzere bu kez öykünün üçüncü köşesini o tutacak ve biz bu defa Pelin& Sinan arasına giren üçüncü kişi olarak onu izleyeceğiz.

Sevmedim seni süt oğlan!..

Baştan beri yeni bir aşk üçgenine karşı olduğumu söyleyip durdum. Hâlâ aynı fikirdeyim. Barış, ilk bölüm itibariyle kibar, centilmen bir adam gibi görünse de istediğine ulaşamadığında çirkinleşecek bir tip izlenimi uyandırdı bende. Yeni bir başlangıç da yapılsa, temiz bir sayfa da açılsa ben, eskinin izleyici hafızasından silinmediğine inanıyorum ve bir ilişkinin içine 24 bölümde tam üç kez bir başkasının girmesini doğru bulmuyorum. “Aşk üçgeni” kurgusu bu öykü için fazlasıyla kotasını doldurmuş durumda. Gerçi bu söylediğimin de boş olduğunun bilincindeyim. Çünkü belli ki Sinan’ın karşısına bir antikahraman olarak düşünülmüş, Barış.

Belki yine olmayacak duaya amin demek olacak ama yine de deneyeyim şansımı ve hiç değilse yine psikopata bağlanan bir karakter yazmayın, diye ricada bulunayım yeni ekibe. Elbette çatışma unsuru olmalı, elbette mutlu mesut bir Pelin & Sinan beklemiyorum ve elbette Sinan, bedel ödemeli ama bunu daha önce benzerini yaşadığımız klişelerle yapmayın, ne olur! Barış, alışıldık antikahramanlardan olmasın bari. En azından “Vay be! Bu hiç görülmemiş bir tipleme, helal olsun!” diyebilelim.

Yazı devam ediyor..
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER