Sinsiliğime Doktor Onur’u dahil etme keyfisi by Pelinsu
Onur Lale’yle yaşadıklarını düşünürken kesinlikle şarkı çalmalıydı. Fon müziğiyle geçiştirildi yine. Ama, müzik konusuyla ilgili gelişmeler var. Bu bölüm, normal müzik çalmayız ama, -kanun keman vs- canlı müzik yaparız gibi oldu biraz da. Furkan Palalı’nın “Fikrimin ince gülü” performansı da, çok tatlıydı. Aralarda kendi sesini de duyduk. Çok sevimli oldu o yüzden.

İlk başlarda Kurtuluş’a çok kızıyordum. Sahnelerinden keyif almıyordum. Çünkü Kurtuluş, eşini aldatmış, işi gücü olmayan, üç kağıtçı bir adam profili çiziyordu. Tutunacak bir dalım yoktu o yüzden. Ama artık işler değişti! Kurtuluş değişmeye başladı. İşe girdi, Nilüfer’i kazanmak için çok güzel adımlar attı. Bu hafta onun için bir kez daha üzüldüm. Böyle bir karakter olmasının alt zeminini de öğrendik: “Ana baba yok başta. Sokakta büyüdük…”

Görünen o ki, Kurtuluş’un hayatı hep zor geçmiş. Onları bastırmak ve yaşamını idame ettirebilmek için de, bu yolu seçmiş kendine. Evlerindeki, Nilüfer’le olan sahnesinden de çok etkilendim. Geçen hafta da dediğim gibi, Fatma Toptaş öyle doğal ağlıyor ki, onu izlerken bir bakmışsınız gözyaşlarınız süzülüvermiş. Bana bu hafta öyle oldu mesela…

Kurguyla ilgili bazı sıkıntılarım var. Yan hikayeleri en başta izleyip, Lale ve Onur’u hep en son izliyoruz. Bu kısmı sevmiyorum. Bölüm başladığında, “Acaba ne zaman izleyeceğim Lale ve Onur sahnelerini?” diye bekliyorum. Birlikte olan sahneleri aralara serpilse daha şahane olmaz mı?

Dur şu papyonumu düzelteyim, çekeceğim fotoğrafı by Şadi

Erol, bu hikayenin sebepsiz kötü karakterlerinden. Yani, doğuştan kötü bir adam. Annesinin: “Sen eve yavru kedi bile getirmedin. Öyle vicdansız bir çocuktun.” cümlesi de, bunu doğruluyor zaten. Filiz karnında bebeğini taşıyor olmasına rağmen, yumuşamayan bir kalbi var. Filiz’e olan bakış açışı hiç değişmiyor. Adam, rüyasında bile gergin! Ne acıdır ki, sevgi namına hiçbir şey yok yüreğinde. Böyle insanların geni devam etmemeli bence.

Benim için, “Annem bir yana, dünya bir yana”dır. O yüzden, Songül ve Lale’nin karşılıklı sahnelerinden nasıl etkileniyorum, nasıl duygulanıyorum anlatamam. İzlerken bi’bakıyorum annemin de benim de gözlerimiz nemlenmiş.

Bu bölüm insanlık için önemsiz, ama No 309 izleyicisi için değerli detaylar barındırdı. Onur’un Lale’nin elbiselerine bakması, Lale onu aradı diye sevinmesi, nasıl bu kadar önemli oldun diye sorgulaması, aynı zamanda sevgi çemberine katılması şahaneydi! Lale de, bölümün ilk başı dışında hiç geri çevirmedi Onur’u.

Gelelim kafamızda onlarca soru işareti bırakan son sahneye. Lale’nin surat ifadesinden anladığım, Onur’a kızmış gibi değil de, hayal kırıklığına uğramış gibiydi. Ayrıca, Lale’nin nikah masasında hayır diyeceğini de düşünmüyorum. Çünkü zaten şu anda evlilik formalite. Hayır demesi manasız olur.

Son sahneden sonra fragman gelmeyip, bayram tatili olunca No 309 izleyicileri

Bu hafta bayram tatili dolayısıyla yeni bölüm yok. Beni özleyin! Görüşmek üzere.
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER