+Laleciğim, senin benim nişanlım olduğunu herkes biliyor. -Evet, bi’sen farkında değilsin.
Bölümün en sevdiğim repliği kesinlikle buydu. Lale’nin Onur’a söylediği, bu cümlesi şahaneydi! Lale’nin laf sokmasına bayıldığım için, bu repliklerle başlamak istedim. Bu bölüm genel anlamda bazı eleştirilerin dikkate alındığının da göstergesiydi bana göre. (Lale’nin stylingi, göbek mevzusunun üzerinde durulması, Filiz’in stylingi vs.) Şahsen, bir izleyici olarak sosyal medyada yazılanların ve yapılan yorumların dikkate alındığını görmek çok güzel. Kısacası bu bölüm, güzel adımlar atıldı, devamı gelsin inşallah amin!
No:309 benim izlediğim tek romantik komedi. Yeni sezonda da, izlediğim tek romantik komedi olacak. (Yazar burada yeni sezonda ekranda olacak umuduyla yazıyor.) Çünkü kış sezonunda izlediğim aynı türde başka bir dizi yok. Evet, eleştirdiğim birçok nokta var. Onlar da düzelirse ve -bence kış sezonu Çarşamba günü için devler ligi- günü de değişirse, yeni sezona güzel bir adım atmış olacak. Ama, izleyicinin diziden vazgeçmemesi için bazı şeylerin düzelmesi şart.
No:309’un komedi ayağı benim için yeterli ve güzel durumda. Genel anlamda her bölümde kahkaha atıyorum yani. Ama, romantik kısmında maalesef hâlâ sıkıntılar var. Çünkü 1. bölümden beri, romantik bir şeyler izlediğimizi düşünmüyorum ben. -sürekli inatlaşmalar- Evet, aralara serpilmiş güzel sahneler oluyor. Geçen hafta Lale ve Onur’un kına gecesinde dansı, bu bölüm, doğum kursunda, hocanın: “Diğer egzersizlere geçiyoruz.” dediğinde Lale’nin Onur’a sarılmaya devam edişi şahaneydi. İşte bizim istediğimiz böyle sahneler. Aşkı hissettiğimiz, Onur ve Lale’nin birbirine bol bol yakın olduğu sahneler.

Olmayacak bir hayale kaptırmıyoruz inşallah kendimizi?
Burada bahsettiğim şey öpücük falan da değil. Elbette dizi izleyicisinin en çok beklediği ve istediği sahnedir; aşık çiftin öpüşmesi. Ama, önce biz aşkı, aradaki elektriği, birbirlerinden etkilenişini izleyelim, sonraya kalsın başka şeyler. Artık kış dizilerinin yeni sezon tanıtımları gelirken, izleyicinin diziye tutunması için “aşk”ın başlamış olması lazım.
İsmet babaanne her şeyin farkında diyorduk ya, evet bu hafta bir kez daha emin oldum kesin farkında! Onur ve Lale’ye bir örnek pijama takımları almasına da bayıldım. Üstelik geçen hafta hepimizin gözlerinden kalp çıkarttığı sahnenin fotoğrafı da, artık yatak odasında başucunda. İsmet babaannenin bu jestinden, Lale de, etkilendi. Tabii fotoğrafı koyanın Onur olduğunu düşünüyor ama, olsundu.
Bu bölümün tekrar tekrar izlenilecek iki sahnesinden biri: Lale’nin hayaliydi. Çok sevdim, çok samimiydi. Böylelikle, birazcık da olsa; Lale’nin Onur’dan etkileniyor olduğunu ve hayallerinde mutlu bir aile olmasını istediğini hissetmiş olduk. İkinci tekrar izlenilecek sahne de, Onur ve Lale’nin kafede birbirlerini kıskandığı sahneydi. Pelinsu’nun: “Sizin şu formalite evlilik bittiğinde belki onlar da evlenir.” demesi üzerine, Onur’un ses tonu değişti, nasıl da sinirlendi, kıyamam. Kıyamam dediğime bakmayın kızıyorum Onur’a. Pelinsu’dan önce bir ayrılsın sonra biz ona pamuklara sararız.
Konu Pelinsu’dan açılmışken, Pelinsu’ya sahip çıkma duygusu uyandıracak hiçbir şey yok benim için. İlk bölümden beri, Onur’u sevmediğini biliyoruz çünkü. Tek amacının bu zenginliği kaybetmek istememesi olduğunu da. Onu haklı bulduğum tek nokta vardı o da -ne kadar birbirlerini sevmeseler de- Onur’un ona nişanlandığını söylememesiydi. Genelde böyle durumlarda sevilmeyen ilk kadını anlamaya çalışırım biliyorsunuz. Empati yaparım falan. Ama, Pelinsu için aynı şey geçerli değil.
Yazı devam ediyor..