İncir Reçeli 2 filminde çok sevdiğim bir replik vardır: “Yolu uzun süre aşka düşmemiş bir adama denk gelirse yüreğiniz, çalkalayın. Zira dibine çökmüş olabilir seven yanları.” Bu cümleler, Onur için çok uygun değil mi? Onu çalkalayıp, kendine getiren, kalbinin yerini hatırlatan, canımız Lale’miz. 1.bölümden beri, somurtkan, egolu, bazen sert çizgileri olan, zoraki gülen bir adam profili izliyorduk. Bu bölümden sonra, -hep kızacak değiliz ya- gönlümüze hoş geldin Onur Sarıhan!
Bu bölüm o kadar güzel sahneler izledik ki, nereden yazmaya başlayayım bilemedim. En iyisi geçen bölümün son sahnesi, bu bölümün de ilk sahnesi olan yerden başlayalım: Yüzüğü, Onur’un eline bırakıp giden Lale, arkasında şok olmuş ve ne olduğunu anlamaya çalışan Onur… Eğer Lale umurunda olmasaydı, yüzüğü ona verdiği an hiç önemsemeyebilir, ondan vazgeçebilirdi. Ama o tam tersi, -tabii ki olması gerektiği gibi- olanları sorgulamaya başladı, Lale’yi defalarca aradı. Üstelik kendi kendine söylenirken: “Benim seninle işim var valla.” diyerek, vazgeçmeyeceğini de gösterdi. Onur’un Lale’den etkilenmeye başlamasının, en güzel kanıtlarından birini de görmüş olduk bence. Hatırlarsanız, 4.bölümde Lale’ye “İnatçı olduğumu söylerler.” diyen Onur vardı. Lale onu terk edince anladı ki, asıl inatçı olan Lale.

Al kırdın kırdın!
Songül ve Yıldız olaya çok güzel müdahale ettiler. Bu arada, Onur’un, Lale’ye evlilik sözleşmesi imzalattığını, evliliklerinin formalite olacağını, bebek doğduktan sonra boşanacaklarını, hatta Pelinsu’yla da ilişkisinin hâlâ devam ettiğini bilse, aynı tavrı gösterir miydi? Sarıhan’ların hepsini tek tek parçalar, Lale’den önce de, o bu işi bitirirdi gibi geliyor bana. İlerleyen bölümlerde bunlar ortaya çıktığında, Songül nasıl bir tavır sergileyecek hep birlikte göreceğiz.
Songül ve Yıldız’ın planları tıkır tıkır işledi, Onur ve Lale Ağva’da buluştu, üstelik şahane vakit geçirdiler. Ağva’da çekilen sahnelerin her biri ayrı güzel ve aşk doluydu. Onur’un Lale’yi uyurken izlemesi, Lale’nin Onur uyurken üzerini örtmesi, bebek için konuşmaları, bakışları… Yavaş yavaş birbirlerine âşık oluyorlar. Biz de, böyle güzel anlara şahitlik etmiş oluyoruz. Şahane değil mi?
İlk bölümden beri, isimleri zikredildiği için, Lale ve Onur’un eski sevgilisi, Özge ve Ersin’in ortaya bir şekilde çıkacağını biliyordum. Bu kadar çabuk olmasa da tahmin ediyordum yani. Ersin’le bu bölüm tanıştık ama geldiği gibi gider, bir daha da karşılaşmayız inşallah. Bu konuda acımasız olacağım. Ersin’in Lale’yle karşılaşması ve Onur’un Lale’yi sahiplenme sahnesinin muhteşemliğinden sonra, şahane bir flashback izledik. Ben, birlikte geçirdikleri geceye dair sahneleri izlemeyi çok istiyordum –başka şey istesem olacakmış, demek ki- Çünkü o gecede No 309’da yaşananlardan çok daha fazlası var. Onur’un telefonundaki fotoğraflardan bunu anlamak mümkün zaten. Umarım devamı gelir ve o geceye dair çok daha flashback izleriz. Bunun birlikte midye yemesi var, sokak pilavı var, metrosu var…

Sevdicekle arabaya uzanma keyfisi <3
6.bölümdeyiz ve ilk defa Lale ve Onur sahnelerinde, jenerik müziğinden başka bir şarkı çaldı. Bunu tarihe yazalım! Hababam Sınıfı gibi, hüzünlü anlarda jenerik müziğinin slow halini, eğlenceli sahneler de hareketli versiyonunu çalıyorlardı. Bu hafta yine Buray’a ait, “İstersen” adlı parça çalındı. Buray şarkılarını seviyorum ama dizinin müziği ona ait diye, sürekli onun şarkılarını çalmaya hiç gerek yok bence. Lale ve Onur’un ruh halini, yaşadıklarını anlatacak bir sürü güzel, aşk şarkısı var çünkü.
“Sen ben, Adana kebap.” Tam benim romantiklik anlayışım! Filiz’in, Pelinsu’ya gıcık verme operasyonları kalp, No 309 izleyicileri! Siz de fark ettiniz mi, Filiz’in gereksiz incik boncukları azalmış, makyajı sadeleşmiş. Şükürler olsun ilerleme var! Daha tam sadeleşme yaşanmasa da dediğim gibi, buna şükür. Ceren Taşçı’nın kendisinde olmayan, üstelik gayet şekilsiz çizilmiş, -beni- neden var? Sürekli o leke yüzünden aşağılansın diye mi? Bence, ameliyatla o beni aldırsın. Erol’un da çenesi kapansın. Olmaz mı?
Bu bölüm sadece Lale ve Onur cephesinde değil, Samet & Nergis, Nilüfer & Kurtuluş tarafında da güzel sahneler izledik. Özellikle Nilüfer ve Kurtuluş’un flashback sahnelerini görmek çok iyi geldi bana. Herkes ikinci bir şansı hak eder be Nünü! Gel sen affet Kurtuluş’u... Geçen haftalarda, “Affetmesin, süründürsün.” diyen Gizem, bu hafta "Affet." diyor. Neden? Dedim ya, herkes ikinci şansı hak eder. Bir de sanki Kurtuluş gerçekten, yaptıklarından pişman gibi. Adam, üçkâğıtçı ayrı konu. Ama seviyor Nilüfer’i.
Yazı devam ediyor..