Game of Thrones: Aşk için yaptığım şeyler
‘Bir kale ver bana, yanıbaşında engin deniz olsun,
Yemyeşil ormanların içinden surlarına ulaşılsın,
Uzun upuzun koridorları insanlarla dolsun,
Bir de yüksek kuleleri olsun, tepelerinde ejderhalarıyla...
La... la... la... Gökyüzünden süzülen ejderhalarıyla’
 
‘Bir kale ver bana, iki yanından nehirler geçsin,
Etrafındaki yeşil çayırlarda düşmanlar kamp kursun,
Yüksek eski kulelerine çocuklar çekinerek tırmansın,
Biz de kuleden aşağı atalım, on yaşında çocukları...
La... la... la... Mancınıkla fırlatalım yeni doğan bebekleri’
 
‘İyi de bu şarkı böyle devam etmiyorki Daenys, kafandan eklemelerle yeni baştan uyduruyorsun!’ diyerek Kopağ’ını çalmayı bıraktı Gaemon. Yaşça büyük olmasının verdiği olgunlukla kızkardeşine ukalalık taslıyordu.
 
‘Sana ne! Sen çalmayı neden bıraktın, sonuçta sarkıya uydu mu uymadı mı?’ diye hırçınlaştı küçük kız. O da elindeki yaylı sazını, Kopağ’ını kenara fırlatıp ağabeyinin üstüne atıldı. Genç Gaemon ufaklıkla baş edemeyeceğini biliyordu, hem onu alt etse bile yine durumdan zararlı çıkacaktı. Kavgadan kaçınmak için elinden geleni yaptı,
 
‘Babaaaa! Baksana şu Daenys’e  hır çıkarmaya çalışıyor!’
 
Genç lord Aenar Targaryen çocuklarının münakaşasından kaçmak için kapıyı arkasından kapatarak balkona çıktı, biraz temiz hava ona iyi gelecekti. Henüz otuzlu yaşlarının başında olmasına rağmen aile işlerinin verdiği ağırlık sebebiyle saçlarında kırlaşmalar başlamış, etraflarındaki düşman ailelerin saldırganlıkları yüzünden asık suratlı biri haline gelmişti. Elindeki boş kadehi balkon masasındaki cam sürahiden şarapla doldurdu, bir yandan da parmaklarıyla göbeğinin çevresinde ve belinde oluşmuş olan yağ halkasını çekiştirirken yüzünü buruşturdu.

Böyle kilo almaya devam ederse yakında yardım almadan bırak ejderhaya, ata bile binemeyecekti. Valirya’nın bereketli topraklarında bulunan bağlarında ürettikleri kırmızı ahududu şarabın bir yudum aldı, sonra masada gelişigüzel serilmiş haritaların üzerinde bulunan peynir tabağına elini uzattı. Tabaktaki en yağsız görünen kalıbı seçip parmaklayarak tek hamlede ağzına attı, sonra şarabını kafasına dikerek batmakta olan güneşin önünde serilmiş uzanan, uçsuz bucaksız şarap bağlarını seyre daldı. Sonbahar gelmişti neredeyse.
 
Ne kadar zaman geçtiğinin farkında bile değildi. Güneş uzaktaki tepelerin ve dağların arasından rengini turuncuya, hatta morumsu kırmızıya çevirmişti ki arkasında beliren tıkırtıyla kendine geldi.
 
‘Lordum başka bir emriniz yoksa...’
 
‘Ağabeyim Aegon’dan bir haber var mı?’
 
‘Hayır lordum, hala dağlarda olmalı, aradığını bulana dek de dönmeyecek gibi görünüyor.’
 
‘Peki kahya sen çıkabilirsin. Umalım da kış gelmeden aradığı yumurtalarla ve adamlarıyla birlikte sağ salim geri dönsün, bu kış çok çetin geçeceğe benzer!’
 
Aenar elindeki boş kadehi masaya bırakıp yayılı haritalara göz gezdirdi, bütün yaz casuslarının el altından işittiği köyden köye dolaşan dedikodular gerçekleşirse bu kış saldırıya uğrayacaklardı. Targaryen evi gitgide güçsüzleşmekteydi. Üstelik evin lordunun askerlerinin yarısıyla birlikte bütün yaz boyunca ejderha yumurtaları peşinde koştuğunu düşmanlarından neredeyse duymayan kalmamıştı. Anlık öfkeyle haritanın tam ortasında duran boş kadehe elinin tersini savurdu lord Aenar, ağabeyi Aegon’un bu sorumsuzca davranışı Targaryen evinin sonunu getirebilirdi.
 
‘Elli asker ve iki cılız ejderha’ diyerek, göklerde uçuşan binicili ejderhalara umutsuzca baktı Aenar. Ortalama bir Valirya hanesinde bile 4-5 ejderha bulunuyordu, en güçlü hanede belki 15 belki 20 iri ejderha vardı binicileriyle beraber. Bakışlarını bahçede gezinmekte olan ejderhalardan uzaktaki dağlara çevirdi erkenden yaşlanmış olan lord Aenar. Onun için ailesi herşeyden daha önemliydi, başınabuyruk gezinen ağabeyi Aegon’un aksine o, erkenden evlenmiş ve çocukları Daenys ve Gaemon’u neredeyse büyütmüştü ve hanesinin reisi söz dinlemez ağabeyinin aksine onun biricik eşiyle birlikte kaybedecek çok şeyi bulunmaktaydı.
 
Gitgide kararan havanın ve artan serin esintinin ürpertisiyle içeri girmeden evvel son bir kez daha uzaklardaki yeni yeni beyaz örtüyle kaplanmaya başlayan yüksek dağlara baktı, asık suratıyla.
 
‘Bir an önce ejderhalarla geri dön Aegon, bir an önce güçlü bir haneden bir kadınla evlen, yoksa bu kış sonumuz geldi demektir!’  
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER