Gün olup devran döndü. Tüm sırlar açığa çıktı. Peki hayatınıza geri dönebilecek misiniz? Peki huzurunuz size geri dönebilecek mi?
Evet,14 bölüm sonunda nihayet Kadim'in de başladığı noktaya döndüğü bölümü izledik sonunda.Önce kızı için öldürdü babayı, sonra kendi için kurtardı Efe'yi. Yıllar sonra da vicdanı için dönmüştü, ta ki kızıyla karşılaşana dek. Kaç bölümdür şefkatli baba tavırlarını izlemekten gına gelmişken, kendi vicdanına olmasa da Efruz'un vicdanına boyun eğdi Kadim. İlk bölümden beri merak ederdim. Ya bu Kadim işi nasıl olacak, nasıl gizleyecek kendini, en kritik anda ortaya çıkarsa ne olacak? Bu sorularım hep hayal oldu kaldı. Sır artık açığa çıkmalı mıydı? Kesinlikle evet. Ama asla bu şekilde hayal etmemiştim. Reşat biliyordu, Yakub biliyordu, günlük vardı, Efe'nin hatıraları gelip gidiyordu...daha şaşaalı bir şeyler bekliyordum. Efe ne yapar ne tepki gösterir ancak gelecek bölüm göreceğiz ama Yakub ve yılların kaçakçılık vakası böyle acele geçiştirilmişken pek bir şey de ümit etmiyorum.
Güven problemleri yaşayan çiftimize geri dönersek, eski sinerjilerini kaybettiklerini söylemek daha doğru olur. Bu biraz da kişisel bir görüş özellikle belirteyim. Çünkü gerek yazılı gerek görsel yapımlarda en hoşlanmadığım şey abartılı kıskançlık gösterileridir. Geçen bölüm olduğu gibi bu bölümde Efe'nin kıskançlıklarına bolca yer verilmişti. Üzerine Nisan'a olan siniri de eklenince gözü kör oldu adeta. Ortalıkta mor göz altlarıyla "ölüyorum" diye dolaşan Nisan'ı bile fark etmedi. Nisan gün boyunca bir açıklama şansı için peşinden koştu onun ama dinleyen kim?Nisan "haberin yok ölüyorum"* diyor, yüzüğü eline koyuyor anlamıyorsun kızı. İş işten geçtikten sonra hasta yatağının başında ağlasan, Seda ilik versin diye bir posta daha kendini feda edip evlensen nafile.
Zaten Seda bu bölüm adeta Arabesk filminin kötü adamı Necati Bilgiç(Kaya) gibi her taşın altından çıktı. Ağacın arkasında Seda, kapının önünde Seda, şirkette Seda... Bir ara doktor Nisan'a kötü haberi verirken bir köşeden çıkıp " yine elime düştün" diye sevinecek sandım. Ama hakkını yemeyelim Yakub'un yokluğunda beni keyiflendiriyor. Yakub gitti ,Reşat gitti, Gülseren gitti... kim kaldı geriye o kötülerden. Seda tek başına bütün dizinin kötülük yükünü omuzlamak zorunda kalıyor.
Bu bölüm emin olduğum bir konu da dizideki tarz değişikliği. Kadim ve Efruz'un kendimize bir gün verelim olayı Kore dizilerinde sıkça kullanılan bir klişedir. Birleşme ya da ayrılma olayları öncesi mutlaka yapılır bu olay. Lunaparka gidilir, yenilir, içilir. Genellikle bu tür sahneleri sevmem. Ama sonrasındaki Efruz'daki empati işaret edilince bir anlam kazandı. Halbuki saatler öncesinde Efe'ye ahkam kesiyordu Efruz. Nisan doğru olanı yapmalı diyordu. Ama Allah'ın sopası yok, bir anda Nisan'ın haline düştü. Ve sonunda Efe'ye gidip olaya bir Nisan'ın açısından bakmasını istedi. Anlamasını istediği kendi mi Nisan mı hala tam olarak bilemiyorum ama samimi bir sahneydi.
Aşk acısından verem oldum değil mi doktor bey?
Bir diğer etkilendiğim kısım Nisan'ın Efe'yle konuştuğu sahneydi. Gerçekten düşünün ki küçücük bir çocuksunuz ve arkadaşınızın ölümüyle ilk defa acıyı öğreniyorsunuz. Sonra o adamı aşık olup severken tekrar kaybediyorsunuz. Kış Güneşin'de Leyla'nın " Ben yıllarca boş bir mezara ağladım" şeklindeki konuşmasından sonra olayı tüm açıklığıyla anlatan, en iyi sahnelerden biriydi. Sanırım Nisan birazcık daha fazla seviyor. Yıllarca Efe'yi sevdi kaybetti, Mete ile evlendi kaybetti, Efe Seda ile evlendi kaybetti ve bir kez daha Efe'ye aşık olmuşken yine yeniden kaybediyor sevdiğini. Babasının ve annesinin hatalarına, Seda'nın öfkesine maruz kalıyor aynı anda. Şimdi de Seda'dan alacağı iliğe muhtaç bıraktınız kızı. Rica ediyorum Senaryoya Efe için bolca pişmanlık ekleyin.
* Duman'ın aynı isimli şarkısına atıfta bulunulmuştur.