Yine gerilimli ama aynı zamanda da geleceğe dair umut dolu bir bölüm izledik. Son birkaç bölümde fazlasıyla içimiz kararmıştı olayların gidişatından, bu haftaki olaylar rahat bir nefes aldırdı. Sanki birçok kişinin hatalarından dönme çabaları, kötü bildiklerimizin kendi çıkarları için bile olsa insanlara yardım etme isteğinin uyanması, 45 bölümdür üzerimizi kaplayan karanlık tünelin ucundaki ışık gibi oldu. Ne kadar ağlayıp, dövünseler de savaşmaktan vazgeçmiyor hiç kimse.
Nazan hanıma bir şey olmayacağından hepimiz emindik. Cemre’nin polise gitmesi aslında kendini her ne kadar anlamamış olsa da içinde bulunduğu durumdan kurtarmak için büyük bir adım oldu. Kemal’in de dediği gibi: Bu insanlık için küçük ama kendisi için büyük bir adım.
Neden herkes bana bakıyor?
Kadına o kadar entrika kraliçesi dedim,yeni nefes getirdi dedim, nazarım değdi. Yahu sen bu kadar plan program yap, türlü oyunlar çevir, adam kaçırt, yeğeninin akıl sağlığı ile oyna sonra da git yenmek istediğin kadına bunu açık açık söyle. Teessüf ederim Emel hanım, hiç yakıştıramadım, beni büyük hüsrana uğrattınız. Bir de Nazan hanımı kaçırttığı adamı eve çağırıyor, vallahi diyecek bir söz bulamıyorum. Ama tabii kendisi kızlarımızı iyi tanımıyor, başlarına neler geldi, nerelerden döndüler bilmiyor, bu yüzden onları hafife alıyor ama o mum yatsıyı bile beklemedi. Üflediler söndü.
Dedim ya her kes iyi olmak için uğraşıyor diye. Bu durumun şu sıralar en büyük temsilcisi kesinlikle Nazan hanım. Anneliğine asla laf edilemez ama insanlık konusunda sınıfta kalmış yetişkinlerimizdendi kendisi. Ama demek ki iyinin iyiliği bulaşıyor insana. Zoraki yollarla da olsa iyi insanlarla zaman geçirince ya huyundan ya da suyundan aldı. Seher’in bu durumda etkisi asla unutulamaz. Cemre’ye yardım ediyor, kendi çıkarı için. Elbette bu şimdiye kadar yaptıklarını yok sayacağımız anlamına gelmiyor ama Cemre’nin de dediği gibi ölmesini de istemeyiz. O şu an gelecekte başına gelecek olanlardan habersiz kendi sonunu hazırlıyor. Kızlara yardım ederek kendisini koruduğunu zannediyor, böyle düşünmesi de en çok kızlara yarıyor. Umarım bir gün yaptıklarından pişmanlık duyduğunda yeniden iyi biri olmak için elinden tutabileceği birileri olur.
Feride hanımcığım, ah be güzel kadın, sen ne büyük bir lütufsun öyle. Tamam, bazen gerçekten takıntılarınla insanları çıldırta biliyorsun ama yaptığın iyiliklerin yanında bu takıntıların lafı bile olmaz. Ne de güzel sahip çıkıyor çiçeklerine. Gerçi pek zaptedemiyor acaba zımba ile kendisine mi yapıştırsa kızları? Zımba demişken, Toprak hocaya gömmem gereken bir şey var dediği anda yüzünün aldığı şekle bayıldım. Adam o kadar emin ki Feride’nin gözü döndüğünde kendisini kaybetmesine, gömülecek bir şey olduğunu duyduğunda aklına direkt ceset geldi. Bütün bunlar bi yana artık gerçekten düğün hazırlıklarına başlasalar da biz de üstümüzdeki bu ölü toprakları atsak.
Yazı devam ediyor..