Karagül’de bir bölümü daha geride bıraktık. Bu
hafta da izlerken kalpten gitmedik diye şükredelim derim. Her ne kadar
geçiş bölümü tadında olduysa da heyecanımın doruklara ulaştığı sahneler de yok
değildi. Yazının ilerleyen kısımlarında o sahnelerden bahsedeceğim.

Geçen bölüm kaldığımız yerden yani mahkeme
sahnesinden başladık. Murat kimseye görünmemek için mahkeme salonunun
kapısını kapattı ve Baran’ın elinden silahı –katilinin sonu olacak cinayet
aletini- aldı. O an düşündüm, Murat ve Kendal yer değiştirmiş olsaydı acaba Kendal aynısını
yapar mıydı? Zevk içinde Baran'ın tetiği çekmesini beklerdi. En çok bu konuda yanılmak isterdim. Kendal'a zaman zaman hakversek de içinde kaba bir kötülük yatıyor bence. Aklıma Fırat’ın bir sözü geldi, "Baban gibi bey olacağına, amcan gibi
cahil bir ağa mı olmak istiyorsun?" demişti. Murat ve Kendal’ın farkı bu. Biri eline silah
verirken diğeri elinden alıyor silahları. Hem de o silah katiline doğrultulmuş
olsa da..
Ve Baran’ın bakışları.. Çocuk hortlak görmüş gibiydi! Evet, belki
bir nevi hortlak gördü ama o bakışlarını asla unutamayacağım. Mert Yazıcıoğlu
bu bölüm oyunculukta nirvanaya oynadı resmen! Hiç konuşmasa da babasını ilk
görüşündeki bakışları her şeyi anlatmaya yetti zaten. Murat’ın da dediği gibi: Gözlerinde öfke, acı,özlem,sevgi hepsi vardı. Sen sus, gözlerin konuşsun Baran!
Kadriye Ana'nın zaten çantasında tansiyon hapları var. İçmeyi unutmasın derim.
Kadriye Ana, Özlem’in
deyimiyle "eski toprak" belki ama sonuçta insan. Bu kadar acıya,
heyecana, strese taş olsa çatlardı. Çatladı. Geçen bölümün finalinden beri, acaba ne olacak da Kendal'ın itirafını engelleyecek diye düşünürken Kadriye Ana’nın tansiyonunun yükselip fenalık geçirebileceğini akıl edememiştim. Mahkeme kaosunu çözmek için biraz kolay bir çözüm olmuş. Zanlının annesi bayıldı diye Hakim davayı erteledi. Normalde Hakim'in Kadriye'yi dışarı çıkarıp davaya devam etmesi gerekmez mi? Galiba senaristler küçük yerde olmanın avantajını kullandılar.
Sibel artık kendisini
kaçıranın Murat olduğundan emin. Üstelik bunu Ayşe ile de paylaştı. Tamam,
konuşacak birilerini arıyorsun ama bu Ayşe’ye yapılır mı be Sibel! İnşallah Ayşe bu konuyu Baran'a kızgınlık olarak büyütmez. Yoksa onların küslüğüyle uğraş dur! Sen
senelerce Ayşe’nin kızın olduğunu saklamış insansın. Baran da çok üzülür bu habere zaten babasına öfkelenmek için yer arıyor. Baran'ın
duymaması için şimdiden dua etmeye başla derim.
"Sen görmedin büyüdüğümü
ama ben büyüdüm." Bu bölümün repliği de budur benim nazarımda. Ah be Baran,
sen o cümlede ne acılar, ne umutlar biriktirdin kim bilir? Baran’ın Murat ile hesabı Part 1: Baran babasının yaşıyor olmasının şokunu üzerinden hemen atmışa benziyordu. Sadece o da değil. Babasıyla konuşurken de kolay ikna oldu varlığını gizleme konusunda. Murat söz konusu olduğunda her şey çok hızlanıyor bu hikayede... Bunu da Özcan Deniz’in başka bir
projede yer alacak olmasına bağlıyorum. Özcan Bey gidecek diye kimse on asorun çıkarıp meseleleri uzatmıyor hemen hallediyorlarımış gibi hissettim biraz. Baran’ın Cemal’e de tepki
göstermesini beklemiştim. Mutlaka o da
Baran’ın öfkesinden nasiplenir ilerleyen bölümlerde..
Serdar'ı seviyoruz, beğeniyoruz. Görmeyince meraklanıyoruz.
Ve sonunda Serdar da göründü. Geçen bölüm ortalıkta olmayınca ufak çaplı bir korku
yaşamadım değil. O kadar kasvetin karanlığın üzerine Serdar’ın sarı aydınlığını görmek fena olmuyor, ne dersiniz? Burak Çelik'i tebrik etmek istiyorum oyunculuğunu
biraz da olsa geliştirmiş. Geçen sezon baklavaları ve güzel yüzü dışında varlık gösteremiyordu. Açıkçası oynadığı hiçbir sahneyi hissedemiyordum. Konuşurken sanki hikayenin içinde değilmiş, aklı başka yerdeymiş gibi bakıyordu. Bu sezonun göründüğü ilk bölümde daha iyiyidi.
Ve Kendal-Murat
hesaplaşması. En başından beri Kendal’a kızıp Murat’a üzülüyordum. İlk defa
Murat’a bu kadar öfke duydum. Şu an bu cümleyi kuruduğuma inanamıyorum ama Kendal’a hak verdim. Baran’ın akan her gözyaşında biraz
daha nefret ettim Murat’tan. Kendal’ın kardeşini öldürmesini, konaktakilere
yaptıklarını onaylamıyorum tabii ki ama bu bölümde Murat’a söylediklerinde
sonuna kadar haklıydı. (Allah’ım neler söylüyorum ben!!!) Zaten Murat da
Kendal’ın söylediklerinde haklı olduğunu bildiği için hiçbir şey söyleyemedi.
Kendal ise yine Ebru’ya olan nefretini kustu. Küçük adam kafası işte. Murat'ı almışsın karşına kıstırmışsın. Vur abalıya gitsin neden hedef değiştiriyorsun? Murat hapishaneye gidip Kendal’dan hesap soracaktı ama Kendal konuştu, Murat sustu. O an Murat'ın nöbeti tutup bayılacak zannettim ama olmadı.
Desperate Housewifes HalfetiEbru yeniden kadın örgütlenmesi görevine döndü. Voltran'ı oluşturdu. Voltran'ın şimdilik ayakları yok. Yakında o da olur inşallah. Karagül yeniden
Halfeti halkının hizmetine açılmıştır efendim. Buyurun, afiyet olsun. Bu arada sana da
helal olsun Sosyete Gülü! Kadriye Ana’nın ölümü ne
Kendal ne de Murat’ın yüzünden olmayacak. Eceliyle huzur içinde de ölemeyecek. Katil belli: Özlem! Bu kadın insanı
öldürür. Herkes Kendal’ın davası, Kadriye Ana’nın fenalaşması derken mahvolmuşken
Özlem alışverişlerde. Ama ben seni anlıyorum canım. Koskoca Şamverdi markasının
başına geçeceksin sen. Ee sıkı bir alışveriş şarttı tabi!!
Baran’ın Murat ile hesabı
part 2: Baran babasının küçüklüğünden beri ona aldığı hediyeleri toplayıp
Murat’ın yanına gitti. Bütün özlemini, nefretini haykırdı. Baran haykırdı,
Murat sustu. Baran ağladı, Murat baktı. Hediyeleri çantadan çıkardıktan sonra "Bunlar yetmiyor artık!" dedi. Sadece hediyelerle, sundukları maddi imkânlarla
iyi birer anne-baba olduklarını sanan tüm ebeveynlere güzel bir ders
niteliğindeydi söyledikleri. Baran’ın durumunda olan yüzlerce sevgisiz büyümüş insanın
sesi oldu bu bölüm.
Baran silahını istedi ve
babasına doğrulttu. Fragmanda da görmüştük bu sahneyi.Vurur mu diye düşünmedim
değil. E sonuçta karşımızdaki kişi Baran. Ona silahı verince tetiğin
ucundakinin kim olduğunu pek önemi kalmıyor. Murat'ın gözlerinde "Çek tetiği çünkü zehirzemberek laflarından iyidir bir kerede ölmek" hissi akıyordu. Baran'ın babasını öldürmekten
beter ettiği de bir gerçek.. Murat, Melek’ten konaktakilere
gerçeği açıklamasını istedi. Melek başta hık mık etse de el mahkum, söyleyecek!
Ve söyledi de. Melek’in resmen kıvranışı, Kadriye Ana’nın şoku, Özlem’in
korkusu -Kendal artık katil değil, ya çıkarsa?- hepsi çok gerçekçiydi fakat ben
Ebru ve kızların öğrendiği anı da görmek isterdim. O kadar çok olay var ki bu
kadar ayrıntıya yer kalmıyor tabii.
Murat kendini göstermeye karar verdi, konağa geldi. Açtığı yaraları sarabilecek mi? Hiçsanmam
En başından beri
beklediğimiz an gelip çattı sonunda! Murat konağa geldi. Herkesin tepkisi
yerindeydi ama ben Ebru’dan daha farklı bir tepki beklemiştim. Bekleyip
görelim vardır bunda da bir iş. Baran, "Evet yaşıyor" dediğinde Ada
Baran’a tepki gösterme fırsatını nasıl kaçırdı? Demek bu kızın ilacı
babasıymış. Baran’a bile kızamadı garibim..
Sanırım hepimiz için en
heyecanlı bekleyiş bu hafta olacak.. Bakalım daha neler göreceğiz. Böyle
giderse biz de Kadriye Ana gibi eli kalbinde izleyeceğiz diziyi. Mert Yazıcıoğlu başta olmak
üzere tüm oyuncuların, senaryo ekibinin, bizi daha da heyecanlandıran dizi
müzikleri için Fırat Yükselir’in, yönetmeninden sesçisine tüm ekibin emeğine
sağlık. Ülkemizin böyle kaliteli yapımlara ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. İyi
ki varsınız Karagül ekibi!
Okuyan herkesin gözlerine
sağlık.. Haftaya görüşmek dileğiyle..