Aşk ile değil, yalanla kirleniyorsun Gülümser..
Refik, kardeşi Hikmet’i karısının yani Gülümser'in peşine taktı. Refik'in hassas noktası ihanet. Namus belasına 40 yıl yatıyor daha ne olsun? Gülümser'den sonra Halil ve aşk arasındaki en büyük engel Refik değil mi zaten? Hikmet, güzel adam. Atasına rağmen yengesi Gülümser’e olan güvenini kaybetmedi geldi yengesine olanları anlattı. Gülümser'in göz yaşları içinde anlattıkları Hikmet'in de canını yaktı. Ne sağlam yalan kıvırdın ama Gülümser, pes dedim o anda sana. İlişkilerini Refik'in öğrenmesi ihtimali Halil ve Gülümser'in cinselliklerini yaşamalarına (yazar burada hâlâ aşk göremediğine dair laf sokuyor) engel değil elbette.

Ancak eğer bu ihaneti Gülali öğrenirse anasını ilk 'satan' olacaktır. Gülali babasına yakın durmasının yanı sıra anasına da çok düşkün bir çocuk. Annesi ile babasının arasında var olduğuna inandığı ölmez aşkın zedelenmesi Gülali'nin var olma iskemlesini altından çekecektir. Sözde ihaneti kişisel algılayacak önce kırılacak sonra kin güdecek ve Gülümser'i inkar ederek hırpalamaya başlayacaktır. Benzer yerden, benzer yaşlarda kırıldığım için biliyorum. O yüzden bu "aşk-ihanet" ikileminde en çok Gülali'nin imtihanını merak ediyorum. Halil, yengesinin masumiyetine inanıyordu aslında ama gerek Refik'in gerekse Drama Tanrısı'nın baskılarına kayıtsız kalamadı ve Gülümser'i takip etti, sonunda da Gülümser ve Halil'i birarada gördü. Bu olay bizi Kanal D'nin olmadık anda ÇAT! diye tanıtım girerek kan doğradığı finale karesine bağladı.

Bana sorarsan, arızanın hasıdır diyeceğim Fuat Hoca'yı Şafak Başkaya canlandırıyor.

Fevzi zor zamanlardan geçiyor. Babasının durumu sebebiyle okul ahalisi bir avuç vicdansız tarafından hırpalamaya başladı bile. Çocuk işte. Çokça masum ama zulmü yakar. Sadettin neden kendini astı çok merak ediyorum. Hiç de canına kıyacak çapta bir adam gibi durmuyordu oysa.. Eğer Sadettin'in canını başkası alsaydı belki daha ilginç olabilirdi. Nedense Sadettin'in yaşananlar ve yaşattıklarından dolayı kendi canına son verecek bir adam olduğu hissine kapılmamışım. Fevzi babasının kendini astığını öğrenince koşarak Fuat'ın kucağına bıraktı, yaslı başını. Ağladık elbette.. Çok güzel çekilmiş bir sahneydi. Açıkçası tahmin edemedim Fuat'a sarılmaya gittiğini, zekice kurgulanmıştı. Okuldaki çocuklara isyan edecek, bağırıp çağıracak zannettim ama Fevzi hepimizi yaka yaka güvendiği bir dağa yaslanmaya koştu.

Neyse ki başımızda Fuat Hoca var. Fuat ayağının tozuyla girdiği mahallede Tulumcan Süpermen olmaya niyetli. Hoş, serde devrim rüzgarları var, darbeyle susturulmuş olsa da var, izlediğimiz hikayeye sızmaması için özenle bütün gedikler sıvansa da Fuat Hoca sol eğilimli bir adam. Şiddetin her türüne karşı omuz omuza mücadeleyi bırakmayacak. Şimdi yeri gelmişken şunu da söylemek isterim. Gültepe hikayesinin bu kadar apolitik ve dönemden kopuk ilerlemesini içime sindiremiyorum. İlk bölümün jenerik önü hikayesinde üç delikanlının 'yazıya çıkması' dışında yaşanan yerin, dönemin ve insanların; döneme dair travmalara dair hiçbir ipucu taşımaması şiddetle insanda "o zaman neden Gültepe, neden 82?" sorusunu hatırlatıyor. Demiyorum ki siyasi dertler olsun ama bu insanların da hiç gündelik yaşam pratikleriyle derdi yok kardeşim. Demiyorum ki 82 Anayasası oylamasına selam çaksınlar, misal Bülent Ersoy intihar girişiminde bulunmuştu onu da duymadı mı bu Gültepe'de yaşayanlar? Dramanın getirileri dışında da yaşasınlar, derdim bu. Neyse..

Eşref, Meziyet'i fazla vesert bir şekilde tersliyorsun, etme..

Meziyet, hastaneden taburcu olduktan sonra da Eşref eteğinde dolaşmayı bırakmadı. Eşref'in hızla Suna’ya yanlaması da Meziyet'i delirtti elbette. Suna yaşam gustosu sebebiyle farkındalığını nezakete çevirerek Eşref'in hizmetine sundukça Meziyet'in yaraları kanadı, kolu kanadı un ufak oldu. Suna kim? Meziyet'in, kadınlık söz konusu olduğunda girdiği her karşılaşmada kısa çöpü çektiği, kaybeden olduğu ezeli rakibi. Kandaşı. Meziyet kin kusuyor Suna'ya. Eğer biri Suna'yı hırpalıyorsa hele de evlatları kırıp döküyorsa Suna'yı içinin yağı eriyor hemen zalimin müttefiki oluyor. Bence en sağlam hikaye Meziyet ve Suna arasındaki çatışmada yatıyor. O kısımdan çok gerçek bir hikaye kokusu alıyorum.

Seyfi, yemek sofrasında babasına hâlâ net olarak sebebini itiraf edemediği öfkesini kusunca evden kovuldu. O da ceketini aldı çıktı. Zaten okumayacak da hayta! Seyfi, Gülümser'e de kötü davranıyor çünkü can dostu Gülali'nin anasını başka bir erkekle oynaşırken gördü. Düz bir çocuk Seyfi. Eşref sıkıntısını sordukça içine çekildi, görmediniz mi? Eşref anlat dedi. Nasıl anlatılır ki, dedi. Düşünmeden, dedi. Kilometrelerce laf edilesi bir cevap verdi Eşref.. Gültepe ahalisinin bu sezon topluca alacağı ders, 'namus nedir, ne değildir' olacak galiba. Bu dersi bir de Suna'dan alırlarsa bayıra karşı avaz avaz, asla unutmazlar.

Hangi Halil ulan! Hani seni ağabey belleyen Halil, benden duymuş olma da..

Seyfi Fevzi'ye, Fevzi Fuat Hoca'ya sarıldı bu bölümde. Aslında her bölüm birileri diğerlerine sarılıyor. Anlayacağınız Gültepe karakterleri çok dokunmatikler. Dönemle taban tabana zıt bu insani tavır diziye taammüden ekleniyor diye düşünüyorum. Anne baba dahi evladını insan içinde sevmezdi o yıllarda. iki genç delikanlı birbirine sarılsa kaygılı göz kırpmalar gelişirdi. Bu oğlanı hep kızlarla oynattın Halime, cümleleri kurulmaya başlanırdı otobüs durağında rastlaşınca. Evet, Gültepe karakterleri birbirlerine dokunuyor, çok ve hemen sarılıyorlar. Sanırım dönemin 'sev ama dokunmadan' öğretisiyle büyümüşlerine nazire olsun diye.. Belki de diziyi izleyen çocuklarımız, torunlarımız o yıllarda nasıl da sevilemediğimizi asla ve asla öğrenmesinler diye..

Takoz'un anasına ötenazi uygulaması, Eşref'in onlara sahip çıkma şekli, Murat'ın isyanı ve Seyfi'nin eski yavuklusuna vuruluşu, haftaya bizi çok daha dertli ve tansiyonlu bir hikayenin beklediğini işaret ediyor. Bir ricam olacak Halil ve Gülümser öpüşmesinler. Finale dönersek, Refik ihaneti öğrendi. Gözünden yaş döktü diye ona üzülecek değiliz elbette ama golü de hiç beklemediği bir yerden yedi. Halil daha önce Refik'ten bahsederken "Bana yıllarca abilik yapmış adamın karısına aşık olmak kolay mı sanıyorsun?" demişti. Refik'e üzülmesem de Halil ve Gülümser, 'Kilyos Pikniği'nde dalgaların koynuna sarılıp boğulurlar inşallah diye de dua etmedim değil. Refik için değil, Gülali'nin yaşayacaklarını içim kaldırmayacağı için..

Güzel bölümdü. Her adımda hikayesine daha güzel yön veren boşluklarını kapatan bir rotası var. Üstelik artık hangi sahneleri Zeynep Günay Tan çekiyor (İyi ki doğdun Hocam, bin yıl mutlu yaşa!) hangilerini Deniz Koloş ayıramıyorum, iyi mi? Bütün ekibin gönlüne bereket..

Böyle işte..
R.
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER