Her şey senin için Şura

Ve son sahne benim için…

Kurt Seyit ve Şura İstanbul, ikinci sezonda, yeni giren oyuncularla bambaşka bir hal almış. Eğer Emine’nin şehre ilişkin Mürvet’e verdiği bilgiler olmasa, bir de Billy’i görmesem İstanbul’un işgal altında olduğunu unutup Seyit’in hangi kadını seçeceği üzerine bir dizi izlediğimi sanacaktım (Yoksa öyle bir şey mi izliyoruz?).



Seyit son anda idamdan döner.


Seyit’in, Şura’yı kendinden ve bu sebeple İstanbul’dan uzak tutmak istemesi hep Şura için. Etrafındaki kötülüklerden Şura’yı uzak tutmak istiyordu ve bunun için Celil’e güveniyordu. Bunu geçen sezon sonunda, Celil’e ısrarla Şura’yı yurt dışına giden gemiye bindirmesini söylemesinden ve bu akşam izlediğimiz bölümün başındaki mektubundan biliyoruz. Seyit, Celil’e Şura’ya vermesi için bir mektup yazar ve idama giderken gardiyandan bu mektubu yerine ulaştırmasını ister. Tabii olaylar farklı gelişir. Seyit kurtulur. Seyit, infazından son anda kurtulur kurtulmaz, sadece bunun ne sebeple olduğu üzerinde durur. Etrafındaki bütün insanlar ise onu kurtaranın Petro olduğunu söyler. Şu an için onu kurtaran Petro gibi görünse de Petro ve Billy’nin konuşmalarından anlıyoruz ki Seyit’in kurtuluşunu sağlayan Billy’dir. Elbette kendi menfaatleri için.

Görüntü kısmına gelecek olursam bu sezon Şura’nın saçlarını kesmesi iyi olmuş. Geçen sezonki saçı, karakterine uymayacak kadar dağınıktı. Bu kez dip boyasına dikkat edilmiş olması da gözden kaçmıyor. Seyit’in yangın anında, Mürvet’e parmağını sallayarak seslenişi Kuzey’i çağrıştırdı. Seyit’in gelgitleri, Şura’yı kendinden uzaklaştırmaya çalışırken diğer taraftan kalbine söz geçiremeyişi durumu, onun gibi bir karakter için aynı bölüm içerisinde fazla çelişkiliydi. Bir taraftan soğuk tavırlarla “Git” derken içten içe “Kal” diyor.

Kal desem olmaz, git desem gönül razı değil.

Emine acılı bir anne, evlatlarından ayrı düşmüş, yıllar sonra birine kavuşurken diğerinin ölüm haberini almış, göçün ağırlığı üstünde, tamamen korumacı... Susmak bilmediği sahnelerde, zaman zaman Kuzey Güney’in Gülten’ini hatırlasa da Zerrin Tekindor'un varlığı diziye renk katmıştı. Ancak geçen sezon da Tekindor'u, kitabın yazarı Nermin Bezmen’i canlandırırken görmüştük. Açıkçası şimdi yeni bir karakterle neden görüyoruz, anlamış değilim. Emine rolünde kötü olduğu için söylemiyorum; kızı ile karşılıklı oynadığı sahnelerin bütün yükünü taşıması ayrıca takdir edilesiydi. Fakat oyuncu seçiminde keşke geleceğe yönelik düşünülerek karar verilseymiş. İzleyici, bir oyuncuyu daha önce hangi dizilerde ve karakterde gördüğünü unutmayacak kadar dikkatli.

İşte o an…

Fahriye Evcen ise Mürvet için yaşça büyük ve kitapta anlatılan Mürvet’in genç, naif, tecrübesiz hallerinden uzak görünüyordu. Sizce de 18 yaşında gibi görünüyor mu? Açıkçası Fahriye Evcen, Çalıkuşu’nun setinden çıkıp, Kurt Seyit ve Şura İstanbul’a geçivermiş gibi duruyordu. Aynı ürkek bakışlar, pencere arkasından gözetlemeler...

Rüzgâr bir tek Mürvet’i etkiliyordu.

Seyit ve Şura’nın arasındaki tutkuyu perçinleyip onları önce ayırıp yeniden barıştıran da ne tesadüftür ki yine Ayşe oldu. İlk başta Şura’nın Çamaşırhane'de Ayşe’yi çalıştırdığını görünce anlamlandıramamıştım; ama her şey Seyit gelene kadarmış. Seyit geri döndüğünde, Şura da artık Ayşe’yi istemiyordu. Geçen sezondan yatak altına itilen kirli çamaşırlar da Çamaşırhane'de ortaya çıkmış oldu. Seyit, Ayşe’nin gerçek yüzünü gördü. Şura için ise durum sadece Ayşe ile değil başka bir kadınla aldatıldığını öğrenmekten ileriye gidemedi. Ne çok üzüldün, ne kadar hırpalandın Şura...

Celil, elindeki okları arkasına saklamış uygun zamanı bekliyor.

Celil ise kendi derdine derman olamayan, kaybettiği aşkının hikâyesini Seyit ve Şura’da devam ettirmeye çalışan bir Aşk Tanrısı gibi. O olmasa bu ikisinin hali nice olurdu. Yine son anda mektubu Şura’ya vermekle okunu Şura’nın kalbine saplayıveriyor. Ve işte Şura, yine Seyit’in kollarında.

Seyit için Şura, 'hasret' demek ise Şura için de Seyit, 'sevgi' demek.

Oysa, 14. bölüm başından, Seyit ve Şura'yı bu şekilde göremeyecekmişiz gibi ilerliyordu. Yine de aralarındaki tutku onları bir araya getirdi. Mürvet ise pencereden gözetlerken bu aşka tanık oldu. Daha ilk gördüğü andan itibaren gözlerini Seyit'ten alamayan bir hali var. Umarım önümüzdeki bölümlerde Şura'yı daha fazla üzülürken görmeyiz. İşgal altındaki İstanbul'da bu insanlar ve aşklar daha çok hırpalanacağa benziyor.

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER