Ece, yeşillenmeye yüz tutmuş bir yapraktı biz onu gördüğümüzde. Biz o yaprağın yeşermesini çok bekledik en başından beri. Yeşillendi de. Haluk baharı getirdi gelirken, güneşi getirdi çok güzel baktı, çok güzel sevdi. Bizim payımıza da hayran olmak düştü. Baharın en güzel zamanındaydık ta ki Ece’nin korkuları zamansız gelene kadar… Ece korktu, çok kızdık.. Korkma sen de sev, dedik. Bahar yine gelir dedik sabrettik ama bahar o kadar da erken gelmedi.. Çok üşüdük, solduk sarardık. Ne zaman ki Ece; sararınca bir o yana bir bu yana savrulmayacağını, Haluk’un onu ne pahasına olursa tuttacağını bilip, sevmekten korkmadı. Bahar işte o zaman geldi…
Hadi inat etme, bana olmaz deme, seviyorum de, sarıl bana^^
Niye mi bu kadar lafı dolandırdım, bir sürü sorular sordum bize? Dün gece öyle güzel bir kavuşmaya şahit oldum ki, o kadar saftı ki, o kadar iyi geldi ki… Bu kavuşmanın üzerine bir şey söylemek, bahsetmek istemedim izninizle. Kendi vicdanımda ve diğer herkesin gözünde tüm kirlerinden daha doğrusu kir sandıklarımızdan arındırmaya çalıştım bu aşkı sadece. Azcık gözyaşlarımla suladım, yetmedi. Aynı anda hem savcı hem hakim hem avukatlığa soyundum bir karara bağladım. Dilim döndüğünce de size aktarmaya çalıştım. İkisi de beraât etti… Ve karar!
Haluk&Ece aşkı artık özgürdür efendim…
Görüşmek üzere.