Bazı sırlara sen sahipsindir, bazı sırlar sana.
-- DİKKAT SPOILER İÇERİR--

Nessa ve Atika'nın Gazze'de tutsak geçirdikleri bir yıla ait soruların cevap bulduğu beşinci bölüm geride kaldı. Nessa’nın sırlarına, artık izleyenler olarak biz de ortağız. Hamilelik öğrenildikten sonra Nessa ve Atika, bir eve yerleştirilmişler. Örgüt, neler yaşadığını açıklayıp açıklamama kararını Nessa'ya bırakmıştı. Nessa ise karşılaşacağı sorular, yargılar ve üstlendiği misyonun devamı için, yaşadıklarını saklama kararı almış. Çocuğu doğurduktan sonra gitmesine izin verilecekti. Hamileliğini “bu durum benimle ilgili değil, biyolojik bir şey” diyerek basitleştirmeye çalıştı. Atika ise onun bu sorumluluğuna ortak olarak çocuğu üstlenmeyi teklif etti.

Diğer tarafta çaldığı kapılardan eli boş dönen, çaresizlik içindeki Ephra, Nessa’yı kurtarmak için her şeyi göze almış. Bunun için artarda birkaç anlaşma yapması gerekti. Bu anlaşmalardan ikisi İsrail’le olacaktı. Shlomo’nun da ortak olduğu, Batı Şeria’ya iletişim ağları kurma işini, yani kablolamayı tamamlaması istendi. Sonrasında istenecek “bir şey daha” dendi. Bu son bir şeyin, ne olacağını tahmin etmek zor değil tabi. İsrail, bu kablolardan birini, telefon konuşmalarına kulak misafiri olmak için kendine istiyordu. Anlaşmalardan diğeri ise Monica Chatwin’le oldu. Şirket yönetimini Nessa’ya bırakması ve İsrail’in bu kablolama işine nasıl izin verdiğini anlatması, Monica’nın anlaşma şartlarıydı. Ephra İsrail’in kulak misafirliğini Monica’ya anlatarak, Amerika’nın da bunu öğrenmesine sebep oldu. 

Nessa’nın "bu benimle ilgili değil, tamamen biyoloji" diyerek basitleştirmeye çalıştığı doğum hakkındaki fikri, kucağına bebeği alınca elbette değişti.

Kablolar döşenirken Nessa’nın doğumu da gerçekleşti. Geçen bölüm, Zahid Al-Zahid’in 8 yıl önce, Nessa’yı kurtarmaya geldiklerinde, onu almalarına izin verilmesi talimatını duymuştuk. Onun için planları olduğunu söylemişti. Ephra’nın anlaşmaları sayesinde doğumdan kısa bir süre sonra, Nessa ve Atika’nın kurtarılması için bir operasyon düzenlendi. Gelenler bebekten haberdar değildi tabi, Atika bebeğin kendisinin olduğunu söyledi ve kurtarılma gerçekleşti.

 Bazı sırlara sen sahipsindir, bazı sırlar sana sahiptir.

Artık 8 yıl önce Gazze’de yaşananları biliyoruz ve bugüne dönüyoruz. Ephra Atika’dan, Kasım’ın Nessa’nın oğlu olduğunu geçen bölüm öğrenmişti. Önce bunu sonra da Atika’yla ilişkisini, Nessa’ya açıkladı. Karşılıklı sırlarından bahsederken, Ephra'nın söylediği gibi, bazı sırlara sen sahipsindir, bazı sırlar da sana sahiptir. İşte Nessa'nınki; O’na sahip olan bir sır.

Bu arada Kasım’ı kaçıranlar isteklerini, biriyle göndereceklerini ilettiler. Hemen ardından, Jalal El-Emin geldi. Samir Meshal’in ölümüyle projede oluşan boşluğa talip olduğunu söyledi. Bu bölüm tam açıklığa kavuşmadı ama, adamın kendine güveni, kaçıranların isteklerinin onunla ilgili olacağına işaret ediyor. Al-Zahid Ailesinin, 8 yıl önceki planlarının devreye sokulma zamanı gelmiş görünüyor.

 Nessa Atika’ya koşulsuz güveniyor.

Ortaya dökülen sırlar sonrasında, ailenin kır evinde bir araya gelen Nessa ve Atika ilginç bir konuşma yaptılar. Nessa, Atika’nın Ephra ile ilişkisini ondan saklaması ve Kasım hakkındaki gerçeği Ephra’ya söylemesiyle kendini ihanete uğramış hissediyordu. Atika, Nessa’ya sürekli aralarındaki bağı kimsenin anlayamayacağını tekrarlıyor. Atika’nın hep bu kadar kontrollü olması size de rahatsız edici geliyor mu? Nessa Atika'ya sorgusuz güveniyor ve sığınıyor. Ama Atika öyle değil gibi…

Nessa’nın güvendiği başka biri de Caleb Schwako. Bu zehir hafiye, Nathaniel’in daha önce Monica Chatwin’le bir takım gizli görüşmeler yaptığını gösteren fotoğraflarla Nessa’ya geldi. Nathaniel, Shlomo’nun Hizbullah’la ticaretinin belgelerini meğer Monica’dan almış. Hatırlarsanız Shlomo da Hugh’dan, masumiyetini kanıtlayan belgeler almıştı. Tüm bu belgeleri analiz eden Caleb’in ulaştığı sonuçsa; Nathaniel’inkilerin sahte olduğuymuş. Nathaniel’in bu suça ortak olup olmadığı bilinmiyor ama Shlomo’nun bu işteki masumiyeti kesinleşti.

Monica Chatwin “dolap çevirmede bir dünya markası”

Masumiyeti ortaya çıktı ancak, Shlomo aklandığı için sevinmeye fırsat bile bulamadan, Monica onun hakkında başka iddialar ortaya attı. Nessa’nın Gazze’den kurtarılmasını sağlayan tele-kulak anlaşmasını öğrenmiştik. Monica Nessa'ya, dönen bu dolabın Shlomo’nun işi olduğunu söyledi. Halbuki biz bunun, Nessa’nın kurtarılması için, Ephra’nın kabul ettiği bir şart olduğunu biliyoruz, ama Nessa bilmiyor. O yüzden olayın araştırılması için Aron Yavin’e direktif verdi. O da yaptığı incelemelerde bir dinleme cihazına ulaştı. Nessa bu cihazdan Shlomo’nun haberi olmadığına inanmadı, Shlomo Nessa’nın gözünde yine suçlu yine suçlu!

Hugh da Julia’yla kafa kafaya verip, Amerika’nın Stein Gruba neden bu kadar arka çıktığını bulmaya çalışıyor. Bu sadece, Stein Grup barışa hizmet ettiği için olamaz elbette… Hugh ipuçlarının peşine düştü. Dediği gibi tüm olaylar birbiriyle bağlantılı.

Bir de bölümün can alıcı noktasını oluşturan, üniversiteye alınanlar konusundaki ayrımcılık meselesi var. Anlaşılan o ki; Stein Grubu’nun üniversitelerine İsrailli Araplar yerine, emekli İsrail askerleri tercih ediliyor. Üniversitede Hoca olan Shimon Ben Reuven, bunu keşfetti. Üstleri durumu Nessa’ya taşımayı reddettiğinden, o da gidip basına konuştu. Bu arada Ben Reuven’in araştırmaları sırasında, üniversitenin içinde rastladığı gizli oda da; belli ki telefon dinlemelerinin yapıldığı oda, ama neden öyle herkesin bulabileceği kadar ortalık bir yerde?

Tüyler ürpertici görsel bir şölen tadındaki sahnelerden biri

Ben Reuven birilerinin işine öyle bir çomak soktu ki, haber kısa sürede yayıldı. Telefon trafiği işledi. Bu sırada televizyon karşısında göbeğini kaşıyan adam temalı, kolyeli İsrailli Yaniv Levi emirleri alıp verdi. Bu adamı, kalan 3 bölümde bolca göreceğiz gibi… Emirler, Ben Reuven’in ortadan kaldırılması içindi. Tüyler ürpertici bir cinayet sahnesi daha izledik. Her bölümde The Honourable Woman’ın rejisine, kurgusuna biraz daha hayran oluyorum. Politik hesaplaşmalar ve bu tarz hikayeleri sevmeyenler bile, sırf bu yüzden The Honourable Woman’ı izleyebilir. Ben Reuven’in limonlar arasında sonlanan hayatı da, yine o dramatik, harika sahnelerdendi. Tabi ağzımızda ekşi bir tat, beynimizde de, çıkarlarına uymayanları limon gibi sıkıp atanlara karşı bir nefret bıraktı.

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER