Bile bile lades!
Liv Tyler uzun zamandır ilk kez oyunculuk performansıyla konuşulmayı bu projede hak ediyor.
The Leftovers’ın bu bölümü "B.J. and the A.C." Amerika yayınında pilot bölüm kadar reyting almıştı. Geçen hafta hikâye standart gidişine Rahip Matt Jamison (Christopher Eccleston) özel açılımı getirmişti, hatırlarsanız. Geri dönmüş olma ihtimali olanlara selam mahiyetinde! Dördüncü bölümü bu kadar zıplatan etkenlerin tam olarak da “Two Boats and a Helicopter” adındaki üçüncü bölüme ait olduğunu düşünüyorum. Sabırlı davrananlara yüksek kaliteli seyir vaad eden o hikaye sayesinde seyircinin birazdan okuyacağınız bölümü izlemeye yeniden heves ettiği fikrindeyim. Allah utandırmasın!

 Bu sahnede çalan şarkı The Black Keys'den I'm Not the One

Bu bölümü izleyince Damon Lindelof’un Lost finali yüzünden ona kötü davrandığımız için hepimizden intikam aldığını düşünmeye başladım. Olaylar öylece oluverirken yani zorlamadan, tesadüflere dayamadan, tıpkı hayat gibi son derece doğalında gelişirken, bir anda BİN metre derinlikli ve beş boyutlu metaforlar havada uçuyor. Alt tarafı dizi izliyoruz, insaf..  Neyse. Bölüm, fason üretim yapan AFORDA oyuncak bebek fabrikasında açıldı. 'The Black Keys- I’m not the One' eşliğinde oyuncak bebeklerin kalıba dökülüp, reyona çıkışını izledik. Kahramanımız Kevin hâlâ oğlu Tom’a ulaşmaya çalışıyor ve yediği haltlardan haberi yok çünkü Amerika’da ebeveyn olmak bunu gerektirir. Çocuğu evrenden kutsal bir emanet olarak alır, meşrebince büyütür sonra da hayata salarsın. Taş yesin o sistem!
 
Anlayacağınız Kevin’in derdi başından aşkın. Tatil günü “Beyazlılar”ın protesto yapmamasını rica etmek için Madam Dowd (Patti Levin) ile giriştiği zorlu bir sohbetin üzerine “Bebek İsa”nın da çalındığını öğreniyor. Biraz kafasını dinlemek için eve geldiğinde kızı Jill başının etini yiyor. Kızının delibaş arkadaşı Aimee’nin (Emily Meade) fallik göndermeleri de bonus olarak cepte... Kevin balım, o bebeğin kaybolması konusunu eşşek gibi de umursamak zorundasın. Öylece yerine yenisini koysunlar diyerek dosyayı kapatamazsın. Hile yapmak olur. Kızın haklı. Taş kafa Lucy de.. Kazanmaya ihtiyacın var. Kaybedenlerin dünyasında bir tek senin kazanmaya ihtiyacın var. Oyunun adı ‘Bile bile Lades’ olsa da. Hem de bütün hikaye avcıları adına!
 
Lakin Belediye Başkanı Madam Warburton (Amanda Warren) kayıp bebek konusu kasabada infial yaratmasın diye Kevin’i adeta Seyyit Efendi’nin küçük oğlunu bakkala yollar gibi cebine para sıkıştırıp mağazaya yollamasını bozulmadım değil. Kevin de bozulmuş olmalı ve Başkan’ın “win win” mottosundan tiksinmiş olmalı ki yeni bebek satın almaktan vazgeçti, çalınanı bulmaya karar verdi. (Neden Seyyit Efendi? Kapıcılar Kralı’na selam çaktım. İnce gördüm anlayacağın..)
 
Anlayacağınız tatlı kasabamız kış ortasında kaynar kazan. Öte yandan Tom, inceden yazıldığı ama Wayne’in mucizesine gebe Christine ile savrulmaya devam ediyor. Açıkçası her anlamda tansiyonlu benim için de hüzün dolu bir bölüm olmuş. Yaşlanıyor muyum nedir, kurgu hikâyeleri kişisel algılamaya, karakterleri içselleştirmeye başladım. Son zamanlarda kendi hayatımın Madam Dowd’u gibiyim de belki ondandır...

The Leftovers’
ın sadece bilim-kurgu hayranlarına değil, hayatın tam ortasına söylediği yeni sözleri, sorguladığı yaşam formları, üzerine düşünmemiz için zorladığı ilişki biçimleri var. HBO, yaz vakti piyasaya sürdüğü bu projenin getirisinden ne kadar mutlu bilinmez ancak ekrana konsantre hikaye avcıları için bulunmaz nimet olduğuna inandığım, sadeliğin şahikası The Leftovers’ı izlemede kalın derim. Üstelik haftaya yayınlanacak olan Gladys adındaki 5. bölümü Damon Lindelof ve kitabın yazarı Tom Perrotta birlikte kaleme almışlar ve son dört yıldır Shameless’dan baska diziye elini sürmemiş olan Mimi Leder yönetmişken..
 
Böyle işte..
R.
 

 

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER