Bir türlü net olarak kabul edemese de ve hatta ekran başında bizlere “yok artık!” dedirtse de Öykü artık Ayaz’a aşık. Bilinçaltının dahi isyan bayrağı kaldırarak rüyalarla mesaj yolladığı Öykü, aklına gelen her konuda Ayaz’ı arayarak aslında her an onu görmek istediğini de bir kabul etse.


Burcu, Ayaz'la ben arkadaşız diyorum, bunun neyini anlamıyorsun acaba?


" style="font-weight:bold;font-style:italic">"Ayaz'la ben arkadaştan başka birşey olamayız, olsak olsak kanka oluruz, onun da ötesine geçemeyiz"
 
Burcu ile “kuaförcülük” oynarken önceki akşam geri aramadığı için Ayaz’ı aramak isteyen, ama mesaj bırakırken lafa dalıp mesaja ne kaydettiğini farketmeyen Öykü, Ayaz’ın bitmek bilmeyen oyunlarından birine kurban oldu yine. Üç aşamadan oluşan ve aynı zamanda test niteliğindeki “canım kankam” temalı gün sayesinde biz de ekran başında keyifli dakikalar geçirdik. Her ne kadar kankalık ile Kaportacı'nın bağlantısını çözemesem ve Öykü’nün elindeki ingiliz anahtarı ile kaputun içinde neyi hedeflediğini anlamamış olsam, hatta ve hatta arabanın altından çıkmasına muhakkak bön bön bakmış olsam da, Ayaz’ın sevimli hallerinin hatırına o sahneleri göz ardı edeceğim.


“İnsan kankasını kahveye mi getirir ya ! Ne yani maniküre mi gidecektik, tabi ki buraya gelecektik.”


“8 atılır mı ya? 8 çıktı mı, çıkmadı. Niye takip etmiyorsun oyunu kardeşim?”

Ayaz’ın Öykü’nün sabrını kahvehanede ve kaportacıda sınamasının ardından asıl sınav beraber gittikleri gece kulübünde verildi. Kendisine birini ayarlamasını istediği Öykü’nün ne kadar kıskanç olabileceğini ve tepkilerini görmek için planlanmış olan bu aşama Ayaz’a istediği cevapları fazlasıyla verdi.


“Hadi git konuş, ayarla bana kızı, göreyim seni kanka”





Gecenin sonunda Mete konusunda üzgün olduğunu farkettiği Ayaz’a yardımcı olmak için Mete’yi arayan ve bir şekilde yanlarına gelmesini sağlayan Öykü, Mete’den hiç beklemediği bir tepki aldı.



Babasından hiç beklemediği zamanda Şeyma hakkında öğrendikleri sayesinde içinde yeniden alevlenen şüphe Mete’yi, Rıza’yı takip etmeye kadar götürdü. Otel kamera kayıtlarında gördükleri ile şüphesinde haklı çıkan Mete, hırsını evinin havuzunda yüzerek çıkarmaya çalıştı. Bitmek bilmeyen dalma, çıkma, boy verme, amuda kalkma ve dipten gözü açık gitme dakikalarının sona ermesi ile derin bir nefes aldığımı söyleyebilirim.



Rüyasında sürekli Şeyma’nın kendisini aldattığını gören, uyanık olduğunda da bunu düşünmekten vazgeçemeyen Mete, geçmişi araştırmak yerine yeni kanıtlar peşine düştü. Kıskançlığın verdiği öfke ile tam ne olduğunu anlamadan Şeyma’nın üzerine yürüyüncede hiç beklemediği bir tepkiyle karşılaştı. Şeyma gibi kurnaz bir kız için Rıza’ya kurduğu tuzaktan sonra Mete’yi kendine biraz daha bağlamak için kurduğu bu ufak tezgahın hiç de zor olmadığına eminim.



Şeyma’nın nişan yüzüğünü çıkarmasıyla iyice deliye dönen Mete’nin hedefi ise yine ailesi, arkadaşları ve elbette tüm bu şüpheyi aklına soktuğuna inandığı Ayaz oldu. Bir defa daha Ayaz ile karşı karşıya gelen ve hatta bunu babasının özenle hazırladığı yemekte yapan Mete, herkesin keyfini kaçırdı.



Önem ve Bülent’in birlikteliklerini açıklama girişimi bir defa daha Mete’nin şovu ile gölgelendi. Gelecekleri hakkında hiçbir ilerleme kaydedemeyen Önem-Bülent çiftinin geçmişlerine dönüp nasıl biraraya geldiklerini görsek daha fazla sahne izleyeceğiz sanırım. Dizinin en şanssız çifti ilişkilerini herşeye rağmen açıklayabildiler ama oğullarının kavgası nedeniyle epey sarsılacaklarını tahmin ediyorum. Hele ki önce kim kendi oğlunu savunursa fitil orada ateşlenebilir.



Tüm bu olan bitenin arasında Öykü’nün annesi Meral’in dertlerine de ortak olduk. Ne şekilde kirayı ödeyemeyecek duruma düştüklerini anlamadığımız ailenin yükü elbette bekar ve gururlu annenin üzerindeydi. Çocuklarına hissettirmeden çözüm bulmaya çalışırken yaşadığı üzüntüyü ve yalnızlığını izledik Meral’in. İçimden gelen bir ses, Meral’in ilerleyen bölümlerde daha kilit bir pozisyona geleceğini söylüyor. Bakalım.



Burcu ve Emre ise her gün birbirlerini daha fazla tanımaya ve anlamaya başladılar. Burcu’ya bakışlarından, aklından Öykü’yü çıkarmış olduğu görünen Emre romantikliğin sınırlarını zorlayarak Burcu’yu salıncakta sallarken bir de şarkı patlattı. Dinlemesi oldukça keyifli olan Emre’yi ilerideki bölümlerde rol gereği O Ses Türkiye’de izlersek şaşırmam.



Emre, kendini Burcu’ya anlatmak yerine çok anlamlı bir adım atarak Burcu’yu anneannesi Zehra hanım ile tanıştırmaya götürdü. Emre’nin anneannesinin Burcu’ya göstediği ilgi de oldukça sıcaktı. Hatta bir ara Zehra hanım Burcu’yu hamur niyetine yoğuracak sanmadım değil. Emre’nin yanlarında olmadığı bir anda Zehra hanım ile yalnız kalan Burcu ise anneannenin hafıza sorununu farketmesiyle şaşkınlığını gizleyemedi. Ziyaret çıkışında Burcu’nun söylemek istediklerini Emre’ye gözleri ile anlatmayı denemesi ise izlenmeye değerdi.





Şeyma ve Olcay’ın sınır tanımayan planlarla Öykü’yü alt etme çabaları yine tıkır tıkır işlese de başarısız oldu ve istifa mektubunu bile hazır etmiş olan Öykü’ye daha önce Önem’in ağzından pek duyulmamış bir "aferin!" kazandırdı.




Planın gereği katalog çekimlerinde manken olarak katılmak zorunda kalan Öykü ve Ayaz, filozof fotoğrafçının tespitleriyle de yüzleştiler. Ne göz varmış o fotoğrafçıda, bir saatte hem fotoğraf çekip hem de karakter tahlillerini tamamlayarak teşhisini koydu: “Aşktan gözleriniz kör olmuş ve birbirinize itiraf edemiyorsunuz. Hafif bir mahçupluk var ikinizde de, bir utanç var, aynı zamanda bir şehvet.“ Hatta fotoğrafçı zirveyi zorlayarak aşkın tanımını da yaptı: “Hem delice koşup sarılmak istiyorsunuz birbirinize, hem de arkanızı dönüp kaçmak. İşte sizden bunun tam ortasını istiyorum. Biz buna aşk diyoruz.”



Öykü ve Ayaz’ın yolları aynı günün akşamı bir defa daha kesişti. Öykü, Ayaz’ı Mete’yle yaşadığı tatsız tartışmadan sonra gittiği yerde, aynı zamanda kendi rüyasında gördüğü aynı yerde buldu. Rüyasını Ayaz’a anlatırken yakınlaşan çift büyük ihtimalle nette şu ana kadar binlerce defa aranmış ve tıklanmış bir öpüşme ile sekizinci bölümü sonlandırdılar. Artık oyunların bittiğini ve Öykü’yle Ayaz’ın resmen sevgili olduklarını düşünmekle hata etmiyoruzdur umarım?

Önceki haftalarda yazdığım, eksik olduğunu düşündüğüm birkaç noktayı bu bölümde gördüğüme çok sevindim. Örneğin diğer karakterlerin de hikayeleriyle konuya dahil olmaları gibi... Bu bölümde Öykü’nün annesi ve Emre’nin hikayelerine giriş yapmak güzel renk kattı diziye. Demek ki sabırlı olmak gerekiyormuş.

Ama son birşey kaldı ki o konuda zaten sabır taşına döndük desek yeridir. Ayaz’ın dublajına neden çözüm bulunmuyor şahsen anlam veremiyorum. Hiçbir yere değil, bu bölümün son sahnesine bakın. İki oyuncunun sesleri arasındaki uyumsuzluk o kadar belirgin ve dublaj kulağa o kadar rahatsız edici geliyor ki oyuncunun emeğine de yazık oluyor. Elbette bizden söylemesi, umarız artık dikkate alınır.
Şimdiden sonrası için emeği geçenlere kolaylıklar ve bol şans diliyorum.

Not: Yazımın başlığında tırnak içinde kullandığım cümle dikkatli izleyicilerin de farkettiği gibi 7. ve 8. bölümlerde çalan nefis şarkıdan alıntıdı. Nette aratmama rağmen tamamını bulamadığım ve sadece bölümden kısa bir videoyla nete düşmüş olan bu şarkının Haydut grubuna ait olduğu yazıyor. Umarım kısa zamanda tamamını, ve grubun diğer şarkılarını da dinleyebiliriz.
Son olarak sizler için şarkının güzel sözlerini yazımın sonuna ekliyorum.

Söz yetmiyor böyle anlarda
Çıkamıyor tenhalarından
Anlamak ister sanıyor aldanıyor
Uzaklaş korkularından
Süzülmek mi gerekiyor aşkın eleğinden
Hep bir engel, bin engel yüreğinden
Susuyor sanıyor gönül ferman dinlemez
Bastırırlar pişmanlık tam arkanda
Yüreğin bir daha küçülemez

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER