Bölümün içinde bol bol kulak ve altın geçtiğinden midir nedir, bu haftaki akış bana Kral Midas’ın hikayesini hatırlattı… Evet, evet hani şu altını çok sevdiği için tanrılar tarafından neye dokunsa altına dönüştürmekle cezalandırılan eşek kulaklı kralın… Böyle ödül gibi ceza mı olurmuş, diyebilirsiniz; ama düşünsenize, Midas'cık yemek yemeye çalışmış, lokması altın olmuş, çok sevgili kızına bir dokunmuş, kızı altından bir heykele dönüşüvermiş. Hikayesinin sonu pek acıklı Midas’ın, o kadar altının içinde açlıktan ölmüş zavallıcık.
Bu acıttı ama…
Düşünüyorum da, Mahmut da bir nevi Kral Midas değil mi? Ünal tarafından “ortalığı karıştırması” için kendisine bahşedilen, o çok istediği güç ve özgürlük vurmadı mı onu da? O özgürlük değil miydi jantları çalmasını, parayı bulmasını sağlayan? O güç değil miydi Selim’e yüzünü gösterip ondan hesap sorduran ve neticede kendi ağasını hançerlemeye iten? Hayat arkasında ulvi amaçlar barındırmayan hırsı ve gücü önünde sonunda cezalandırıyor sanırım ya da en azından bize hikayelerde anlatılan bu. Eşkıya’da da şaşmadı… Hırslı olmak için hırslı olan, gücü aileye, maddiyi maneviye yeğ tutan karakter, tam da yırttığına emin olduğu anda enselendi. Birkaç bölümdür Mahmut’un salt kötülüğünün onu boyutsuz yaptığından yakınıyordum. Bunu Hızır da fark etmiş olacak ki, ondan bahsederken psikopat, sapık gibi sıfatlar kullanarak kötülüğünün kaynağını haklı kılmaya çalıştı. İtiraf etmezsem olmaz, Mahmut tam giderayak yaptığı hamleyle gözümde seviye atladı. Ben Mahmut’un salya sümük ağlayıp af dilemesini beklerken, o kendisini öldürme zevkini İlyas’a vermemek için Hızır’ın Nazlı damarına bastı ya… Off dedim, off… Gönül isterdi ki, Mahmut’u bıçaklarını bileyerek bekleyen İlyas’ın da tepkisini göreydik, onun aksı da finali hak ediyordu çünkü; ana hikaye izin vermedi, gelecek bölüme artık…
Bölümün başlarında hafiften sıkıldığımı itiraf etmek zorundayım. Aynı konuların bir sonuca varmadan konuşulup durması, bir aksiyon alınmaması sıkıyor beni. Mahmut nerde, neden bıçakladı abisini, jantları nasıl paraya çevirecek? Yahu kaç kişisiniz, bi şeyler yapsanıza diye sarsasım geldi bizim ekibi. Hele hele Servet’in “benim gibi birini bulup jantları erittirir, külçe yapar Mahmut” lafı direk aksiyon açan bir cümle değil midir? Bu laftan sonra şahsen ekibin Mahmut’un peşinde kıyasıya bir kovalamaya girişeceğini bekledim. Olmadı maalesef. Mahmut kolay yoldan şaşmayıp Nevzat’a gitti; bizimkiler aksiyonsuzluğu seçtiler.
Bugün sizlere soslu kulak tarifi vereceğim…
Hikayeleri basit olarak "durum hikayeleri" ve "eylem hikayeleri" olarak iki ana türe ayırabiliriz. Durum hikayeleri daha çok karakterler üzerinden yürür ve psikolojik çözümlemelerle ilgilenir. Şimdi ne olacak diye gözünüzü bir an ekrandan ayırmadığınız, nefes nefese takip ettiğiniz hikayeler de eylem hikayeleridir kısaca. Eşkıya’yı izlenecekler listeme aldığımda, eylem hikayesi izleyeceğime neredeyse emindim. Geçen zaman gösterdi ki, Eşkıya durumu ve eylemi ustaca harmanlayan türden bir hikaye. Bazen ibre durum yönüne fazlaca kayıyor ve benim gibi eylem sevdalılarına biraz “ağır” gelebiliyor. Bu bağlamda yukarıda da ifade ettiğim gibi bölümün ilk yarısında biraz sıkıldım. Hatta masa sahnesinin başında not aldım kocaman harflerle, “Hızır masadan kurtulsun! Masa net düşmanı olsun”, diye. Masada bayılarak izlediğim bir karakter, pek tabii ki Tipi, olmasına rağmen, o kadar durgunlar ve o kadar çok tekrara düşüyorlar ki, bitene kadar mutfağa gidip meyve mi soysam diye düşündüğüm doğrudur.
Ne var ki hayat, sabredip bekleyeni mükafatlandırmasıyla ünlüdür. Benim de sabrıma, kesilen bir kulakla karşılık verdi. Çok teşekkürler, çok teşekkürler… Hızır’ın liderliğini açıkça ortaya koyuşunu, Hızır’ı hafife alan Ünal’ın şaşkınlığını, hele hele Özer beyin saf değiştirişini zevkten dört köşe olarak izledim. Masanın başına geçtiğinde demokrasiden dem vuran Hızır’ın evrilişine şahit olduk. Yaşadıkları anlam kazandı. Karakter dönüştü, ki kurgu bir hikayede okuyucuya, izleyiciye bundan daha fazla zevk veren pek az şey vardır. Geçen bölüm Hızır koşuyor, koşuyor ama yerinde sayıyor demiştim; vardı bu bölüm hedefe. Artık bu noktadan sonra hikaye farklı bir yön alacak, kartlar açıldı, saflar seçildi. Masa konusunda kemiği geçtik, etli kısıma geldik. Bakalım bu et hangi şekillerde sunulacak bize? Hiç inkar etmeyeceğim, büyük bir sabırsızlık ve heyecanla bekliyorum.
Ablan kurban olsun sana…
Meryem-Nazlı sahneleri bölümün lokomotif sahneleriydi bana göre. Finale doğru yürürken geldiler ki, yapısal olarak doğru. Ama bölümün ilk yarısında izlemiş olsaydık, işlevsellik adına daha uygun olurdu sanki. Ufak bir aşamalandırmayla yine taşırdı bize finale. Meryem ve Nazlı konuşmasını çok gerçek buldum, çok inandım. Meryem’e bayıldım. Nazlı dramatik açıdan daha doğru bir zamanda doğuramazdı, tebrikler! Meryem’in “Allah cezanı versin” diye diye Nazlı’ya yardım edişi nasıl da gerçekti. Meryem’in bu hayattaki sınavı belli ki Nazlı… Nefret ede ede Nazlı’yı hastaneye yetiştirmesi, aralarındaki diyalog beni benden aldı.
Hikayede çok fazla karakter olduğunu, bu sebeple bazı karakterlerin arada kaynamasından duyduğum rahatsızlığı daha önce de dile getirmiştim. Fakat bu bölüm Alparslan’ın İlyas’ı bile iyiden iyiye basmasına fena halde içerledim. Üzgünüm ama Alparslan’ı ve karaktere can veren oyuncunun performansını sevmiyorum. Duygusuna inanmıyorum. Bu bölüm, hikaye karaktere büyük bir pas verdi bence. Alparslan Özlem’le buluştu ve "kiminle istersen birlikte ol" dedi. Özlem’in Alparslan’la ilgili tüm ümitleri yıkıldı. Seyirci olarak biz biliyoruz ki, Alparslan yalan söylüyor. Hala seviyor Özlem’i… Özlem evden çıkıp gitti ve biz içsel olarak Alparslan’ın tepkisini beklemeye koyulduk. Kendisine ayrılan o 25-30 saniyelik zaman diliminde Alparslan sadece yumruğunu sıkabildi. Oysa ben neler hayal etmiştim… Alparslan’ı sevmek kısmet değil bana… Net olarak anladım.
Bölüm finale çok güzel yürüdü. Hızır’a “oğlun oldu” müjdesini vermek Meryem’e düştü. Bittabi “Allah cezanı versin” diye de ekledi. Çok güzel bir tezattı. Sağlam, kanca atan ve gelecek bölüme omurga oluşturacak bir finaldi.
Bu bölüm Hızır aksiyona geçti, hikaye açıldı, netleşti. Son zamanlarda izlediğim en iyi EDHO bölümüydü. Herkesin emeğin sağlık.