Kiralık Aşk: Dönülmez hataların ufkundayım...

Kiralık Aşk: Dönülmez hataların ufkundayım...
"Aşkta her zaman biraz delilik vardır. Ama delilikte de her zaman biraz mantık vardır” demiş Nietzsche. Nasıl da gerçek bir saptama; hepimiz aşk uğruna çeşitli delilikler saçmalıklar yapmadık mı? Tabii ki yaptık ama Nietzsche’nin de dediği gibi deliliklerimizde az buçuk da olsa mantık kırıntıları vardı. Barındırmadığımız deliliklerimiz ise belki de istenmeyen ayrılıklar olarak döndü yine bize… Dün bölümü izlerken daha ilk sahneden bu sözler geçti gözümün önünden…

Defne sağ olsun, kendi aşk kavramındaki deliliklerini bizlere ziyadesiyle sunarken, deliliklerinin içinde mantık barındıramadı. Ben mi Defne’ye fazla anlamlar yüklemişim bilemiyorum ama Deniz’in teklifini kabul edeceği aklımın ucundan geçmezdi. Bendeki Defne’ye konduramazdım. Ne kadar saçmalasa da bu kadarını yapmaz diye düşündüm ama benim ona inandığım kadar o kendine inanmadı; yine "anı kurtarmak" için geri dönüşü olmayacak bir karar verdi. Yine ilişkisi için adam akıllı çabalamak yerine önüne tepsi ile sunulan ilk yemeğe zehirli mi, bozuk mu, ilaçlı mı demeden daldı. İşte bunlar hep hazıra konmuşçuluk…

Defne daha kapıda Deniz ile konuşurken bile sinirim gerilmeye başladı ki teklife sevinçle atlayınca araba farı görmüş tavşan gibi kalakaldım. Ah benim Avarelim hali hazırda koskocaman bir yalanın yükü altında olan insansın sen, yeni oyunlara, yeni yalanlara, yeni gizlere neden ihtiyaç duyarsın anlamıyorum ki. Yoksa sen şapşirik misin? Ya da bilmiyorum acaba sana aşk mı yaramadı be Defne? Sanki önceden daha bir mantıklıydın. Çok aşığım dediğin adamı, yerle bir etmeye çalışan bir insan ile neden el sıkışır, pamuk ipliğine sarılı ilişkisini bu denli hafife alırsın? Ne yapayım sana padişah fermanı gibi sayfa sayfa sorular mı sorayım? Genel izleyiciyi bilmem ama bu sahneden sonra Defne’nin koşa koşa Ömer’e gidip evlilik teklifini kabul etmesi sinirlerimi bozdu. Her insanın hayatında önemli bir yer edinen o an benim gözümde tüm etkileyiciliğini yitirmişti bile… Defne’nin bağıra çağıra “evetttt” diyişleri, koşup Ömer’e sarılıp kucakta döndürülmesi sahnelerinden hiç bir duygu alamadım maalesef. Çok fazla yapay, fazla sahte geldi her şey. Ahh Defne ahhh, sen Ömer’i mi, beni mi daha çok yıktın vallahi bilemiyorum!

Gelelim yağmur altında öpüşen çiftimize; hali hazırda yayında olan hiçbir dizide öpüşme mevzusunun bu kadar konuşulup, izleyici tarafından dert edinildiğini görmedim. Ben de dahil birçok izleyen, dizide bu gösterilemeyen öpüşme sahnelerinden şikayetçi. Nedenine gelince; elimizde yan yana dururken bile ekrandan alevler çıkmasına vesile olan bir çift var, ayrı gayrı iken tutkuyu dibine kadar yaşayan, gösteren, repliklerle bizleri Nirvana’ya ulaştıran anlar varken, bu çift sevgili olunca bir şeyler eksiltiliyor maalesef. Ya öpüşemiyorlar ya da öpüşseler de bizlere gösterilmemeye çalışılıyor. Buradaki gibi kamufleli gösterince de sanki öpüşmeye çalışan bir çift ve gizlice onları dikizlemeye çalışan benmişim gibi geriliyorum.

Deri koltukta gelecek hayalleri kuran Ömer-Defne ikilisini sevdim, yalan yok. Ömer’in İtalya’da evlenmek isteyeceği bayadır arkadaşlarla konuştuğumuz bir durumdu. Amma, Defne’yi ve ailesini düşünürsek o iş yaş Ömercim. Sen kendini takı merasimine, Ankara oyunlarına ne bileyim işte halaylara hazırla. Mendillerimizi hazırladık biz de geleceğiz, Kanbersiz düğün olmaz canıms. Hem bizim envayi çeşit gelenek ve göreneklerimiz var. Ne bileyim işte Defne'nin sandığın üzerine oturacağız da senden para istemek suretiyle sıkıştıracağız (para olmaz öpücük olur dersen ona da okey), işte Serdar ya da İso kapıyı tutacak sonra kına gecesi, gelin hamamı vesaire vesaire. Kusura bakma sen İtalo-Turko karışımı da olsan kızımız da bizim gibi. Anadolu’muzda yer alan güzide geleneklerimizin hepsini uygulayacağız tabii ki.

Ben böyle erkenden hayallere dalayım tabii gerçekleri bizimkiler gibi göz ardı edeyim… Çiftimizin hiçbir sorunlarını çözemeden hemen haftaya düğün yapalım muhabbeti ne kadar da oldu bittiye getirmeye çalıştıklarını gösterdi. Maalesef öpüşememelerini dert edinsem de daha büyük sorun konuşamamaları. Şu ana kadar aralarında geçen hiçbir sorunu konuşup halledemeden barıştılar ve bu yüzden her seferinde daha da büyük sorunlarla uğraşmak zorunda kaldılar. Ömer geçen bölüm sonunda neden şikayet ettiğini unutmuşçasına direk evlilik hayalleriyle planlar yapınca bari sen yapma Brütüs diye diye söylenip durdum.

Şimdi o koltuktaki ambiyansı gören izleyiciler olarak o sahnenin devamını sabaha nasıl uyandıklarını ya da o gece başka neler yaptıklarını görmeyi isterdik, göremedik ama sanıyorum ben sabaha kadar ne yaptıklarını çözdüm. Hint filmi izlemişler, aksi halde o sabah şirketteki hallerini göremezdik. Hint filmlerindeki aşık çiftleri izler gibiydim bir an için. Kalp çizip alına yapıştırmak ne?! Garip gurup hareketlerle flört etmek ne? Allah aşkınıza bu tarz şeyleri en son lise 1'de bırakmamış mıydık? E şu an sizin yaş grubunu düşünürsek sizin başka başka şeyler yapmanız gerekmiyor mu gençler; hayır siz Gossip Girl de mi izlemediniz? İşte, işyerine pardösü ile gelinip kimsecikler görmez iken düğmeleri açtıkça seksi kıyafetler, baştan çıkarıcı hareketler, ay en olmadı gidip böyle sıkı sıkı sarılsaydınız ona da kabul ama o yaptıklarınızı izlerken sinirden kahkaha attım.  Ah Ömer’im İz gibi bir panterden sonra Defne ile ilkokul terk ilişkisi yaşadın ya bi de bundan hoşlaştın ya ne diyeyim. Fazla aşktan seni de kaybettik ama bu Defne ihanetiyle toparlanacaksın inanıyorum.

Defne evlilik teklifini kabul etti de hayatlarında ne değişti cidden anlamadım, yine kimseye söylemek istemeyen bir Defne yine anlam veremese de “peki” diyen bir Ömer… Sude, Defne ile ilgili "entrikacı" diyince Ömer’in sinirlenişi aslında sevdiği kadına kötü söz gelmesinden çok kendisinin de zaman zaman aklına düşen şeyleri maalesef ki kuzeninin dillendirişiydi. Defne, kendisine istediği kadar “Ay çok tatlıyım, ben çok merhametliyim, kimseleri kıramıyorum, çok şeker olduğumu söylemiş miydim, alnıma kalp yapıştırıp sevgimi de belli ediyorum”  desin dursun maalesef bu bölüm izlediğim Defne çok başka bir Defne'ydi ve ben bu kızı hiç sevmedim.

Bu bölüm, oyunbaz, rahatça yalan söyleyebilen, sevdiği adama ihanet edebilen, elbise görünce çıldırıp kendini kaybeden bunları yaparken de beni kendinden soğutan bir Defne izledim. Bizim Defnemiz değildi sanki, “Ben kendim olacağım” diyerek Neriman’ın aldığı elbiseleri çöpe atan kız gitti, yerine elbise görünce kendini kaybedip saçma sapan hallere giren Defne geldi. Ömer de nasıl aşkla bakıyor Ya Rab! Aşkın gözü harbi körmüş. Kendisi her platformda bir inci, birinci… Yakışıklı, seksi, kültürlü, merhametli, temiz kalpli, zengin. Bir de Defne ve garip hareketlerine bakalım… Tamam, oradan bakınca kıskanıyormuş gibi görünebilirim ama şimdi böylesi bir adam pamuklara sarmalanması gerekirken Defne tarafından dertlere sürgün ediliyor ya, çok üzülüyorum. Bazı kızlar nasıl şanslı, ne kadar da kadir gecesi doğumlular.

Bu Defne’nin aniden gelen çizim yeteneği çok bir “Gözlerime inanamıyorum” durumu oldu bende. Ömer gibi Yunan Tanrısı görünümlü adamın resmini yaparken Yaprak Dökümü dizisinin rahmetli Ali Rıza Bey’i gibi bir görüntü çizdikten sonra bu kızda yetenek yok demiştim bu bölümde çizmiş olduğu ayakkabıyı görünce para verip birine mi çizdirdi diye düşünmedim değil. Neyse ama belki de Ömer, kendisini orda burada kıstırıp öpmeye yeltendikçe ilham perisi gelip değneğini Defne’ye dokundurmuş olabilir diyip konuyu kapatıyorum.

Akşam Necmiler'in evinde karşılaşan çiftimiz tatlış hallerine geri dönmüşlerdi de biraz olsun rahat nefes almaya başladım. Gerçi asansör sahnesi de iyiydi sonunda asansörün hakkını verebildiler çok şükür. Gerçi biz yine ucundan görüp geçtik ama ne edelim!!! Mutfaktaki sahnelerinde de yine bizden saklanan bir sahne vardı, yine anlam veremedim. Hepimizin malumu ülkemizde var olan sistemden dolayı öpüşme sevişme sahnelerini olması gerektiği gibi çekip izleyemiyoruz. Ama bizim dizide ekstra bir durum var ve bu meseleyi takıp konuştukça bazen başka derdimiz yokmuş gibi hisseder oldum.

Ömer-Defne ikilisi sevgili olsa da aşklarını doyasıya, istedikleri gibi yaşayamayan bir çiftti şimdi tam yaşayacaklar dedik dozunu tutturamadılar. Kalpli kağıtlar, aşkımlar havalarda uçuştu. Her şeyden şikâyetçi gibi göründüğümün farkındayım ama söylemezsem olmaz. Bu aşkımlı konuşmalar pek bir eğreti durdu. Gece uyumadan atılan mesajlardan sonra “Aşkım önce sen kapat, hayır aşkım sen kapat” diyecekler diye gerim gerim gerildimJ Teknoloji çağındayız gençler illa iyi geceler mesajları çekecekseniz kendi videonuzu çekip atsaydınız, işte ne bileyim Ömer t-shirt değişimi yaparken kısa bi anını çekseydi biz de nasiplenseydik, Defne de işte… Aman ne bileyim bir şeyler yapsaydı işte şu an Ömer’in t-shirtüne odaklandım da oradan çıkamadım. ;) 

Ahhh keşke tek sorunumuz bu olsa değil mi, daha büyük sorunlar gelip kapımızı çaldı bile. Defne’nin Ömer’e ihaneti kapı gibi karşımızdaydı. Defne nereye kadar saklayabilirdi ki zaten amacı tam olarak neydi yine anlamlandıramadım. Defne’nin Ömer’e defalarca kere yanlışı oldu ama benim nezdimde en yaralayıcısı bu oldu sanıyorum. Bu durumun Defne’nin çaresizliği ile, safozluğu ile bir ilgisi olduğunu düşünmüyorum. Defne bile isteğe çalıştığı yere ihanet etti, ondan da önemlisi aşığım dediği evleneceğim dediği adama ihanet etti. Üstelik Ömer bunu Deniz’den öğrendi.

Dünden beri nefes terapisine aldım kendimi, limonlu sodalar, ada çayları derken leylalığın dibine vurdum ama yine de sindiremedim.
Bunu Ömer hak etmedi Defne, sana onca saçma hareketine rağmen hala inanıp güvenen bizler hak etmedik. Ama yine de seni korumaktan da vazgeçecek değilim. Ömer sana kızmakta, hatta ilişkinizi sonlandırmakta sonuna kadar haklı, biz tenhalarda kıstırıp kıvırcık saçlarını yolmakta da haklıyız. Ama o kadar… Bizden başka kimse hele hele Sinan, Derya, Yasemin gibi karakterler ağzını açmasın rica edeceğim. Önce kendilerine baksınlar canım Allah Allah, o kadar da değil yani. Şirket çalışanlarına da hak veriyorum ben olsam ben de tepki verirdim ama çok uzatmazlar umuyorum.

Ama şöyle de bir gerçek var eminim bu durumu da yine kazasız belasız atlatacaksın, Ömer sana deli divane aşık olduğundan bu durumdan da mantıklı bir açıklama yapmadan sıyrılacaksın. Eminim ki ben de bir şekilde affedeceğim. Ama sen yine hiçbir çaba göstermeden Ömer de ben de sırf sana olan sevgimizden seni affedersek, senden nasıl soğuduysam Ömer’den de kendimden de soğurum. Ama Aşk Ömer’in gözlerini bu denli kör etmemeli. Daha önceki tüm saçma Defnesel hareketleri geçtim ama bu durum kolay kolay, konuşulup anlaşılmadan atlatılacak bir mesele değil.

Gelelim Ömer İplikçi’ye; bebeğim bu başına gelenlerden sonra bilmeden ekmeğe mi bastın diye düşünmeden edemiyorum. Bir insan evladı bu kadar yakışıklı, bu kadar güzel kalpli, bu kadar kusursuz olur da bu yaşadıkları reva mı olur? Vallahi üzülüyorum. Gelen vuruyor giden vuruyor artık fonda naranira ninanayy değil Küçük Emrah müzikleri çalıyor. Çok üzülüyoruz.

Emeği geçenlere teşekkürlerimi sunup, önümüzdeki bölüm ile ilgili Ömer’in Defne’yi kolay kolay affetmemesini diliyorum…
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER