Defne, kitap için bir tokat atmazsa içimiz soğumayacak
diyenlere gelsin bu iki kelime: "Sevdiğim izler". Yerden yere vurulan
Ömer İplikçi'nin, Defne'nin yol açtığı aşk acısını tarif etme şekli. Bu kadar canı yanan birisinin böyle bir cümle
kurması bile yeter ne kadar çok sevdiğini anlamaya diye düşünüyorum.
Tokata gelince o tokatı İz attı geçen hafta Ömer'i yerden
yere vuranlara "Amma kıymetliymiş!" diyerek. Elimizde bir Ömer var ki evlere şenlik. Alkole vurdu kendini
garibim. Kanındaki alkol oranı arttıkça Defne'yi çiziyor kağıtlara ve Defne'yi
görüyor olmadık anlarda, olmayacak yüzlerde. Hala anlam veremediği terk edilişi
sorguluyor.
Çizim dersleri bahane, baş başa kalmak şahane. Sevdiğine bir
adım yakın durabilmek için her fırsatı kolluyor esas oğlan. Derslerden
vazgeçtiğini söyleyen Defne'ye verdiği tepki bunun en büyük kanıtı zaten.
Ömer hala açıklamaya çalışıyor. İz, her an yeni bir bomba
patlatırken, Defne'nin yanlış anlama kapasitesini bilen Ömer, -İz Hanım'ın
sevgilisisin dedi adama. Küfür etse bu kadar oturmazdı herhalde içine- açıklayıp
duruyor. Birde kendini bilmez, adamın açıklamalarını dinlemeyip lafı ağzına
tıkıyor ya, işte o yeni bir düzey aslında bu ikili için. Yanlış anlıyor, birde
üstüne doğrusunu dinlemiyor. Tabii ki patlayan bombalardan bahsederken,
Şükrü'nün bombasını da unutmamak lazım "Dün gece sizi bıraktığım otel
mi?" Yuh Şükrü yuh! Değil camları açmak, derin dondurucuya atsan kurtarmaz
o kadar yani...
Ömer, sebebini hala bilmediği terk edilişi de affetmiş gibi." Bir tarafım hala kızgın." dedikten sonra "Beni çok kırdın."
diyecek kadar durumu minimize etmesi bundandır aslında. Defne bir adım atsa,
neden demeden kaldığı yerden paldır küldür devam edecek bir Ömer var sanki
ortada. Güveni zedelenmiş falan umurunda değil, sadece sevdiği var gözünde. Her
yalnız kaldıklarında hayalinde Defne'yi öptüğü anı hatırlaması, öpmemek için
kendisiyle verdiği mücadele bu yüzden.
Alkol şişede durduğu gibi durmayan, çene kaslarına beynin
hükmünü engelleyen, alkol. Bir de kibrit çaktın mı işte ortalık alev alıyor.
Ömer nasıl içtiyse artık, ondaki alkol miktarı Defne'yi bile parlattı ve sonunda
o sansürsüz itiraf dökülüverdi en yalın şekliyle Defne'nin dudaklarından.
"Aşkından çıldırdım!" bu, en önemlisiydi gibi gelebilir kulağa, ama
aslında "Ben kendimi korumaya çalışıyorum!" kısmı daha önemliydi, en
azından Ömer'in cevapsız kalan sorusu için "Neden gitti?". O dört
kelime terk edilişin, kaçmaların, uzak durmaya çalışmanın, yanlış anlamaların ve
gerçeği duymak istememelerin sebebiydi çünkü.
Ve işte bir kez daha "GİTME!" bu kaçıncı gitme
bilmiyorum. Adam gitme demekten bir hal oldu. Bizim kız da azimli ama her gitme
için bir kere kaçtı. Bakalım bu sefer ne olacak demiyorum çünkü kesin bir
yolunu bulup kaçar yine Defne. Şu veya bu nedenle fark etmiyor aslında, kartlar açıldı
ortaya yeniden. Aslında ikisi de birbirinin elinde ne var biliyordu ya neyse.
Bakalım Ömer'in restine Defne ne karşılık verecek.
Bir çift laf da Sinan için söylemeden geçemeyeceğim. Sinan, çok sıkıntılı bir ruh hali içinde. Bildiğin hayal görüyor. ''Defne'den vazgeçtim!''
dedi adam, zannedersin ki Defne ile bir yola çıkmışlar da Ömer için Defne'den
vazgeçmiş. İz'in kalmasında da bir payı olduğunu düşünürsek, tasarımları Deniz'e
vermek Sinan'ın Ömer'e attığı ikinci kazık oldu. Bu iş her hafta böyle seri
halde devam edecek olursa bir gün oyunun ortaya çıkış sebebi de Sinan olur
benden söylemesi.