Kiralık Aşk: Tatlı Sert bir Jane Austen

Kiralık Aşk: Tatlı Sert bir Jane Austen
Soluk kesen bunaltıcı sıcaklar ve şablon senaryolarıyla usandıran gençlik dizileri havayı daha da ağırlaştırırken, “Kiralık Aşk”, sıcak yaz günlerinde “Oh!” dedirten bir bardak buzlu bira gibi imdadımıza yetişti.
 
Öyküsü öteki dizilerden çok mu farklı, hayır değil. Onlardan daha şaşırtıcı mı, hayır değil. Bahçe-havuz olmazsa olmazının dışında olağanüstü mekânlarda mı geçiyor, hayır değil. Bu dizide de Gültepe minibüsüne biniliyor ve yol her nasılsa Boğaz’dan geçerek gidilecek yere ulaşıyor. Bu dizide de izahlı müzik kullanılıyor ve bu dizide de ne yazık ki, fon müziği sahne çalmaktan vazgeçmiyor.
 
Bütün bunlara karşın, yine de Cuma akşamlarını iple çektiren bir başarıyı yakalıyor “Kiralık Aşk”. Her şeyden önce, bir-iki başrol oyuncusunun dışındaki yan karakterler, alışageldiğimiz gibi rastgele toplanmamış. Hikmet Körmükçü, Nergis Kumbasar, Ferdi Merter, Levent Ülgen, Ayberk Atilla gibi sahnede ve perdede deneyimli isimler diziye hemen bir kıvam getiriyor. Romantik dizi karakterlerinde olduğu kadar tiyatroda da haklı bir yer edinen Salih Bademci, senaryoda gerektiğince işlenmediği için iki boyutluluktan kurtulamayan iki ara-bağlantı karakterinde Onur Büyüktopçu ve Sinem Öztürk dizinin  başarısına katkısı olan oyuncular. Başrol oyuncuları Elçin Sangu ve  Barış Arduç ise birbirine yakışan, olumlu fiziklerinin ötesinde sırf o içtenlikli bakışlarıyla bile diziye insan sıcağı katıyorlar, izleyicinin yakınlık kuracağı bir nabız ritmi getiriyorlar.
 
Öykünün leit-motifi, 18.yüzyıl sonlarıyla 19.yüzyıl başlarında yaşayan ve dünya romantik edebiyatına damgasını vuran İngiliz romancı Jane Austen’ın “Gurur ve Önyargı” ya da “Aşk ve Gurur” adlarıyla Türkçeye çevrilmiş olan başyapıtı.  Kitap, dizide akıntıyı tersine çevirecek değerli bir armağan olarak yer aldığı  gibi, öykünün dokusuna da yedirilmiş. Austen’in varlıklı taşra eşrafı ailesinin kızı Elizabeth, biraz Kül Kedisi çeşnisiyle şehrin ekonomik bunalımını omuzlamış mahallelerden gelme güzel mi güzel, zeki olduğu kadar saf Defne olmuş. Çok sonra içindeki duygusal öz ortaya çıkacak olan nobran, nadan ve gururlu Darcy de, playboy yapılmak istenip de olamamış Ömer olarak karşımızda. Romanın ilk taslağı “İlk İzlenimler” adını taşır. Defne ile Ömer’in bir türlü birbirlerine açılıp yakınlaşamayışlarının nedeni de bir anlamda bu ilk izlenimler. Tabii burada romanın yengesi Catherine’in ekrandaki yansıması Neriman’ın kişisel hesaplarıyla Defne’yi önce yüreklendirmesi, sonra aşağılaması sonucunda genç kızın önyargıyla Ömer’e uzak durması ön plana çıkıyor. Karşılığında da Ömer’in duygusal yapısını korumak için bir kabuk olarak benimsediği gururu var.
 
Jane Austen romantizmi, mesleği “ünlü” olmak olanların kısa süreli ve kısa devre yapan aşklarıyla uyutulan yurdum insanlarının dünyasına hayli yabancı olsa da, belki o itaatkâr vatandaş kabuklarının içinde hâlâ bir nebze insan sıcağı olmasını umut ediyorum. Zira Austen’ın yapıtı da bütün klasikler gibi insanın özüne değindiği için günümüzde bile değerini ve önemini yitirmiyor.
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER