Yargı: Birinin hayatına tanıklık etmek

Yargı: Birinin hayatına tanıklık etmek
“Sizce insanlar neden evleniyor olabilir? Çünkü hayatımızda bir tanığa ihtiyacımız var. Gezegende milyarlarca insan yaşıyor. Peki bir tek yaşamın ne gibi bir önemi olabilir? Ama evlilikte her şeyle ilgilenmeye söz veriyorsunuz. İyi şeylerle, kötü şeylerle, korkunç şeylerle, sıradan şeylerle. Hepsiyle. Her zaman, her gün. Diyorsunuz ki senin yaşadığını fark eden biri olacak. Çünkü ben varım. Hayatına tanıklık eden biri var, senin tanığın benim.” Shall We Dance (2004)
 
İlişkileri en güzel tanımlayan söz bence tanıklık etmek. Ilgaz’ın Ceylin’in hayatına, Ceylin’in Ilgaz’ın hayatına tanıklık etmesi gibi.

Hikayemizin başında her şey Ceylin’in Ilgaz’ın acısına tanıklık etmesiyle başladı. Çınar yine başına işler açmıştı ve Ilgaz’ın kardeşini kurtaracağına emin olacağı bir avukata ihtiyacı vardı. Hukuk hayatı boyunca muhtemelen gördüğü en durdurulamaz avukat ile tam da o gün ilk kez iletişim kurdu. Çok önceden yolları kesişmişti aslında ama ikisi de farkında değildi. Hayat böyledir. Bazı insanları tam zamanında size gönderip yollarınızı birleştirir ve sonsuza kadar ayırmaz. Ilgaz öncesinde tanıyordu Ceylin’i, davalarda karşılaşmışlardı, adliye koridorlarında topuklu fırtına ismi yankılanıyordu ama ilk kez o gün Ceylin’in hırçın gözleriyle gerçekten temas kurdu. Birbirlerine ilk kez temas ettiler. İlk bölümdeki ilk sahnelerinde birbirlerine olan bakışlarından belliydi aslında birbirlerinin kaderi oldukları.

Babasının “Bir avukat tut. Çınar dün gece evde değildi.” demesiyle Ilgaz’ın aklına koridordaki o gözler geldi ve masadan kalktığı gibi kendi elleriyle nezarete attırdığı avukatın yanına gitti. Birkaç saat önce şikâyet ettiği cesareti ve cüreti çıkış yolu olmuştu çünkü.
 
“Biz hukuki boyutta kalalım.”
 
Çınar’ın katili olduğunu düşündüğümüz ceset Ceylin’in kardeşi İnci’nin çıktıktan sonra bu sefer Ilgaz Ceylin’in acısına tanık oldu. Acıları onları birleştirdi. Hiçbir şey hukuki boyutta kalmadı. Ilgaz yıllar önce kalkıp Avukat Ceylin’in yanına gittiği masadan yıllar sonra yine kalktı bu kez karısı Ceylin’e sarıldı.
 
“Hiçbir şey kolay olmayacak. Sen de kolay değilsin zaten.”
 
Gerçekten de kolay olmadı. Ilgaz ve Ceylin ilişkisinde her şey, her zaman zordu ve acı doluydu. Yaşadıkları onca acı ve karşılaştıkları onca kötü insan bir yana en büyük sorun birbirleriydi. Birbirlerinin sınavıydılar. Ama bence hiçbir zaman geçemedikleri sınavdan tam not almaya doğru güzel adımlarla ilerliyorlar. Özellikle yayınlanan son bölümde birbirleriyle kurdukları iletişim hayran kalınasıydı. Yavaş yavaş gerçekten anne baba oluyorlar ve kavuştukları kızlarıyla, kaybettikleri aileyi yeniden inşa ediyorlar.
 
Ilgaz ve Ceylin’in bir gün çocuklarının olmasını en çok bu yüzden istiyordum. Birlikte hep hayal edip içinde bulunmak istedikleri o huzurlu, sevgi dolu aileyi kurmaları; ortak bir aileye ait olmaları için. Ceylin hayatı boyunca kendi olduğu için suçlanmış bir karakter. Hatalar yapmış ve yaptığı hatalardan sonra kimse ona hata yapabilirsin, ben yanındayım seni hatalarına rağmen de severim demediği için daha da fazla hata yapmaya devam etmiş. Belki bir gün onu hatalarına rağmen seven biri çıkar diye. Ilgaz’ın ise daha çocukken omuzlarına sorumluluk duygusu yüklenmiş. Her zaman dimdik ayakta durması gerektiğini; tıpkı adı gibi, bir dağ gibi, asla yıkılmaması gerektiği öğretilmiş. Bu yüzden Mercan büyürken onlar da büyüyor. Onlardan alınan çocukluk parçaları teker teker yerini buluyor.

Ilgaz ve Ceylin’in karakter ve ilişki gelişimi bir yana Mercan’ın karakter gelişimini çok beğeniyorum. Seneler boyunca bir başkasının yanında büyüyen Mercan’ı ilk gördüğümüz sahnede Mercan’ın benimsenmeyeceğini düşünmüştüm. Sanki Mercan gerçekten o denizde yok olmuş ve bir daha asla geri dönmeyecekti. Ancak sahneler ilerledikçe, Mercan anne ve babasını yeniden tanıdıkça gerçek Mercan geri döndü. Elif ile olan neren acıyor göster de öpeyim geçsin sahnesi, babası ağladığında ağlama sen ağlarsan ben de ağlarım demesi, Ilgaz onu hamburgerciye götüreceğini söylediğinde annesinin evde yemek yapmış olduğunu düşünerek üzülmesini istememesi Mercan’ın ne kadar sevgi dolu bir kalbe sahip olduğunun göstergesi. Minicik kalbine bu kadar kocaman duygular sığdırabilmesinin sebebi de Ilgaz ve Ceylin. Senelerce ayrı kaldılar ancak birlikte geçirdikleri iki yılda bile Mercan’ı öylesine büyük bir sevgiyle beslemişler ki; Mercan’ın kalbindeki sevgi kalbinden taşmış etrafına yayılıyor.
 
“Hiç yorma kendini tipim değilsin.”
“Merak etme o türlü benim de seninle hiçbir işim olmaz.”
 
Hayat bazen bize ağzımızdan çıkan kocaman sözlerle çok güzel dersler verir, sonra da sınavını yapar. Ilgaz ve Ceylin’in en büyük sınavı da birbirleriydi. Birbirlerinin hayatlarına senelerdir tanık oluyorlar. Doğum günlerine, cenazelere, ihanetlere, akşam yemeklerine, sabah kahvaltılarına, geçmiş sırlarına, Mercan’a, Mercan’ın büyümesine, birbirlerinin büyümesine. Hepsine. Her zaman, her gün. Ve Mercan’ın da dediği gibi hiç ayrılmamak üzere…
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER