İlişkileri en güzel tanımlayan söz bence tanıklık etmek.
Ilgaz’ın Ceylin’in hayatına, Ceylin’in Ilgaz’ın hayatına tanıklık etmesi gibi.
Hikayemizin başında her şey Ceylin’in Ilgaz’ın acısına
tanıklık etmesiyle başladı. Çınar yine başına işler açmıştı ve Ilgaz’ın
kardeşini kurtaracağına emin olacağı bir avukata ihtiyacı vardı. Hukuk hayatı
boyunca muhtemelen gördüğü en durdurulamaz avukat ile tam da o gün ilk kez
iletişim kurdu. Çok önceden yolları kesişmişti aslında ama ikisi de farkında
değildi. Hayat böyledir. Bazı insanları tam zamanında size gönderip yollarınızı
birleştirir ve sonsuza kadar ayırmaz. Ilgaz öncesinde tanıyordu Ceylin’i, davalarda
karşılaşmışlardı, adliye koridorlarında topuklu fırtına ismi yankılanıyordu ama
ilk kez o gün Ceylin’in hırçın gözleriyle gerçekten temas kurdu. Birbirlerine
ilk kez temas ettiler. İlk bölümdeki ilk sahnelerinde birbirlerine olan
bakışlarından belliydi aslında birbirlerinin kaderi oldukları.
Babasının “Bir avukat tut. Çınar dün gece evde değildi.”
demesiyle Ilgaz’ın aklına koridordaki o gözler geldi ve masadan kalktığı gibi
kendi elleriyle nezarete attırdığı avukatın yanına gitti. Birkaç saat önce
şikâyet ettiği cesareti ve cüreti çıkış yolu olmuştu çünkü.
“Biz hukuki boyutta kalalım.”
Çınar’ın katili olduğunu düşündüğümüz ceset Ceylin’in
kardeşi İnci’nin çıktıktan sonra bu sefer Ilgaz Ceylin’in acısına tanık oldu.
Acıları onları birleştirdi. Hiçbir şey hukuki boyutta kalmadı. Ilgaz yıllar
önce kalkıp Avukat Ceylin’in yanına gittiği masadan yıllar sonra yine kalktı bu
kez karısı Ceylin’e sarıldı.
“Hiçbir şey kolay olmayacak. Sen de kolay değilsin
zaten.”
Gerçekten de kolay olmadı. Ilgaz ve Ceylin ilişkisinde her
şey, her zaman zordu ve acı doluydu. Yaşadıkları onca acı ve karşılaştıkları
onca kötü insan bir yana en büyük sorun birbirleriydi. Birbirlerinin
sınavıydılar. Ama bence hiçbir zaman geçemedikleri sınavdan tam not almaya
doğru güzel adımlarla ilerliyorlar. Özellikle yayınlanan son bölümde birbirleriyle
kurdukları iletişim hayran kalınasıydı. Yavaş yavaş gerçekten anne baba
oluyorlar ve kavuştukları kızlarıyla, kaybettikleri aileyi yeniden inşa ediyorlar.
Ilgaz ve Ceylin’in bir gün çocuklarının olmasını en çok bu
yüzden istiyordum. Birlikte hep hayal edip içinde bulunmak istedikleri o
huzurlu, sevgi dolu aileyi kurmaları; ortak bir aileye ait olmaları için. Ceylin
hayatı boyunca kendi olduğu için suçlanmış bir karakter. Hatalar yapmış ve
yaptığı hatalardan sonra kimse ona hata yapabilirsin, ben yanındayım seni
hatalarına rağmen de severim demediği için daha da fazla hata yapmaya devam
etmiş. Belki bir gün onu hatalarına rağmen seven biri çıkar diye. Ilgaz’ın ise
daha çocukken omuzlarına sorumluluk duygusu yüklenmiş. Her zaman dimdik ayakta
durması gerektiğini; tıpkı adı gibi, bir dağ gibi, asla yıkılmaması gerektiği
öğretilmiş. Bu yüzden Mercan büyürken onlar da büyüyor. Onlardan alınan
çocukluk parçaları teker teker yerini buluyor.
Ilgaz ve Ceylin’in karakter ve ilişki gelişimi bir yana
Mercan’ın karakter gelişimini çok beğeniyorum. Seneler boyunca bir başkasının
yanında büyüyen Mercan’ı ilk gördüğümüz sahnede Mercan’ın benimsenmeyeceğini
düşünmüştüm. Sanki Mercan gerçekten o denizde yok olmuş ve bir daha asla geri
dönmeyecekti. Ancak sahneler ilerledikçe, Mercan anne ve babasını yeniden
tanıdıkça gerçek Mercan geri döndü. Elif ile olan neren acıyor göster de öpeyim
geçsin sahnesi, babası ağladığında ağlama sen ağlarsan ben de ağlarım demesi,
Ilgaz onu hamburgerciye götüreceğini söylediğinde annesinin evde yemek yapmış
olduğunu düşünerek üzülmesini istememesi Mercan’ın ne kadar sevgi dolu bir
kalbe sahip olduğunun göstergesi. Minicik kalbine bu kadar kocaman duygular
sığdırabilmesinin sebebi de Ilgaz ve Ceylin. Senelerce ayrı kaldılar ancak
birlikte geçirdikleri iki yılda bile Mercan’ı öylesine büyük bir sevgiyle
beslemişler ki; Mercan’ın kalbindeki sevgi kalbinden taşmış etrafına yayılıyor.
“Hiç yorma kendini tipim değilsin.”
“Merak etme o türlü benim de seninle hiçbir işim olmaz.”
Hayat bazen bize ağzımızdan çıkan kocaman sözlerle çok güzel
dersler verir, sonra da sınavını yapar. Ilgaz ve Ceylin’in en büyük sınavı da
birbirleriydi. Birbirlerinin hayatlarına senelerdir tanık oluyorlar. Doğum
günlerine, cenazelere, ihanetlere, akşam yemeklerine, sabah kahvaltılarına,
geçmiş sırlarına, Mercan’a, Mercan’ın büyümesine, birbirlerinin büyümesine. Hepsine.
Her zaman, her gün. Ve Mercan’ın da dediği gibi hiç ayrılmamak üzere…