“Ölmeyecek kadar yaralıyım. Durmadan kan kaybediyorum ama
asla ölemiyorum...”
Tomris Uyar
İlk kez nereden başlayacağımı bilmez bir şekilde oturdum
yorum başına. Kalbimin bir tarafı ablasının vurulmasıyla darmadağın olan
Halil'i sarıp sarmalamak isterken diğer tarafı ise maruz kaldığı fiziksel
şiddet karşısında gülüşü solan, ruhu ölen Zeynep'i sarıp sarmalamak istiyor. Ne
giriş var aklımda ne gelişme... Ve fakat sonuç çok net bende: Sen benim bu
hafta ki en büyük hayal kırıklığımsın Halil! Yüzü gözü dövülerek yara bere
içinde kalmış bir genç kadın karşısında "Doğru mu bu?" Diye sorguladığın
gerçekler bile dilsiz kalmalıydı. Sonrasında gerçeklere elbet bakılır ve Halil
Fırat yasasına göre cezası kesilirdi. Ben utandım. Zeynep'in incinen gururu
karşısında senin yerine ben utandım Halil; kolundan tutup sürüklerken, onu. Bu
kaçıncı ön yargı, Halil? Bu kaçıncı yanlış anlamalar yüzünden Zeynep'i
paramparça edişin? Bu kaçıncı pişmanlığın olacak Halil? Zeynep'in yüzündeki o
yaraların değil belki ama ruhunda açılan bütün yaraların tek sorumlusu sensin!
Keza bu kez canı yanmamıştı Zeynep'in; üzülmemişti, küsmemiş, kırılmamıştı.
Gururu incinmişti, gördüğü muamele karşısında. Dalı kırılmış ve çiçekleri
solmuştu Zeynep’in, baharı karşılarken. Sağır kapıların eşiğinde ziyan olmuştu
sessiz çığlıkları. Ne incinmişliğini anlatabilmişti Zeynep ne de masumiyetini.
Kimse duymamış, kimse görmemiş, kimse hissetmemişti onu; Gülhan’dan başka...
Halil, kalbi ve aklı arasında her sıkışıp kaldığında kalbine
yenik düşmemek adına Zeynep'in hayatındaki yerini hatırlatıyordu kendisine,
sürekli. Kendi bildiklerine ve inandıklarına karşın Zeynep ile ilgili
duydukları, Zeynep'in ailesine, özellikle de babaannesine olan düşkünlüğü
Halil'in aklını kalbiyle karıştırıp çorba haline getirmişti çoktan. Zeynep’in
Orhan’ı tüm savunmalarına rağmen Gülhan’ın vurulmasından tutunda hastanede
geçen tüm zaman diliminde Halil’in Zeynep’e hiç suç yüklememesi aslında indirmiş
olduğu gardın göstergesiydi. İnanmıştı belki de artık Zeynep’e ve samimiyetine.
Bundan olsa gerek Zeynep'in Orhan'ın kaçmasına yardımcı olması, Halil için
suçtan ziyade Zeynep'ten gelen bir hayal kırıklığıydı. İlk defa suçlamadan
Zeynep'e sordu, Halil. "Doğru mu
bu? Diye sordu. Üsteledi ve "Yalan söylüyor, de" dedi, Halil;
Zeynep'ten gelecek cevaba inanmak istercesine. Ve fakat Zeynep'in yara bere
içinde kalmış yüzüne karşı kör ve sağır kalarak odaya savurduktan sonra
Zeynep'e inanmak istercesine sorgulamanın da pek bir anlamı kalmadı Halil. Gün
gelecek kül ettiğin her ne varsa mumla arayacaksın daha sonra... Ben, Zeynep’in
elleri korkudan titreye titreye sana kahve getirişini asla unutmayacağım,
Halil! Sen de unutma...
Annesini, babasını ve hatta hayatını kaybettiği o harabe
evin önünde bu kez ablasını kaybetmeyle yüz yüze geldi Halil. Kardeşinin
üzerinde beliren kırmızı noktanın önüne atlamak hiç kuşkusuz ki Gülhanlık bir
hareketti. Ablaydı Gülhan; hem de en sahnesinden, en merhametlisinden. Halil'in
küçük bir çocuk edasıyla abla deyişi, sesinin o naif, kadife tonu o kadar
başkaydı ki... Halil her ablam dediğinde yüreğimin üzerine bir ağırlık çöktü
adeta. Gözlerinden süzülen her damla yaş kalbime aktı, damla damla. Kollarında
yığılıp kalan ablasının nabzına bakıp,
nabzı atıyor diyerek onu öpüp ağlayan Halil'i hiç bu kadar çaresiz
görmemiştim daha önce. Ben Halil'in "Bir de sen gitme." Dediği yerde
kaldım mesela. Siz devam edebilirsiniz. Biraz bizi dağıtmış olabilirsin sevgili
Gökberk Yıldırım. Tamam, biraz değil fazlasıyla. Özellikle Gülhan'ın vurulma ve
hastane sahnelerinde Halil'e kattığın tüm duygu geçişleri için yüreğine sağlık.
Zeynep'in Halil'in üzerinde kırmızı noktayı gördüğündeki
"O ne?" dediği yer... O kadar
şeffaf o kadar masum ve o kadar küçük bir kız çocuğu edasıyla söylenmiş ki,
kısa ve fakat hissettirdiği dolu dolu iki kelime... Ben bu hafta sevgili Cemre
Arda'ya madde madde methiyeler yazmak istiyorum açıkçası. Gülhan'ın vurulduğu
sahneden tutunda Songül'den gördüğü şiddet ve sonrasında Zeynep'in duygularını
o kadar şahane yansıttı ki, Zeynep’in içindeki kırılan, incinen o küçük kız
çocuğunu gördüm ben. Ses tonundaki kırıklığı, üzüntüsü, hayal kırıklıkları ve
tüm bunlara rağmen kendini açıklama çabası... Hepsi ama hepsi muazzam
işlenmişti. Ben gözlerimi kapatıp Zeynep’i dinlediğimde, sadece sesini duyarken
bile üzüntüsünü, hayal kırıklığını, çaresizliğini sesinin tonundan
hissedebiliyorum. Bu da sevgili Cemre'nin Zeynep'e kattığı ruh demektir.
Yüreğine sağlık Cemre Arda. İyi ki Zeynep sana emanet.
GENEL NOTLARIM:
* Gülhan'ın yürümeyecek oluşuna için için ağlaması
o kadar gerçekti ki, kalbimde hissettim. Yüreğine sağlık sevgili Sude Oduncu.
* Zeynep gibi dağ bayır at tepesinde büyümüş bir
kadının Songül' den şiddet görürken eli armut mu topluyordu anlamış değilim.
* Zümrüt sultanın Songül'e attığı tokat kalp ben.
Yanlış anlaşılmasın, şiddete karşıyız.
* Zeynep'in Halil'e "Senin gibi vurup kiran
biri değil." dediği Orhan bir katil çıktı.
* Ben Tülay Aslanlı’nın bu kadar pasif kalışını
yadırgamaya başladım. Sadece para varken güç yapmış bir kadından ziyade asil
bir kadındı Tülay Aslanlı. Hikâyeye biraz daha dâhil olması gerektiğini
düşünüyorum.
* Bundan böyle Zeynep benimle ve Zümrüt hanımla
ilgilenecek diyen canım Gülhan, sen iyi ki varsın; hem Zeynep'in hem de
Halil'in hayatında.
* Aziz usta ve Halil sahnelerini ben çok sevdim.
İzleyicinin de sevdiğinden şüphem yok. Bol tarafından izlemeyi çokça isterim.
Keza hikâyede Gülhan Halil'in kalbini, Aziz usta ise aklını yokluyor.
* Daha önce Gülce ve Yusuf hikâyesi için aynı
dizinin içinde sanki farklı iki dizi izliyormuşuz gibi geliyor diye dile
getirmiştim. Ve bu gerçek anlamda izleyiciyi yormaya başladı. Gülce'nin
mütemadiyen ağlayan karakterine değinmek dahi istemiyorum. Bunalımlardan
bunalım geliyor bana. Sevgili yazan kalemler, asla haddim değildir hikâye
anlatıcısının dünyasına müdahale etmek. Ve fakat yan karakterler ana
karakterlere ve ana hikâyeye hizmet etmeyip kendi cephesinde ayrı bir dizi
izlenimi veriyorsa bende sorguluyorum ister istemez: Ben ne izliyorum? Ya da
ben bu hikâyeyi neden izliyorum diye...
Yazan, yöneten, kamera arkası ve önü emeği geçen herkesin
yüreğine sağlık.
Sevgiyle kalın.