Belki de acı hem gidenin hem de kalanın hikayesidir. Gitmek de en az kalkmak kadar acı verici olabilir. Bir şehirden gitmek, bir ülkeden gitmek, birinden gitmek… Birinden gitmek. Hiçbirinden gitmek zorunda kaldığınız oldu mu? Veya deli gibi yanında kalmak isteyip de kalamadığınız birisi mesela?
Sanırım Yargı bu sezon bize gitmenin mi yoksa kalmanın mı daha zor olduğu konusunda bir seyir zevki izletecek. Yürek burkan bir sezon finalini az da olsa içimize su serpen bir final sahnesiyle kapatan Sema Ergenekon’un akıtacağı daha litrelerce gözyaşı var gibi gözüküyor.
Ceylin’in Ilgaz’a ne kadar öfke dolu olabileceğine, iki sezon boyunca Yargı’yı takip eden biri olarak şaşırdığımı söyleyemem. Ayrıca Ceylin’in yerinde hangimiz olsak kriz geçirirdik kesinlikle. Şahsen dünyada her şeyden çok sevdiğim kişi değil tamamen, birkaç saatliğine bile ortadan yok olsa buna dayanabilir miydim bilmiyorum.
Yargı’nın sezon ile ilgili yayınlanan ilk tanıtımında görmüş olduğumuz kadarıyla Ceylin büyük bir şokta, Ilgaz ise çökmüş halde. Buradan nasıl toparlayacaklarını düşündükçe inanın içim daralıyor.
“Ben her yerde senin kokunu aradım, bütün kıyafetlerinde. Sen bunun ne demek olduğunu bilmiyorsun.”
Evet Ilgaz’ın Ceylin’in onsuzken yaşadığı hiçbir şeyi bildiği yok. Sevdiğin adamın ölümüyle yargılanmanın nasıl bir acı verdiğini, en yakın arkadaşı diye bildiği Eren’in ona bağırışlarının nasıl hissettirdiğini, sevdiğinin cenazesine bile gidememenin ne kadar üzücü olduğunu, onlarca versiyonda onlarca kez rüyalarına girdiğini, her rüyanın bir kabusa ardından da halüsinasyonlara dönüştüğünü bilmiyor.
Ama Ilgaz’ın da içine işleyen başka acılar var; Issız bir yerde, leş gibi bir çöp konteynırının içinde can çekişirken, sevdiği kadının kolyesini sımsıkı tutmuş son nefesini vermeyi beklemek insana nasıl duygular hissettirir bilinmez. Sezon finalinde kurulan plan hala nasıl ve kim tarafından kuruldu net olarak bilmiyoruz ancak yüksek ihtimalle Ilgaz’ın bu planda bir eli var. Ceylin’e tüm bu acıları çektireceğini bilerek böyle bir planı kurmasının tek sebebi onları daha büyük bir acıdan kurtarma isteğidir diye düşünüyorum.
Ceylin’in saçının teline zarar gelse günlerce buna dertlenecek olan Ilgaz’ın, Ceylin’i bizzat kendi elleriyle acıyla dolu bir ateşin ortasına atmasının ne kadar acı verdiğini düşünmek kalbimi acıtıyor. Ancak bu ateşin merhemi de Ilgaz. Tanıtımın sonunda dediğimi kanıtlar nitelikte Ceylin kendini Ilgaz’a bırakıyor.
Benim tanıdığım Ceylin bağırır, kızar, isyan eder ama sonunda kendini Ilgaz’ına bırakır. Tabi Ceylin hala benim, bizim tanıdığımız Ceylin ise. Çünkü acı insanı değiştirir derler.
Bu yazıyı okuyan herkes sezon finalinde Ceylin’in otel odasından çıkmadan önce yaptığı hamilelik testini hatırlar bence, pozitif olduğunu da hatırlarsınız eminim. Gerçi bunca ızdıraptan sonra hafızanız güzellikleri kaldıramadığı için yok etmiş olabilir ama ben hatırlatayım. Biz bir de hamileydik. IlCey’in tam da bu noktada bir çocuğa ihtiyacı var bence. Tabi ki çocuklar bir yara bandı değildir ancak çocuklar geldikleri her ortamı iyileştirirler. Ilgaz ve Ceylin bu bebekle birlikte büyüyüp, acılarını küçültebilirler. İlk bölümden bu yana yaşadıkları tüm acıların içinden ikisi el ele verip, sevgiyle, aşkla geçtiler bu sefer de üçü el ele verip bu acının da içinden geçmeyi başarabilirler bence.
Bazen gidenin gitmesi, kalanın da kalması gerekir. Önemli olan geriye dönebilmek için ne kadar sevgin ve cesaretin olduğundadır.