Son bölüm finalini kalbimize büyük bir sancı bırakarak yapan Yargı’nın gelecek bölüm sözüne bakacak olursak ilerleyen bölümlerde kederimizin üzerine keder eklenecek gibi duruyor.
“Sonra aramıza şehirler girecek hiç karşılaşmayacağız. Tesadüfler bile bir araya getirmeyecek. Sonra belki birimiz öleceğiz, diğerimiz hiç bilmeyecek.”
Hikâyenin en başından sonuna büyük tesadüflerle birbirine bağlanan, Ilgaz ve Ceylin’i düşündüğümüzde 62. bölüm sözü mümkünmüş gibi canımızı daha da acıtıyor ve an itibariyle çiftimizin arasına mesafelerin gireceği, tesadüflerle bile bir araya gelemeyecekleri, birinin ölüp diğerinin bunu bile bilemeyeceği bir 6 ay sonrası evrenine giriş yapmış bulunuyoruz.
İki sezondur baya başarılı bir Yargı izleyicisi olarak aslında kendimi 6 ay sonrasına alıştırmış olmam gerekiyordu fakat ben ilk sezon finalinden bu yana Ceylin’in Ilgaz’ı öldürmüş olabileceği fikrini bile kabullenemediğim için bu süreç benim adıma biraz zorlu geçecek. Dürüst olmak gerekirse ilk sezon finalinden sonra ikinci sezonu izlememeyi bile düşünmüştüm bir ara (Ilgaz’ın öleceği fikrine bu kadar dayanamıyorum.) fakat senaristimiz ne yaptı ne etti beni yine bir şekilde diziye bağlamayı başardı.
Ana akım diğer dizilere baktığımızda ikinci sezon finaline yaklaşmış, her bölümünü ayrı gerilimle bitirerek gelecek bölümü merak ettirmeyi başarabilen, çoğu dizinin sezon finali bile bu kadar heyecan yaratmazken sıradan bir bölümüyle izleyeni ekran başına kitleyen bir dizinin televizyonlarımızda yayınlanıyor oluşu beni çok mutlu ediyor. Üstelik bunu bel altı hiçbir konunun altına sığınmadan, izlerken mide bulandırmadan, gayet insancıl bir yerden yapıyor oluşları da ayrı mutlu edici.
Aslında 61. bölümü izlemeye umutla başlamıştım. Ilgaz’ın beraat etmesiyle Özcan savcı ve Turgut Ali başsavcının mosmor oluşu baya haz vericiydi. Ardından belki rahat bir nefes alırlar Ceylin’in Ilgaz cezaevindeyken aldığı uçak biletiyle biraz kafa dinlerler diye düşünmüştüm fakat Yargı izliyorsanız bilirsiniz ki siz o rahat nefesi alıp verene kadar başınıza yeni çoraplar örülmüştür. Ömer’in Ceylin’in avcuna sıkıştırdığı mermi kovanıyla olaylar başlıyor. Bizimkiler Yekta’yı sorguya alıyor ve neyse ki dediklerine inanıyorlar. Yekta’ya son iki bölümdür fazla yükseğim ve aşırı gülüyorum hallerine. Sanki geçmişte yaptığı tüm pislikleri bir anda unuttum. Mesela geçen bölüm Yekta’ya köfte ekmek vermemişlerdi bu bölüm de yemeğe davet etmediler nasıl üzüldüm bir bilseniz.
Bu bölüm komedi yarışında Osman bir adım öndeydi bana kalırsa. Osman’a o kadar fazla gülüyorum ki anlatamam. Ağır abi görünümünün ve üstten üstten laflarının altında korkak, ürkek bir adam oluşu beni çok güldürüyor. Onca dramın içinde iyi ki böyle karakterler de var. Ayrıca Osman konusunda ufak bir parantez açmak istiyorum. Aylin ve Osman’ın kızlarının Çınar ile ilişkisini anlayıp Parla’yı karşılarına alarak konuştukları sahneye bayıldım. Bunca bölümdür bu üçlünün bana aile olduklarını hissettirdiği tek sahne buydu sanırım. Boşanma arifesinde olan bir çiftin büyük bir yapıcılıkla, ne olursa olsun kızlarının yanında olacaklarını belirtmesi hem Parla’nın hem Aylin’in hem benim kalbimi ısıttı resmen. Osman her ne kadar geçmişte çok büyük hatalar yaparak gözümde iyi bir eş olma hakkını kaybetmiş olsa da iyi bir baba olduğunu bana kanıtlamış oldu bu sahneyle.
Çiftimize döndüğümüzde onları Derya ve Eren ile birlikte operasyon peşinde buluyoruz. Sahte kimlikler, kiralanan arabalar baya hoşuma gitti. Demek geçen bölüm Ilgaz’ın Yüksek hâkim ile aynı koğuşa düşmesi bir tesadüften fazlasıymış. Ilgaz Yüksel hâkimden öğrendiği bilgilerle zekasını birleştirerek bir kaçakçılık örgütünü çökertmeyi başarıyor. Aynı zamanda kendini de tamamen aklamış oluyor, aksi düşünülemezdi zaten. Tüm bu operasyon yapılırken karakterlerimizi salaş kıyafetlerle, adliye atmosferinden uzak görmek bana çok iyi geldi. Şelale sahnesi de iyi ki yazılmış öyle güzeldi ki…
Ilgaz ve Ceylin ilişkisine bayılıyorum. Çok gerçekler. Fazla gerçekler. Onları izlerken sanki normal hayatta tanıdığım, sokağı dönerken rastladığım, otobüste önümdeki koltukta oturan bir çifti izliyor gibi hissediyorum. Ilgaz’ın Ceylin’i sevme biçimine de ayrı bayılıyorum. Ilgaz aslında dünyadaki her şeyi sevebilecek bir adam ancak Ceylin’e diğer her şeyin ötesinde bir sevgi, aşk duyuyor. Bu bölüm evden çıkmadan önce Ceylin’in Ilgaz’ın kravatını bağladığı sahnede öyle güzel sözler söylüyor ki karısına gözlerinizden kalp çıkarak izliyorsunuz sahneyi. Geçen gün Twitter’da bir akıma rastlamıştım “Kadınlar ne ister?” başlığı altında herkes isteklerini sıralıyordu. O tüm istekleri bir kenara bırakın kadınlar tam olarak bir Ilgaz Kaya ister.
“Benim karım her zaman güzel. Sabah uyandığında güzel. Akşam kafasını yastığa koyduğunda, uyumaya çalıştığında, rujunu sürerken, aynaya bakıp beni dinlerken, pembe bir ceket giydiğinde, gülümsediğinde… her zaman güzel.”
Dizi sektörü hayt huyt tiplerle, kadın düşmanı, saygısız, bencil, şiddette meyilli erkek karakterlerle doluyken Ilgaz Kaya gibi bir erkek karakter yarattıkları için başta Sema Ergenekon olmak üzere tüm ekibe teşekkür ediyorum. Bizlere insanlık adına büyük bir umut vermiş oldunuz.
Bölümün son dakikalarına girdiğimizde olacakları hissedermiş gibi atmosfer de karanlıklaşıyor. Yağmur bulutları, kararan hava derken bir önceki sahnede masmavi şelalenin altında, yemyeşil doğa ile ferahlarken; yağmurun başlamasıyla darlanmaya başlıyoruz ve işte Ceylin’in kolyesi tam olarak bu sahnelerde kopuyor. Kolye koptuğu an kafamda Eren’in “Elinde tutuyordu… sımsıkı.” repliği konuşmaya başladı ve bölüm sonuna dek maalesef susmadı.
Kolye koparken Ceylin’in boynunu incittikten sonra Ilgaz’ın sevdiğinin yarasını geçirmek için öptüğü yerden bir yara daha alacaklarını, bu yaranın belki hiçbir zaman, hiçbir öpücükle kapanamayacağını ikisi de tahmin edemezdi. Kocası onu öperken biri görür endişesiyle kendini geri çeken Ceylin, Ilgaz’ın onu son öpüşü olduğunu bilseydi muhtemelen kimin göreceğine asla aldırış etmezdi. Ilgaz ise ölüme gittiğini bilse "Akşama güzelce öperim o zaman." demek yerine dudaklarını sonsuza dek Ceylin’in boynundan ayırmamayı tercih ederdi. Hayat bazen gerçekten fazla acımasız (veya Sema Ergenekon bilemiyorum.) Kolyenin kopmasıyla bölüm boyunca yapılan tatil planları, rezervasyonu yapılmış otel odası, Ilgaz’ın baba olma isteğini tekrar dillendirmesiyle canlanan çocuk yapma hayalleri… hepsi güzeller güzeli hayat ağacı kolyesiyle birlikte yere düşüp paramparça oldu.
Kolye alametinden sonra yeşil takım alametinin de gerçekleşmesiyle malum güne girişimiz resmiyete kavuşmuş oluyor. Ilgaz ve Ceylin’in başına geleceklerin ardında yüksek ihtimalle Ömer’in olduğunu anlıyoruz. Turgut Ali ve Eyüp’te onun maşası olmuş gibi duruyor. Ömer geçekten korkunç bir karakter. Yargı’daki hiçbir karakterin Yekta’dan veya Engin’den korkunç olabileceğini düşünmezdim ancak Ömer Yekta ve Engin ile kıyasladığımızda saf kötü bir karakter, üstelik kaybedecek hiçbir şeyi de yok. Bu yüzden beni ekstra korkutuyor. Turgut Ali’yi muhtemelen hasta kızı ile ilgili bir konudan kendine bağladığını düşünüyorum Ömer’in. Belki Ilgaz vicdanına oynarsa kurtulabilir yani umalım ki öyle olsun. Özcan’ı henüz çözemedim, garip birisi hiç savcı gibi gelmiyor bana. Ceylin’i Parla ile tehdit edeceklerini tahmin ediyorum. Gerçi nasıl mümkün olduğunu bilmediğim bir şekilde hiçbir tahminim doğru çıkamıyor Yargı’da. Beni diziye çeken yanı da bu yönü zaten; tahmin edilebilir olmaması.
Ben hep Ceylin’e insan öldürtecek Ilgaz’ı ise ölüme götürecek şeyin bir bebek olacağını düşünmüştüm. IlCey’in bir bebeği olmasını 27. bölümde ilk dile getirmelerinden bu yana hep çok istemişimdir. Ceylin Ilgaz’ın dünyasına girene kadar kendini hiçbir sevgiye ait hissedemiyordu, sevdiklerinin yanındayken kendini bir fazlalıkmış gibi, o olmasa herkes daha mutlu olacakmış gibi hissediyordu. Bence sevmek ve sevilmenin (koşulsuz şartsız sevilmenin) ne demek olduğunu bilmiyordu. Bir gün Ilgaz ile çocuklarının olmasını en çok bu yüzden istiyorum. Birlikte hep hayal edip içinde bulunmak istedikleri o huzurlu, sevgi dolu aileyi kurmaları, ortak bir aileye ait olmaları için. Umarım huzurlu, sevgi dolu ve bebekli günlerimiz fazla uzakta değildirler.
61. bölüm sözünde “İnsanlar ne yana gitseler, ölümlerine doğru giderler.” diyor Kemal Tahir ama bence Ilgaz ne yapar ne eder Ceylin için ölümden bile kaçar. Tabi bu kaçış boyunca muhtemelen darmadağın ve birbirlerinden uzakta olacaklar ancak neyse ki ayrılık da sevdaya dahil çünkü ayrılanlar hala sevgili.