Seversin: Senin şeytanın

Seversin: Senin şeytanın
Bir oyun nasıl biter? Hangi noktada atlanır, geçilen seviyeler? Ne olduğunda yeniden belirlenir roller? Oyun kurucuyla birlikte değişen dengeler ne zaman yeni yerleri belirler?
 
Peki sonuç? Oyunda olan bitene, değişenlere rağmen sonu değişir mi? Hikâyenin sonunda beklenen şey gerçekleşir mi?
 
Bana göre önceki bölümün sonu, bunlar ve türevi sorulara gebe bir şekilde bitmişti. Yeni bölümün başlangıcı da oyun kurucunun değiştiği noktadan, yepyeni sorularla başladı tabii.
 
Kendi oyunu içerisinde oyuna getirilen Tolga’nın; dünyasına serbest dalış yapıp bütün dengelerini alt üst eden, daha da önemlisi ona kafa tutup meydan okuma cesaretini gösteren Asya’nın yeni hamlelerine karşı şaşkınlığı büyürken peşi sıra getirdiği hırsla birlikte oyundaki dengeler de yerlerinden şaştı.
 
Birbirlerini yıldırma politikaları çerçevesinde didişe didişe anlaşmaya, bu sırada da etrafa aşk gülücükleri saçmaya devam eden ikilimizin set arasındaki konuşmalarında geçen laflardan biri de bu yazının başlığına epeyce uygun kaçtı.
 
Çünkü Tolga, kendi içindeki şeytanlarının yarattığı ego ve benzeri alışkanlıklarıyla yürüttüğü düzeninin dışarıdan gelen ve onun bütün dengesini alt üst eden yeni bir tatlı şeytan ile karşılaştı.
 
Gerçi, Asya’nın da dediği gibi; onu şeytan yapan da aslında bizzat Tolga’ydı.
 
Çünkü olan bitenler, onun kendi içinde değişen dengelere alışmaya ve buna göre bir düzen oturtmaya çalışıyor olsa da içindeki şeytanların fısıltıları doğrultusunda yaptığı hataların sonucuydu.
 
Bölüm içinde, genel akış harici verilen yeni aksiyon gereği ikilimizi Bahri Bey komutanlığında yeni bir sınava sokan ‘yabancı yatırımcı meselesi’ ise her ne kadar yan tarafta kalıp çiftimizin yakınlaşmasına pek fazla olanak tanıyamamış olsa da adamın, Suzan’ın alafranga davranışlarına burun kıvırıp iki börekle bir bardak çaya tav olması tatlı bir komedi unsuru sağladı.
 
Ama bence izleyicinin genelinin kafası, didişe didişe ilişkilerini ilerleten ve git gide seviye atladıklarını fark etmeyen Asya ve Tolga’daydı.
 
Mesela bana göre bölüm içindeki önemli sayılacak noktalardan biri de Nazlı’nın Selin’e yaptığı şantajı duyduğu anda Asya’ya parlayıp önyargıyla yaklaşan Tolga’nın gerçekleri öğrenince özür dilemek gibi bir erdeme sahip olduğunu hatırlaması ve geri adım atmasıydı. 
 
Çünkü, ilk tanıştıkları zaman burnu düşse eğilip yerden almayacak potansiyelde duran Tolga Asya’ya karşı bir hata yaptığını kabul edip özür diledi. İnsanlık için küçük olsa da onun için dev niteliğinde bir adımdı yani.
 
Ayrıca, kabul etmesi yakın zamanda pek mümkün olmasa da Asya’nın bu oyun kurucu değişikliği hamlesini yapmasının itici güçlerinden biri de Tolga’nın yaptığı itiraftı. Ve ne hikmettir ki bu bölüm sonunda; birkaç gün önce yalan söyleyip kaçamak buluşma planladığı Selin’i, Selçuk’tan kıskandığı Asya’nın yanına gitmek için eken de yine Tolga oldu.
 
Başta, Selin’le buluşacağı bilgisini saklamak için yine yalan kataloğundan bir seçenek alıp Asya’yı kandırmış olan Tolga’nın içinde filizlenen kıskançlık tohumlarının verdiği yetkiye dayanarak tornistan etmesi ve ellerinde çiçeklerle doğum günü kutlamasına gitmesi, bu da yetmezmiş gibi Asya’yı sarılarak Selçuk’tan uzaklaştırıp aradaki boşluğa yerleşmesi sağlam bir kahkahayı hak ediyordu.
 
Bölüm sonunda ikiz telefonlara bilinmeyen numaradan gelen gizemli mesajlarla birlikte oyuna yeni bir hamle eklenirken ileri seviyelerde dağıtılacak yeni kartların gizemi ise şimdiden yeterli bir gerilim yarattı desek yalan olmaz hani.
 
Şimdiye kadar genel gidişat, Asya cephesinde savaşılacak kişilerin olduğunu gösterirken Tolga’ya gelecek olan bu yeni ve gizemli rakip sağlam karmaşa yaratacak gibi.
 
Bakalım hangisinin şeytanı ağır basacak ve yeni hamleler nasıl olacak… Onu da izleyip göreceğiz…



BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER