Günlerdir sabırla beklediğim, hatta yeni yıla girme bahanesi olarak bile kullandığım "Return to Hogwarts" nihayet izleyiciyle buluştu. İlk Harry Potter filminin üzerinden geçen 20 yıla ithafen hazırlanan program dijital platformlardan HBO Max'te yayınlandı.
Seride görev alan yönetmenlerin ve yapımcının yanı sıra Daniel Radcliffe, Rupert Grint, Emma Watson, Helena Bonham Carter, Robbie Coltrane, Ralph Fiennes, Jason Isaacs, Gary Oldman, Tom Felton, James Phelps, Oliver Phelps, Mark Williams, Bonnie Wright, Alfred Enoch, Matthew Lewis, Evanna Lynch, Toby Jones ve Ian Hart da yer aldılar.
HBO Max yıl içinde bir benzerini Friends'in başrolleriyle de yapmıştı, takip edenler hatırlayacaktır. Mayıs 2019'da açıldığından beri kalkıştığı en hayırlı işlerden ikisi olabilir gerçekten. Dolayısıyla gelir gelmez (yalan olmasın, arka kapıdan dolanıp) ekran başına oturdum. Bunu söylememiş gibi davranacağım ama HBO Max ülkemize
resmen 2022 içinde geleceği için merak edenler için makul yol şimdilik malumlara karışmaktan geçiyor gibi.
Sözün özünü baştan vermek gerekirse gayet memnun kaldım. Hatta yaklaşık 103 dakika süren program boyunca her tarafım tatlı anlamda nostalji doldu. Çok büyümüşler/yaşlanmışlar moduna girecek değilim ama nereden nereye de oldum yani. Program boyunca 1'den 8'e gelene kadar bütün filmlerin üzerinden yavaş yavaş gidiyorlar, böylece gözümün önünde yine büyüdüler zaten.
Evet, esasında sohbet-muhabbet usulü ilerliyor geneli ama fazlası da var elbette. Kamera arkası görüntüler, kamera önünde bireysel çeşitli açıklamalar da onu takip ediyor. Bayağı kamera arkası anısı biriktirmişler ve bu kadarını beklemiyordum sanırım. Tüm o mekanlar ve dekorlara yer vermelerini de katarsak böylesi bir iş için güzel hazırlanmışlar. Programda yer alma biçimiyle en çok Emma Watson hoşuma gitti sanırım. Rupert Grint başta bir tık daha ciddi/tutuk karışımı bir haldeydi sanki ama devam ettikçe o da açıldı. Daniel Radcliffe her zamanki gibiydi tabii ki.
Muhtemel eksiği kamera önü konuşmaların bir tık fazla olması sanırım. Yani kadronun birlikte olup sohbet ettiği sahnelerden daha fazla zevk aldım. Daniel Radcliffe-Helena Bonham Carter kısmı mesela <3 Bir de herkes değil de belli isimler yan yana geldi daha çok. Salgının da etkisiyle plan-programı ayarlamak kolay olmasa gerek, ona bir şey diyemem. Önceden bilinen/tanıdık gelen tarafları da vardı tabii. Chris Colombus'un anlattığı anıyı, Emma'nın ya da Tom Felton'un söylediği bazı şeyleri biliyordum ben. Ufak tefek sürprizler de bonustu.
Not: İçimde kalmasın yine. Şu serinin hala Harry-Hermonie olmadan bitmesini aşamadım ben sanırım. Tamam, Ron-Hermonie ya da Harry-Ginny de bir şekilde oldu ama benim o dönemki shipper kalbim öyle düşünmüyordu. Hala da düşünemedi. Rowling illa #cancelled olacaksa hayrına şundan olaydı.
Rowling demişken odadaki fil de çıksın aradan. Son dönemdeki homofobik/transfobik bazı açıklamaları nedeniyle ortalık fazlasıyla karışık malum. O nedenle bu programdaki konumu merak ediliyordu. Bazı haberlere de yansımıştı, J.K. Rowling programda var (sayılır). Eskiden kalma görüntüleri kullanarak yer vermişler. Kadronun adını pek geçirdiğini söyleyemem yalnız. İtiraf edeyim, bir şekilde içinde olmaması (her şeye rağmen) bence eksik hissettirirdi muhtemelen.

Olmasaydı sonumuz böyle aşko.
İsmi duyurulanların dışında (Zoom vb.) gelen olacak mı diye de bekliyordum, olmadı. Maggie Smith de dahil olmak üzere belli birkaç isim bir şekilde gelebilseler fena olmazdı haliyle. Programda 20 yıl içerisinde hayatını kaybeden isimleri anmaları da beklendikti elbet. Az da gitmemiş üstelik. Ancak giriş-kapanış falan derken "In Memoriam" tarafı programın en iyi kısımlardan birisi olabilir.
Sürprizi kaçırmamak adına daha fazla detaya girmeden lafı toparlayayım. Harry Potter çocukluğumun en güzel kısımlarından birisi, her daim de güzel anarım/anacağım. Daniel'ın sonlara doğru dediği de gibi çok iyi bir 10 seneydi. O yüzden bu evrenle ilgili her şeye açık olduğumu söyleyebilirim. Dolayısıyla öyle ya da böyle sevgiler, saygılar + Return to Hogwarts için teşekkürler. İlla karşılaştırma yapmam gerekse bunu Friends'inkinden daha fazla sevdiğini söyleyebilirim. Ama Friends'e karşı ciddi bir duygusal bağ taşımadığımdan mantıklı bir karşılaştırma olmayabilir elbette.
Ve tabii ki: