Yargı: Anlamam nedenini, üzmüşler bebeğimi*

Yargı: Anlamam nedenini, üzmüşler bebeğimi*
Böyle mi olmalıydı diyerek dan diye bir giriş yapıyorum efendim. Böyle mi olmalıydı genel anlamda? Sinir tellerimizde gezinen bir Ceylin, 20 metrekarelik bir alandan dışarıdaki herkesi tutuşturan bir Engin ve bölüm boyu kendi ile birlikte bizi de acıdan acıya sürükleyen Ilgaz.. Böyle mi olmalıydı? Buna verecek cevabımız olmamakla birlikte maalesef ki böyle oldu. Bölümün başından sonuna kadar savcımızın dertleri derya oldu kendisi de bir sandal. İnanın ekranın içinden geçip sarılmak istedim de benim sarılmamın onun duygu durumunda bir değişikliğe yol açıp açmayacağından pek emin olamadım. Her normal insan gibi bir şeyler hissettiği insanla arasına giren kara bulutların etkisi savcımızın yüzünden okundu. O normal bir insandı yüzünden okuduk bu cepte ama Ceylin ne tür bir insandı ki bölüm boyu Ilgaz’ın iç dünyası fırtınalıyken onda yaprak kıpırdamadı? Duygu geçişinin keskinliğini de bir kenara bıraktım bir gün önce “yolumuz buraya kadarmış artık adliyede koridorda karşılaşırız” dediği adamın davasına çöküp sen çekil bu davadan diyecek pişkinliği nerede buldu? Bölüm boyu Ilgaz’la girdiği her sohbetinin ukalaca olması da cabası. Biz bu bölüm neden bu kadar uzaklaştık Ceylin’le, böyle mi olmalıydı?



Ilgaz’ın kalp kırıklığı o kadar büyüktü ki “avukat hanım benim neyim oluyor?” diyerek aslında kısa zamanda birbirlerinin birçok şeyi olmalarını göz ardı etti. Tüm bölüm boyu sanki herkes güneş görüyor da o üstünde kapkara bir bulutla geziyormuş gibi hüzünlü ve bitkindi. Ceylin’e, ben sana söyleyeceklerimi o koridora gömdüm demesinden aslında çok önemli bir eşikte olduğunu ve ortalık durulur durulmaz Ceylin’e açılacağını sezdim. Ee bu şartlarda hiçbir şey olmasa bile bir şeyler olmuş, bu ikili sevgili olmasa bile ayrılmış. Bu adam Ceylin’in sevgilisi olmasa da terk edilmiş. Duygusal anlamda.. Bölüm boyu o kadar çok sınandı ve o kadar çok şeyle yüzleşti ki dağ olsa yıkılırdı. Sevdiği kadının söz konusu işi olunca asla değişmeyen oyunbaz tavrı, etrafında kıymet verdiği insanları bile kullanabilmesi, söz dinlemez, düşüncesiz ve bencil tavrı.. Neyse ki Ilgaz hepsini Ceylin’in yüzüne pat pat söyledi de bir ses kaydı ile sonradan duyma ihtimalini sıfıra indirdik..

Ilgaz - Ceylin cephesinde işler çok da tıkırında gitmezken gelip yüzümüzü güldüren Eren komiser hay Allah senden razı olsun. Bir çöpçatanın yeri çiftinin yanıdır elbette gidip tek tek dert dinlemek de Eren’imize düştü. İyi ki de düştü valla sayesinde biraz güldük. Ceylin’in derdini anlatma sahnesinde söyledikleri beni zerre etkilemese bile Pınar Deniz’in oyunculuğuna şapka çıkartmak isterim. Ağlamak var ağlamak var. Konuşurken dolarsın, bir kelime edersen de duramaz ağlarsın ya işte bizzat bunu izlettiği için bile teşekkürler.

Pars - Ilgaz ikilisine gelince izlemekten zevk aldığım bir ikili. Nihayet araları düzeldi oh çok şükür derken yine bozuldu. Ceylin seni her şey için affetsem bile şu ikiliyi ayırdığın için affetmem. Elbette Ceylin de kendince haklı bir sebeple Pars’ın açığını bulup konuyu başsavcıya açtı. Ama Ilgaz’la aralarındaki iletişim ve inanç sorunu o kadar büyük ki getirisi çok ağır oldu bu sahnenin.

Engin’in oyun kurucu şeytan avukat rolü beni hiç tatmin etmemekle birlikte canımı sıkma evresine doğru yol alıyor. Ulaştığı bilgiler elbette atla deve değil ama cinayet hakkında ifade vereceği döneme kadar işin beyin kısmında babası olan bir avukat için fazla iddialı bir dönüş oldu. Ama hikâyenin o kısmını da bir şekilde yürütecekti senarist, hapse girdi iş bitti olmadı elbette..



Ilgaz, Neva yüzleşmesine gelince ancak bu ikili gibi sakin insanların gerçekleştireceği kadar sessiz ve duygu doluydu. Ilgaz gözlerinden sözlerine, dipten başa mahcubiyet ve üzüntü doluydu. Sorun sende değil bende klişesine girmeden biz zaten olduramadık demeyi ve bunu kırmadan yapmayı başardı. Neva da gayet yerinde bir kırgınlıkla cevabını verdi ve bu konuyu da bu şekilde kapadılar. Hiç rahatsız etmeyen hatta aksine Ilgaz’ın eski nişanlısına tavrının inceliği ile kendi hanesine bir puan daha yazdırdığı hoş bir sahneydi.

Bu bölüm hanesinden boyuna puan sildiren karakterimiz Ceylin’e gelince, nasıl toparlayacak merak ediyorum. İlk bölümden beri cesur, gözü kara, tuttuğunu koparan ve yeri geldi mi davanın seyri için gözünü kırpmadan yalana ve oyuna başvuran Ceylin 10. bölüme geldiğimizde bir gram ilerleme kat etmemiş. Kardeşi için bile yalan söylemeyen adama mesleğini kurtarması için yalan söyle diye direten Avukat Ceylin bir nebze olsun değişsin isterdim. Sürekli “o beyaz ben siyahım” diye işin içinden çıkacağına, sırf onun mesleğini kurtarmak için o bembeyaz haline rağmen paçalarına siyahlık bulaştıran, onunla evlenen adama biraz saygısı olsun isterdim. Bir vefa borcu var en nihayetinde bunu göz ardı etmesin isterdim. Ama o, bölüm boyu “ben buyum tutarlıyım en azından” minvalinde ipe sapa gelmez cümlelerle kendini savunmaya devam etti. Üstüne üstlük sana güvenmiyorum ve insan kullanıyorsun diyen adama sanki kendisine iftira atıyormuş gibi alındı, özür bekledi.

Geçen hafta ayrılık sahnesi hepimizi derinden üzerken bu hafta anlamış olduk ki bu ayrılık aslında gerekliymiş. Ceylin ve Ilgaz henüz birlikte olabilecek güven ve inanca sahip değil. Ilgaz, Engin’in tutuklu yargılanacağını öğrendikleri gün sabaha kadar kutlama yapıp hislerinden bahsetme hayali kurarken ileriye dönük bir fikri yoktu. Ama bu bölüm sınandığı her şeyle biraz daha yüzleşti siyah ve beyaz kadar farklı olduklarından. Bize bu hayal kırıklığını da çok güzel yansıttı Kaan Urgancıoğlu, tebrik ederim. Şimdi bölümün sonu ile birlikte bambaşka bir cenderenin içine giriyoruz ve bakalım bizi ne tür olaylar bekliyor. Yine izlemesi keyifli, üzerine tartışılacak konusu bol ve övülmesi elzem bir bölümdü. Tüm ekibin emeğine sağlık. ^^

*Canozan - Sar Bu Şehri



BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER