Bu
haftaki yazıyı hem sevinerek hem de üzülerek yazıyorum. Önce niye sevindim?
Bölüm çok iyiydi. Niye üzüldüm? Bu bölüm bu reytingi aldığı için üzüldüm. İlk
başlardaki potansiyeli, beyin jimnastiği yaptıran özellikleri ile çok
beğendim/k diziyi. Fakat bir noktada bazı sıkıntılar oldu ve o ilk baştaki
heyecan ve beklenti düştü. Ama 13. bölüm, bu heyecanı tekrar arttıran ve bir
dahaki bölümü bekleten bir bölümdü. Reytinglerin düşmesi, hem bir hafta ara
verdiği için hem de önceki bölümlerin etkisi ile olmuştur, diye düşünüyorum...
Bu düzeyde devam etmesi yükseltecektir.
Fakat
MahCel’in sosyal medyada yükselişi devam ediyor. Bu çift için hep kullandığım
tabir “uyum”du. Bu uyum daha da güçleniyor ve izleyici de fark ediyor...
Mahur’un
hevesle Maraşlı’nın evine gelip, Hilal’le karşılaşması ile bölümü bitirmiştik.
Buradaki herkes bir gergindi ve Hilal’in, “Eşiyim.” demesi
üzerine Mahur hem üzüldü hem de Celal’in ailesi ile yakınlaştığını düşündü...
Hilal’in bakışları hiçbir zaman iyi değildi ve burada da belli etti... Ve Zeliş
koşarak Mahur’a sarıldı ve bu duruma Hilal bayağı bozuldu. Bir taraftan Zeliş
de haklı. Çünkü annesi çok yanında yoktu, babasının işleri vardı ve bunlardan dolayı
yani babasının işlerinden dolayı sıkıntı oldu. Ve psikolojik durumu ile zor bir
dönem geçiriyor, böyle olunca Mahur ile yakınlık kuruyor...
Bir
önceki bölüm “Âşık olmak da suç değil!” demişti Maraşlı. Ve
Hilal’in, “Biz gider gitmez, peşinden gideceksin değil mi onun?”
dediğinde Maraşlı, Hilal’in gözlerine bakarak bu dediğini tekrar etmiş oldu
bakışları ile. Ve aşkının peşinden gitti...
Buraya
bir parantez açmak istiyorum. Buradaki sahne benim çok sevdiğim ve izlediğimde ‘BAYILDIM
buraya!’ dediğim bir MahCel sahnesi. Böyle bir bölüm ve böyle güzel bir
MahCel sahnesi için teşekkürler.
Mahur ve
Celal çiftinin potansiyeli çok fazla. ‘Çok çok iyi sahneler izleyebiliriz.’ diyorum
hep. Bu da öyle bir sahneydi işte. Aşk dolu bakışlar, uçsuz bucaksız denizleri;
tutuşan eller, toprak ile yağmurun kavuşmasını temsil ediyordu. Ve hasret
kalmış iki çift göz vardı...
Kurdukları
ortam ve müzik ile beraber hem içlerini döktüler hem de yine ayrıldılar. Mahur,
Celal’in her şeyini bilmiyor fakat beraber gitmeyi istiyor. Burada bu düşüncesi
hem zarar gelmesin diye hem de sevgi bunu yaptırıyor.
Maraşlı
her şeyi itiraf edip rahatlamak istiyor ama görevi bunu engelliyor. Böyle
görevler aşk üzerinden yürütülünce neler olduğu bellidir. Bu bilinirliği
Maraşlı dizisi güzel anlatıyor. Celal’in kendine has bir tarzı var ve tam bir
gizli kutu. Daha hakkında öğreneceğimiz çok şey var. Mahur ise Celal’e göre
daha düz bir karakter. Başarılı bir fotoğrafçı, peki fotoğrafçı olması ve
durmandan başı belada olması ile dizideki konumunun iyi ayarlanması lazım.
Başarılı bir fotoğrafçı, mafyanın hedefinde olan ve durmadan Maraşlı’nın
korumasına ihtiyacı olan bir Mahur değil de, bir şeyin peşine düşen ve yine
birilerinin kötülüğüne çektiği fotoğraflarla engel olan bir Mahur isterim.
Umarım anlatabilmişimdir.
Not:
Alina Boz, Mahur’u çok iyi yaşatıyor. Çok bilindik bir yorum olacak ama Mahur’u
bir başkası bu kadar iyi taşıyabilir miydi? Tebrikler.

Bir
diğer fazla beğendiğim kısım da burası. Ön izleme olarak atıldı ve çekim kalitesini
beğendim... Maraşlı ile İlhan’ın ortaklığı da hoşuma gidiyor. Eğlenceli ve
heyecanlı sahneler izliyoruz... Behram’ın adam gönderip İlhan’ı aldırtması,
İlhan’ı şüphelendirdi ve Maraşlı’yı aradı. Burada madem şüphelendin, arabaya
binme. Veya şöyle yazılabilirdi: İlhan’ı almaya adam gönderdin, yoksa gelmez.
Fakat şüphelenmeyecek bir durum olması lazım. İlhan’nın kendi arabası ile
gitmesine izin vereceklerdi. İlhan fazla şüphelenmezdi. Fakat yolda hiç
bilmediği bir yere gittiğini anlayınca Maraşlı’ya haber verebilirdi. Bunu şu
yüzden yazdım. İlhan’ı öldürmek (ceza vermek) istiyor Behram. Arabaya
aldıklarında bayıltıp getirmek varken, bir de ihtiyaç molası veriyorlar. ^^ Ve
İlhan tek başına tuvalete gidip kurtuluyor ellerinden. Böyle olunca
inandırıcılık yok oluyor... Benim görüşüm bu...

Bölümün
sahne geçişli kısımları da güzeldi. Yani İlhan’ın Behram’ın adamlarından
kurtulup, önce Necati’ye, peşinden herkesin içinde olup biteni itiraf etmesi;
Behram, İlhan’ı almak için Mahur ile tehdit etmesi ve fotoğraf sergisinde
kapalı kalmalarını izledik. Bir burayı bir fotoğraf sergisini bir burayı bir
fotoğraf sergisini... Böyle olunca durağan bir bölüm değil de, belki sezon
finali kelimesini çok abartılı bulabilirsiniz, fakat böyle hissettiren bir
bölüm izledik.
Necati’nin
Mahur’a bir şey olduğundaki yüz ifadesi ile düşündüğüm, Mahur için Savaş’ı bile
harcar. Çünkü diğer kardeşi İlhan’ın hiçbir suçu olmadığını biliyor, fakat
kötülük yapıyor. Eğer Savaş’ın Behram’a Mahur’un fotoğraf sergisini ve Mahur’u
hedef gösterdiğini öğrendiğini bir düşünüyorum da, bu dediğim olur bence...
Necati’nin bambaşka bir sevgisi var Mahur’a... Demek anlıyoruz ki; Necati
Mahur’u öldürtmek istemedi. Korkutmaktı derdi...
Eee Aziz
Bey! Uyuşturucu ile kuruduğun bu güç, yine uyuşturucuyla batar. Demek geçmiş
geçmezmiş. Kötülüklerinin bedelini evlatların ve değer verdiğin her şey ile
ödersin böyle. Kötü bir babanın günahını yine evlatları ödüyor...
Bir de
çok güldüğüm kısım var. Firuzan’ın da her şeyi bildiğini Aziz öğrendi ya,
koptum buraya. Çünkü Firuzan’ın tavrı hep ‘ağzımızın tadı bozulmasın’
tarzında. Fakat ilk başta daha bir entrika vadediyordu. Belki ilerde daha aktif
olur ama şimdi çok korkuyor parasız ve güçsüz olmaktan.
Maraşlı
uzun uzun kendi fotoğrafına bakıyor ya, burayı çok sevdim. Devamının duygulu
bir sahne olduğunu biliyordum ama buradaki mizahı hissetmek istedim. :)
Maraşlı:
“Niye astın bunu?”
Mahur: “Güzel
olduğu için.”
Maraşlı:
“Yabancı gibi geldi”
Mahur: “Bir
nevi öylesin zaten, benim için, artık. O yüzden astım.”
Mahur’un
gitme teklifini reddedince Mahur ve Maraşlı bir yabancı oldular. Maraşlı ve
İlhan’ın yüzünden yine Mahur’un başı belaya girdi. Dizinin temelinde, ilk
haberi yapıldığında “bir korum hikâyesi” denilmişti. Dizinin sevdiğim bir
özelliği bu, korumalık hikâyesini mantıklı işliyorlar.
Maraşlı’nın
insanları rehin almadığını; biri koşarak gidip vurulduğunda Maraşlı’nın
kurtarması ve iş bitince hepsinin dışarı çıkmasına izin vermesi ile anlamaları
gerekirdi. Fakat dizide heyecan ve Mahur’u rehin almasını sağlamak için hepsi
Maraşlı’yı hedef gösterdi. Böyle küçük ayrıntılar bir diziyi çok güzel de
etkiler kötü de... Dediğim gibi, Maraşlı’nın insanları korumak için uğraştığı
belli, fakat insanlar Maraşlı’yı suçluyor. Bunu konu için de bir önerim olacaktır:
Maraşlı
dışarıda keskin nişancı olduğunu anladı ve herkesi bir yer topladı ya, herkesi
topladığı sıra, bir kişi uzaktan Maraşlı’nın silahla herkesi rehin aldığını
görmüştür ve bir yere saklanmıştır. Olaylar devam ederken bu kişi bir yerde
gördüğü telefonu almaya çalışır çünkü kendi telefonu düşmüştür. Ve telefonu
aldığında polisleri arayıp “Burada silahlı biri var ve bizi rehin aldı.”
diyebilir. Ve polisler Maraşlı’yı gerçek suçlu sanıp, tutuklamak
isteyebilirler. Çünkü ayrıntı hikâyedeki en önemli noktadır.
Bu
ayrıntılara değindim diye dizide bir açık aramıyorum. Maraşlı dizisine ilk
baştan beri çok değer veriyorum. İstediğim; süre, pandemi vb. gibi sıkıntıların
olduğunu biliyorum. Fakat olduğunca çok kaliteli bir Maraşlı izlemek istiyorum.
Maraşlı
da Mahur da hep ufuklara bakıyor ve birbirlerinin hep orada olduklarını
biliyorlar. Fakat Mahur gerçekleri öğrendiğinde o ufukta durur mu?
Not:
MahCel’li rüya da güzeldi fakat beni, yazıda değindim MahCel çok etkiledi.
Bölüme baktığımda, çok beğendiğim bir bölümdü, teşekkürler.
Vakit
ayırdığınız için teşekkür ederim.