Serkan, hafızasının geri
gelmesiyle beraber Eda ile yeni bir başlangıç yapmak istiyor. Muhtemelen de
hafızasını kaybettiği dönemin hiç yaşanmamış olduğunu varsayıp, yoluna devam
etmek...Ama eskinin gölgesi ve kırgınlıkları üzerimizdeyken yeni başlangıçlar
yapmak çok kolay olmuyor, bunun için mücadele etmek ve yeni bir ben olmak
gerekiyor.
Dünyada, iki aşığın
kavuşmasından daha umut ve mutluluk verici çok az şey vardır. Çaresizlik,
kırgınlık, umutsuzluk ve yarım yamalak geçen günlerden sonra iki seven yüreğin
bir araya gelmesi, hayatta güzelliklerin olduğunun göstergesi olduğu için umut
ve mutluluk verir insana. Birbirine yeni kavuşan iki sevgili, ilk olarak
geçmişin hesaplaşma ve yüzleşmelerini yapmazlar. İlk anda kavuşmanın coşkusu
tüm kırgınlıkların önüne geçer. O anda, tek gerçeklik yeniden bir arada
olmaktır. Eda ve Serkan için de bu böyle oldu; sahte zannedilen nikahın gerçek
olmasının ya da kırgınlıkların hiçbir önemi yoktu, çünkü yeniden bir
aradaydılar.
Eda için Serkan’ın
hafızasının yerine gelmesi bir mucize gibiydi. Serkan’ın hafızasının yerine
gelmesi için o kadar uğraştıktan ve bir kadar da hayal kırıklığı yaşadıktan
sonra, tam en vazgeçtiği anda Serkan; ‘Hatırlıyorum ve Seni Çok Seviyorum’
diyerek geldiğinde Eda’nın bu mucizeye ama sen beni çok kırdın diyerek yüz
çevirmesini bekleyemeyiz. Eda, tam da kendinden beklendiği gibi aşkı hemen
çocuksu bir coşkuyla karşıladı ve yaşamaya başladı.
Serkan, Eda’nın
kırgınlıkları ve yorulmuşluğunun farkında. Ama geçmişte takılı kalmaktansa,
bunları unutturup, yapmadığı ne varsa yaparak bunları telafi etmek istiyor.
Suçluluk hissedip hiçbir şey yapmadan sadece üzülmek kolay olandır aslında, ama
Serkan aşkı için kabuğunu kırıp Eda’yı mutlu edecek şeyler yapmaya çalışıyor
artık, tango öğrenmek gibi… Bu, Serkan gibi kesin kuralları ve çizgileri olan
biri için oldukça büyük bir adım.
Hem Eda hem de Serkan,
birbirlerine kavuşmanın coşkusu ve sevinci ile bu hikâyenin iki mutsuz kişisini
ve özellikle mutsuzluğunu bir zehir olarak karşısındakine akıtmadan rahatlamayan
Selin’i unuttular. Selin’in kafasında bir mutluluk tanımı var, o da ‘kazanmak’.
Eda’ya yenildiğini düşündüğü için çok öfkeli ve içinde sevgi de olmadığı için
öç alıp, başkalarının mutluluğunu yıkmaya çalışıyor. Serkan’ın da dediği gibi
seven insanın içinde vicdan vardır ve aslında iyi insan ile kötü insan
arasındaki temel fark; vicdanlı olup olmadığıdır. Selin, yıkıcı ve kibirli bir
karakter, bu sebeple de başkalarının mutluluğunu kendisine yapılmış bir saldırı
gibi görüyor ve de kendinde her şeyi yapma hakkını…
Yazının başında da
dediğim gibi eskinin gölgesinde yeni başlangıçlar kurmak zordur, mücadele
gerektirir. Selin’in hamileliği ile Serkan Eda’yı kazanmak için geçmişin
izlerini temizlemek için mücadele etmesi ve kendini dönüştürmesi gerekecek. Bu hikâyenin
de ana fikrinin bu olduğunu düşünüyorum, Aşk’ın bir insanı nasıl
değiştirebildiği ve kendimize koyduğumuz sınırları nasıl yıktığı.