Her gündoğumu yeni bir
başlangıçtır aslında, her yeni mevsim… Hayat bize sürekli yeniden başlama
fırsatı sunar, kötü giden şeyleri düzeltme, yenilenme fırsatı sunar. Ya yeniden
başlayıp yol alırsınız ya da aynı kararsızlık ve korku içinde hiçbir şey
yapmayıp hayatta öylece asılı kalırsınız. Yeniden başlamak kolay değildir;
cesaret ister, tıpkı aşk gibi. Eda, geçmişte yaşadığı kırgınlıklar ve acılardan
dolayı yeni başlangıçlardan korkuyor. Daha kararlı bir Serkan; kararsız ve bir
çıkış yolu bulamayan bir Eda izledik bu bölüm. Hayata ve aşka kendini teslim
eden Serkan daha korkusuz ve daha aydınlık, böylece yeni başlangıçlar
yapabiliyor. Ama Eda, geçmişin karanlık kuyusundaydı bu bölüm. Geçmişte
yaşamak, öfke ve korkuyu arttırır. Öfkeli ve korkak Eda ne özgür olabiliyor ne
de gelecek hayali kurabiliyor.
Geçmiş sürprizleri sever,
öyle hiç beklemediğiniz bir anda çıkar karşınıza ve her şeyi ile ele geçirir
sizi. Aslında geçmiş halen bu kadar etkili ise pek de geçmemiş demektir. Eda
için babaannesi ve ailesinin kaybı açık kalmış bir yara aslında ve hala da
kanıyor. Küçükken Mardin’e götürüleceği korkusu ve bunun yarattığı travmanın
etkisinden halen kurtulmamış gibi gözüküyor. Bazen geçmiş karşınıza aniden
çıktığında kendinize artık o kişi olmadığınızı, olgunlaştığınızı hatırlatmanız
gerekir. Eda artık kaderi başkalarına bağlı küçük bir kız çocuğu değil. Cesur,
kolay kolay vazgeçmeyen güçlü bir kadın. Serkan, benim tanıdığım Eda hiçbir
zaman kaçmaz diyerek, onun bunu görmesini sağladı.
Geçmiş bazen peşimizi
bırakmayan bir yük gibidir. Üzerine hayaller kurabileceğimiz bir gelecek, dolu
dolu yaşayabileceğimiz bir şimdiki zaman varken, çoğu zaman kendimizi geçmişin
karanlığında başkalarıyla, en çok da kendimizle hesaplaşırken buluruz.
Geçmişimiz düğüm düğümken, şimdiyi doğru algılamamız pek mümkün olmuyor. Böyle
durumlarda en iyisi sadece geçmişe değil, geçmişten bugüne kat ettiğin yola
bakmaktır, o zaman orada takılıp kalmadığını yani ilerleme kaydettiğini görmüş
oluruz. Eda, Serkan’ın onu terk ettiği gecede kalmış gibi. O gece yaşadığı
hayal kırıklığı ve güvensizlik duygusunun etkisinde hala. O yüzden, Serkan’daki
değişimi göremiyor. “Geçmişin kaybını gelecek ile telafi etmek
daima mümkündür” der Fenelon. Serkan tam olarak böyle yapıyor; geçmişi
değiştiremeyeceğini ve geçmişle kavga etmenin hiçbir fayda sağlamayacağını fark
ettiğinden beri, sadece Eda ile daha iyi bir gelecek kurmaya çalışıyor. Ama
bunu tek başına yapması mümkün değil, çünkü kalbi artık Eda olmadan atmıyor.
Babaanne genel olarak
hayatındaki herkes ile tek taraflı bir ilişki kuruyor, herkesi kontrol ediyor
ve sadece söylediklerinin yapılmasını istiyor. Ailesindeki bireyleri
kendisinden bağımsız bireyler olarak değil de onların sahibiymiş gibi görüyor.
Bunun için de hepsinin kiminle evleneceğine, nasıl bir hayat yaşayacağına karar
verme hakkını kendinde görüyor. Tahminlerim, bu hikâyede babaannenin de değişip
dönüşeceği yönünde ve nasıl bir yol izleyeceğini merakla bekliyorum.
Yeni başlangıçlar, yeni
umutlarla dolu bir yıla girerken dilek dilememek olmaz tabi ki, bir nehir gibi
aksın ömrümüz geçmiş, gelecek ve şimdiki zaman arasında.