Hercai: İntikamdan doğmayan aşk

Hercai: İntikamdan doğmayan aşk
Hercai bir şiir olsa onu anlatan dizelerin neredeyse tümü Çisel Onat’a ait olan “Değil” adı şiirde olurdu. 
 
Örneklemek gerekirse;
 
...
Unutamadığım sözlerinin arkasında sıkışıyorum,
Bir yanım kendimi kolluyor, bir yanım seni
Ben benimle savaşıyorum, seninle değil...
...
Tanıdığımı sandığım bana daha yakın artık
Duvarlara anlatırken öğrendiklerim kendi hakkımda
...
Canıma batan her halin felç gibi indi bedenime
Gözlerimden tut da ciğerlerime kadar kırgınım
...
Anlatamadığım, anlayamadığım masalların bana yaptıklarına,
Dinlediğim şarkılarda bana seni hatırlatan şarkıcılara,
Beni anladığın kelimelerin bana her şeyi anlatıyor gibi geliyor oluşuna
Bir hayli kırgınım...
...
Beni yerle bir eden kendince açık olan her tepkine
Ve bende bana tanımadığım bir adamı göstermene rağmen
Gitmek için, bitmek için, sana huzur vermek için çok çalıştım...
...
 
Bu dizeler ve esasen belki de şiirin tamamı Hercai’yi anımsatıyor bana. Bazı dizelerden karşılıklı replikler bile çıkabiliyor hatta hayalimde.  Malumunuzdur şiir gibi konuşmayı da sever zaten ReyMir.
 
Ah Azize vah Azize yalvarıyorum sana sal bizi be! Artık senaryoda her şey ama her şey Azize’nin üzerine atılarak kolaycılığa gidiliyor adeta. Geçen hafta Miran’ın aracına saldırı düzenletenin ve Şehriyar’ın kulağına bilinçli olarak dedikodu suyu kaçıranın Azize olduğunu düşündüğümü ve amacının da Reyyan ile Miran’ı evlendirmek olduğunu yazmıştım. Nitekim bu hafta gördük ki tahminlerim doğru çıkmış – Yine de içten içe bu kadarını beklemiyormuşum bakın bir şaşırdım tahmin ede ede üstelik- ama bir öngörüm daha vardı ördüğü çorap başına dert olacaktı.  Konakta karşısında Miran’ın aşkından aldığı cesaretle ve artık oyunun içine dahil olmaya karar verdiğini düşündüğüm bir bakış ile dimdik dikilen Reyyan Azize’nin sonu olacak ama o sona giden yolda çekilen çile bölümleri de bize reva mı bilemiyorum. Reyyan Miran’ı bu hale getiren etkenin Azize olduğunu biliyor ve bu noktada Reyyan’a da çok iş düşüyor. Çünkü nasıl Miran kafasında hayal ettiği ama gerçek olmayan Hazar’ı Reyyan’a tanıtmaya kararlı ise bence bu süreçte gerçeklerle yüzleşecek olan aslında tam olarak kendisi olacak. İnandığı, güvendiği hatta uğruna çocukluğunu verdiği her an koca bir yalandı. Yani demem o ki dayanak olmayı hayal ederken Reyyan onun sığındığı liman olacak.
 
Geçen hafta Miran’ın Reyyan’ın evlenme teklifini neden kabul ettiğini sorgulayışı bence çok doğru bir noktaydı çünkü orda esas önemli olan şey sorudan çok cevaptı. Reyyan vermesi gereken cevabı vermişti ama bu haftaki bölümde gördüğüm Reyyan o cevaba çok uzaktı. Kaybetmekten korktuğu Miran her zerresiyle onun karşısında dururken, gözünden acı ve pişmanlık okunan Reyyan benim açımdan büyük bir hayal kırıklığı oldu. Tamam boynuna atılsın ve ailesini geride bırakmış olmayı hiç önemsemesin demiyorum ama ben artık ağlaşmalar ya da uzun uzun sessizlikler istemiyorum aralarında. Öyle şiirsel konuşmalar da değil aradığım. Net, sade, yalın birkaç gerçek cümleye tavım aslında. Dediğim gibi Reyyan ve Miran cephesinde birden her şeyin güllük gülistanlık olmasını beklemiyorum ama bir aradayken de aradan tır geçen bir uzaklık hissiyatı da karşılaşmayı hayal ettiğim bir durum değil. Bu ikisi ayrıyken bile daha yakınlardı sanki. O buz gibi hava şu noktada kabul edebileceğim bir temele sahip değil. Kulübede terk edilme bölümlerini geçmedik mi en nihayetinde. Neyse ki nikah masasında korkulan olmadı Reyyan mükemmel zamanlaması olan babasına rağmen imzayı şakkadanak atıverdi. O an Miran’ın karşı çıkmadan zevkten dört köşe olan duruşunu ben Hazar’a karşı sessiz zafer çığlıkları olarak adlandırmadım. Bence oradaki mutlu gözlerin temelinde Reyyan’ın defaatle Miran’ı sevdiği yönünde yapmış olduğu vurgu vardı. Kabul edelim Miran bunları duymak için büyük acılar çekti. Taraflı bir bakış açısı ile de söylüyor değilim bunu yüzde yüz bu düşüncede olduğum için söylüyorum. Böğründe hissettiği yangını hatırlayın bana hak vereceksiniz. Babasının ardından Azize’ye carlayan Reyyan da arkasında sessizliğini koruyan Miran da benim yüzümü güldüren detaylar. Sonrasındaysa dejavu oldum sanki. Reyyan’ın Miran’ın odasına gittiği ve ağlamaya başladığı anlarda “Reyyan hanıma bir daha bakışınızla bile dokunmayacaksınız” repliği döndü durdu kafamda.
 
Bu bölümde Gönül ile Azize pazarlığında bir “Kardeş” kelimesi geçti durdu. Azize asla Gönül’e Fırat’ın abisi olduğu gerçeğini söylemez -bu da bir tahmin elbette- ne vadetmiş olabilir Azize kestirebildiğim bir durum değil. Zaten bu çocuk kaç aylıktı da düştü dendi, neden Sultan’ın elinden alındı orası da muamma. Azize başlı başına bir eziyet herkese, kadın Miran ile Reyyan’ı eve döndürme pahasına canlarına kıymayı göze aldı bu durumu sevmedim. Ayrı bir evleri olacağına kısmen de olsa inanmıştım oysa. Şimdi o konakta Gönül’ün dakika bir amaç ne onu anlamadığım oyunu ile karşı karşıya kalmışken. Bundan sonra Gönül ve Sultan hücumda, Azize zaten oyun kurucu, Reyyan da kalede ve hakem de Miran haydi bakalım sonumuz aşk olsun.  Ayrıca Gönül’ün küçük Azize hallerine de bir ayar oluyorum. Bir Yaren bir Azize bir de Gönül büyük büyük, zehir zemberek konuşanlardan. Arada Cihan da yapıyor ama neyse görmezden geliyorum onu şimdilik. Gönül, Şehriyar ve küçük oyunları o kadar ayan beyan ortadayken Miran müdahale etmesi gereken yerde ağlayan Reyyan’ın peşinden gitmeseydi keşke ya da doğru cümle Reyyan ağlamasaydı keşke. O noktada geldiği günden beri zarar ziyan Şehriyar’ın işine son verilseydi ya da ne bileyim madem bizimkiler gidip geri dönecek belli Kars’a Gönül yüzsüzünü gönderin! Şimdi o evde o ekip olacak iş mi? Tek iyi bir nokta olabilir o da Reyyan ve Miran arasında aynı odada kalma ve buzların erime mecburiyetini doğurabilir bu durum ama o da üç adım ileri beş adım geri bir etki yapabilir. Bunun Azize’si var, Gönül’ü var, Sultan’ı var bir de Şehriyar çıktı başımıza. He arada Elif ve Esma artı iki puan desek onlar da etkisiz eleman gibi. Esma nelere susmuş bizim Reyyan’a mı konuşacak. Elif desen Azat’a giden yolda Reyyan’ı nereye koyar düşününce artılar ve eksiler birbirini götürüyor gibi. Esasen ben biraz bu intikamın, ailelerin ve çetrefilin dışına çıkıp biraz romantik komedi tadında sahneler görmek istiyorum. Bence seyircinin de bizimkilerin de başka insanlarla temas etmeye ve başka başka gündemlere ihtiyaçları var. Çünkü senaryoda birtakım sıkıntılar var gibi geliyor bana. Olaylar belli insanların etrafında belli bir rutinde devam ediyor. Diğer insanlar sadece olayların etrafında jest ve mimik tepkisi olarak yer alıyor gibi.
 
Mesela büyük bir intikam var 14 bölümdür ama bizim buna dair net bilgilerimiz yok. Ya da Reyyan’dan gizlenen Miran’dan bağımsız sırlar var ki onlar bence Miran’ın desteği ile Reyyan ile olan buzları eritebilecek düzeyde olan sırlar. Hatta öyle sırlar ki sadece birbirlerinin destekleri ile aşabileceklerini anlamalarına sebep olabilir düzeyde sırlar.  Velhasıl Azize Hercai’nin her santimine bu kadar da nüfus etmemeli ki bizim başka buluşma noktalarımız olsun dizi ile. Bu hafta bölümü pek sevdiğimi söyleyemeyeceğim çünkü bu bölümler kısa vadede götürür ama uzun vadede çıkmaz bir yola sokar. Ve Reyyan ya daha net olmalı ya da Miran artık gözündeki at gözlüğünden kurtulup her şeyi gerçek anlamda enine boyuna sorgulamalı. Haydi daha aşk dolu, sevgi dolu bir Miran&Reyyan Aslanbey çifti göreceğimiz bölümlerde görüşmek ve mutlu olmak üzere. Esen kalın.
      
Not: Miran’ın saçı lütfen böyle kalsın lütfen lütfen lütfen.



BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER