Cuma akşamı Hercai on iki bölümlük serüveninin ardından
sezon finali ile mola verdi. Pek hoşnut muyum sezon finalinden? Yaaaani çok
daha farklı olabilirdi benim açımdan. Geçtiğimiz hafta Miran, Reyyan’dan ona bir
yirmi dört saat vermesini teklif ettiğinden ve bu da sezon finaline denk
geldiğinden belki de beklentim, ben her ne kadar minimum seviyede tutmaya
çalışsam da yükseldi. İnsan ömründe bir yirmi dört saat neleri değiştirir,
bizim on bir haftada tanıştığımız ve âşık olma sancısına şahit olduğumuz Miran
bunu Reyyan’a nasıl anlatırı insan merak etmesin de ne etsin. Benim açımdan
nerede, nasıl, ve ne şekilde olduğunun bir önemi yok, Miran’ın içindekileri
anlatması kâfi.
Gönül ile olan kâğıt üzerindeki hastalıklı evliliklerini öyle
güzel izah etti ki düğümlerden biri çözüldü. Evet, bu düğüm çok daha önceden
çözülebilirdi çünkü Reyyan duyduklarının doğruluğundan bir an bile tereddüt
etmedi gördüğümüz üzere. Esasen düşününce güven ne kıymetli öyle değil mi? Ancak
bir kere zedelenmeye görsün, eski hale getirme imkânı bile olmayabiliyor
insanın. Miran’ın tüm o söylemiş olduğu yalanlara, gizlemiş olduğu gerçeklere
rağmen Reyyan için Gönül ile olan evliliklerini Miran’ın ağzından dinlemek, o
kadar zor olmasına rağmen inanmakta tereddütsüz olması beni yakaladı doğrusu.
Miran’ın tüm gerçeklerinde annesi var ve Reyyan ile bağdaştırdığı öyle bir
sevgi var ki içinde, Reyyan’ı Miran’dan almak demek annesi ile olan bağını
almak demek.
Ben Azize’yi çözememiş bir seyirci olarak -ki bundaki etken Azize’nin
karakter anatomisindeki tutarsızlıklar- o an dedim ki belki de bizim
sandığımızın aksine Miran’ın annesi ölmedi. Her an her şey olabilir öyle değil
mi? Hani dedim ya sezon finali daha farklı olabilirdi diye. Elde o kadar kötü karakter, bin bir çeşit sır
ve oyun olunca benim aklımdan her karaktere özgü alternatif sezon finali
senaryoları geçti. Game of Thrones’un alternatif final sahneleri söylemlerinden
etkilenmiş olabilirim. ^^
Miran’ın kaç saat sürdüğünü bilemediğimiz ama yirmi
dört saat olmadığından kesin emin olduğumuz “Reyyan’ı Miran’a inandırma”
operasyonuna dönersek, rehber Miran sahalardaydı. Takılıyorum sana Miran. Çünkü
ben bu mistik hikayelerini ve anlatışını kalu beladan beri olmasa da ikinci
bölümden beri seviyorum. İçindeki acıyı
tarif ederken bir kez daha şu cümleyi kurmuştu Miran “Allah beni sanki bu acı
ile yarattı” ne kötü bir his bu. Azize’nin hikayesi benim açımdan beklediğim
şeffaflığa ulaşamadığı için ona karşı daha acımasızım Miran’ın bu
söylemlerinden sonra. Bir hayat için kaç kişiyi feda ediyor bu kadın? Bu neyin
kibri bu? Ne hastalıklı bir öfke. Hanife mevzusuna da geleceğim elbet. Bu ne
büyük kötülük. Bir çocuğun hayatını çalmak ve daha nicelerinin... Ah Azize ah! Asla anlamlandıramadığım bir kötü karaktersin. Miran’ın acısının geçtiği tek
anını kendi elleri ile tekrar kanatmış olmasının sebebi de Azize, Reyyan’ın
tokasını onu ilk gördüğü andan beri saklaya saklaya ona olan aşkını inkâr
ederek intikamını sürdürmesinin de sebebi Azize. Ay Allah tependen baksın Azize
yine insaflıyım bak çirkinleşmiyorum.
Reyyan hep doğru yerde doğru sorular
soruyor bu kızın bu yönünü oldukça seviyorum “Annenin bakışlarını göre göre mi
ettin bu kötülüğü, hayatından bu güzelliği öyle eksilttin he?” Ah ne doğru dedin
Reyyan ama insanız işte, var olanın kıymetini anlayamayıp yokluğu ile terbiye
ediyoruz çoğu zaman kendimizi. Sonra insan alelade anlar yaşamayı hayal ediyor
tıpkı Miran gibi. Sevdiğinin saçındaki tokayı çözüp saçlarını düzeltmek gibi, ya
da ne bileyim birlikte uçurtma uçurup sonra apansız öpmek, birlikte dilek
dilemek belki de birbirini dilemek gibi alelade ama birbirini seven iki insan
için sıradan denebilecek anların özleminden bahsediyorum. Taşları şahit tutmak
apayrı bir şey tabii ki. O Reyyan ve Miran’a özgü birtakım ritüellerden sadece
biri.
Mutluluklar dizi aleminde uzun sürmez biliyorum ama ben bu yirmi dört
saate bir yükselmiştim ki yolumuza taş oldun Fırat daha iki ya da üç saattir
her şey yolunda gidiyordu. Fırat’ın bu hamleyi yapması ve Miran’a söyledikleri
sözlerden bir bakıma kendi adıma memnunum çünkü Fırat bizim için her daim
bilmesi gerektiğinden fazla şey bilen ve bunu kendine saklamayı sürdüremeyen
taraftı. Belki son yaptıkları Miran ve Fırat ilişkisinde kırılma noktası olur
ve uzaklaşırız kendisinden. Fırat’ın
gereksiz hamlesinden sonra başladığımız yere geri dönmesek de Reyyan ve Miran
bir kez daha yarım kaldı aslında bu sefer diğerlerinden farklı idi. O noktada
değinmek istediğim yer ise Hazar’ın cümleleri “Can düşmanım derken bile
acıyorum” uzun zamandır –peşi sıra kurduğu cümleler de dahil olmak üzere- en
anlamlı cümleleri kurdu. Tam bu noktada Miran yine aklı ile kalbi arasında
arafta kalmasın diye Reyyan’ın onun adına karar vermesi gerekti. Bu hamlesi ile
Miran’ı Gönül’ün hain düşüncelerinin çok ötesinde bir yerde sevdiğini bir kez
daha ispatladı. Bir insanı sevmek türlü türlü olabilir ama bizim hikayemizde
iki türlü sevgi mevcut; birini kendin için sevmek, kendine sevmek, o ne
hisseder nerede mutludur düşünmeden bencilce sevmek ve bir diğer sevme şekli ise
içine ata ata sevmek, kendini saklaya saklaya, kendine saklaya saklaya
sevmek... Hangisi kıymetli? Hangisi gerçek?
Şimdi şapka çıkardığım bir sahneye değinmek istiyorum. Ah
Miran ne çektin be! Miran o nasıl bir “UNUTAMIYORUM!” demektir. Unutursak
kalbimiz kurusun be! Vallahi tüylerim diken diken oldu hatta az önce izledim
yine oldu muhtemelen uzun süre de izleyeceğim. Fakat inceden tırstım Azize
Aslanbey “Bu sevdayı da oyuna dahil eder?” derken? Sevda ile oyun olmaz zalim
kadın... Ne çekeceğiz biz senden belli değil, al o çok övündüğün soyadını da
git be kadın.
Belki bize yirmi dört saat verilmedi, belki kendimizi çok
iyi ifade edemedik, belki başka başka şeyler de yaşayabilirdik ama
yaşadıklarımız bile bizi güzel bir noktaya getirdi. Reyyan, Miran’a inandı,
Miran zaten Reyyan’ın attığı her adımın ne anlama geldiğinden ve hepsinin
kendine çıkan yollara birer eşik olduğunu bildiğinden sil baştan başlamak icap
etti. En nihayetinde “Yok etmediğin her şey yeniden çıkarılabilir” öyle değil
mi? He ama iş Miran’ın Reyyan’a olan hisleri olunca e bizim oğlanın da her şeyi
bir gözü kesince yok ettiğin kulübe de yeniden ve daha güzel bir şekilde inşa
edilebilir. Zaman da o sabaha geri alınabilir ve hatta durdurulabilir... Göğe
salıncak kuran Miran bu sonuçta yani her şeyi yapabilir. Fazlası var, eksiği
yok kulübemizde bölümlerce anlam yüklenen materyallerin bir kısmı gediğe
oturdu. Halhalımız olması gereken ayak bileğinde, kapımızı anahtar ile açtık,
içeride gerçek bir yaşam alanı var, esas gelinliğimiz ve kelebekli yüzüğümüz...
Peki ne olacağız biz bu teklif ile kaldık mı arafta? Tekrar eden güzel
anlarımız gibi tekrar eden bir Reyyan mı göreceğiz, yoksa Reyyan sözünden dönüp
Miran’ın yaptıklarını unutup ona da unutturacak mı?

Birbirlerine rastlamadan evvelki hayatları sahiden de
birbirlerini aramaktan başka bir şey değilmiş
Kısa Kısa;
* Gönül’ün her şeyi ama her şeyi iyice göze
batmaya başladı. Azat’ı vururken ne düşündü mesela yani atacağı iftira bu
derece mi Miran ile arasındaki evlilikte yapıcı bir rol oynayacak ya da
Fırat’ın Azat’a yardım etmemesi için bayılma numarası yaparken ne gibi bir
senaryo vardı kafasında. Çünkü düşününce Azat onun için Reyyan’dan kurtulma
noktası. Gönül gerçekten seni anlamak zor anlatmak da imkânsız. Boşanma
protokolüne imza atmadan önce neden öyle büyük büyük konuştun mesela ah baş
ağrıtıyorsun başka bir şey değil. Sizi Yaren ile birlikte dönülmez akşamların
ufuklarında görmeyi temenni ediyorum.
* Fırat ah Fırat... Miran’a yardım eden sen,
Miran’ın aşkına kavuşması için ölümü göze alan sen şimdi gelmiş tam tersi
laflar ediyorsun. Esasen hiç konuşmaya hakkın yok biliyorsun değil mi Fırat.
Çünkü Yaren belasını her seferinde başımıza sen sardın, olmadık yerde olmadık
zamanda Azize’ye söylememen gereken şeyleri de sen söyledin. Dost acı söylemez
Fırat, dost doğru zamanda doğru şeyleri söyler ve yapar.
* Azat sana kızıyorum filan ama bazen de hayran
kalmadan edemiyorum. İyiler mutlaka kazanır klişesine giremiyorum böyle bir
şeye %100 inanıyor değilim çünkü. Hele bu hikâyede hiç inanmıyorum özellikle
senin açından çünkü bence senin layığın Elif değil -öyle umuyorum- gerçi
Cihan’ın planları da Çin’in uygulamış olduğu psikolojik fetih politikalar gibi.
Çin kız vererek kaleyi içten fethederdi, Cihan da kız alarak bunu deneyecek
gibi. Azat sen iyisi mi yeni sezonda ‘Kuzenin’(Miran) ile daha çok kaynaş ve sana
da güzel bir kısmet bulalım. Arayı tatlıya bağlayalım, sen bize hep lazımsın. Tüm güzellikleri hak ediyürsüün Azat abiiiii. He bir de Cihan’ın baban ya da
Handan’ın annen olmama ihtimali olabilir mi? Peki Yaren? ‘HALA’ bir ihtimal var bence.
* Hadi be! dediğim Hanife’ye gelebilir miyim?
Nasıl ya? Tamam kapıda Azize ile olan karşılaşmalarında bir şeyler fark ettim
ama abla kardeş olmak nedir. Şimdi
parçaları birleştirmeye çalışıyorum da puzzle hep eksik kalıyor. Azize kardeşim
diye bir fotoğrafa sarıldı ve ağladı. Bende buna ithafen dedim ki Nasuh ile
Azize’nin kız kardeşi bir şeyler yaşamış olsa gerek ve bu sonu ölümle biten bir
aşk hikayesi olsa gerek, ancak olmadı. Gerçekten bu beni deli edecek aga e bu
Hanife neden Nasuh ile evlenmekten bahsetti? Hoş havada kaldı o muhabbet de ama
sebebi neydi ki. Şimdi en son Azize’den de umudu kesti Hanife yani taraf mı değiştirecek?
eskiden tam olarak hangi taraftaydı? Nasuh bu tarafların neresinde? Miran böyle
kulübe yapmayı... Yok yok o öyle değildi. Benim ekran bu konuda error verdi
hadi bakalım açıklayabilen beri gelsin.
* Yaren’e ne demeli peki. Farkında mısınız Miran’ın
aşkı ve Reyyan’ın haklılığı dışında çok az karakterden eminiz. Bu da gösteriyor ki işin senaryo kısmında
ciddi sıkıntılar var. Gönül kaçırılmış ama Yaren bile bile gidiyor ve Sultan
olduğunu düşünerek o arabaya binip dağ başına gidiyor. Bir de bu yetmezmiş gibi
Azizen’den önce – hadi eş zamanlı olsun- eve varıyor, sonrası şov zaten.
Doymadı dayak yemelere, e istenme mevzusu da havada kaldı. İkinci sezon
Yaren’siz başlarız gibi de geliyor ara ara bana nedense. Hikayesinin vadettiği hiçbir
şeyi veremeyeceğini düşünüyorum. Sanki Miran Reyyan dinamiğindeki etkili
kadınlardan biri olarak düşünülmüyor gibi Yaren. Bakalım göreceğiz.
* Elif de en az Yaren kadar olmamış bir karakter.
Sormak isterim “Azat’ım yapmaz” diyecek kıvama geldi gelecek bu kız, peki ne mana?
Ay o tokatı Sultan atmasa ben atacaktım o derece. Ya sen ne tanıdın Azat’ı,
hadi Cihan’ı tanıdım desen bir nebze anlarım sonuçta seni arabasına bindirdi de
evine getirdi. Peki ya Azat? Yere yüzüğü atışına mı tav oldun? Araba ile sana
çarpma ihtimali mi çok masum geldi? Gönül ile buluştuğunu gördün mesela, orada
sana planlar yapacak biri gibi gelmedi mi – ki Azat yapmaz ama bunu ben
biliyorum Elif değil- Ya hepsini geçtim Azat silah ile evden Gönül’ü kaçırdı.
Anlamakta ciddi sıkıntılar yaşıyorum. Bu Elif’in gönlüne Azat’ı düşürecek
mantıklı bir flashback lazım bana.
* Nasuh senin sonun Miran’ın elinden olacak. O
değil de Reyyan eve dönünce bir an Miran ne yapacak Nasuh konusu havada mı
kalacak dedim ama benim Aslanbey Miran’ım o işi de unutur mu halletti arada
derede. Yahu ne detaylı seviyorsun bu nasıl sevmek Miran. Reyyan istesin her
şeyi yaparım hallerin var ya, ne yapsak Reyyan’a özel istekte mi bulunsak belki
siyasete filan atılırsın bizim de hayatımız kurtulur. Nasuh diye girdim de
Miran’a kayıyor hep aklım ne yapayım. Nasuh Allah aşkına sen bu Azize’ye ne
ettin? Ne yaptın, bu ne kin, bu ne öfke. Konağı filan ver kurtul. Bu arada
geçen bölümde doğru dedin Miran’a senin sözün bence de daha çok geçer. Reyyan’a
iyi davran gerisi çorap söküğü gibi gelir. Bak artık nur topu gibi kulübemiz
de var. Konak gitti gidecek derken o kulübeye ben yine anlam yükledim yükleyeceğim.
Ama bu anlam yüklemeler beni bitirecek agaaa.
* Gelelim sezon finali minik genel değerlendirme
ve beklentimin neden karşılanmadığına. Mutlu son ile bittiğini düşünenler
gördüm, kan revan klişesine girilmedi diye kısmen sevinenler gördüm, bunun da
benim gibi ara bölüm tadında olduğunu düşünenler gördüm. Bir kere o mutlu bir
son değildi. Tamam kabul ediyorum büyük jest adeta nirvana ama mevzu o değil
ki.Üç ay boyunca Reyyan Miran’a ne diyecek diye düşünme payı bırakılmasını sezon
finali olarak düşünemiyorum. Adeta devamı haftaya tadında bir finaldi o. Şöyle
olsa benim açımdan hem bir düğüm daha en sağlam yerinden çözülürdü hem de her
şey daha tadından yenmez bir hal alırdı: Reyyan Miran’a evet derdi, orada mutlu
mesut bir an yaşanırdı, ardından Azat ile yüzleşmeyi kafasına koyan Miran
Azat’ın ona Reyyan’ın Hazar’ın öz kızı olmadığı söylemesiyle yüzleşirdi. O an
hem ileride kardeş sanılma ihtimallerini bertaraf ederdik, hem de Miran için
bir dönüm noktası olurdu. Sonra bizim için de daha etkili olurdu. Tabi bana
düşmez bunlar ama bir seyirci gözü ile beni daha çok etkilerdi bu da bir
gerçek.
On iki hafta boyunca Cuma akşamlarımı güzelleştiren
Hercai’ye çok teşekkür ederim. Umarım ikinci sezon hak ettiği dokunuşlar ile
güzel bir dönem daha geçirir cağğğnım dizim ve Ekibi...