Geçen haftaki bölümde de konuştuğumuz gibi, büyük sırlar güven sorunlarını da beraberinde getiriyor. Benimse on birinci bölüme kadar kabullenmek istemediğim, dizide bize yansıttıkları kadarıyla gerçek oldu: Terzi Derviş, Behram Adıvar olduğunu açıkladı. Öte yandan ortaya son iki bölümde Ferman Koroğlu adı çıktı. İnsanlara yine teoriler ürettirecek, kim olduğu belirsiz, Behram Adıvar’ı yok etmek isteyen biri. Diğer bir tarafta da Behram Adıvar’ın ağını çökertmek isteyen Komiser Kudret ve ekibi yer alıyor. İnce iplerle örülü bir ilişki ağı söz konusu. Bakalım Kudret ve Ferman’ın birbirinden haberleri var mı?

Dila’nın kurşunların önüne atlamasından beri yelkenleri suya indiren Kuzgun, Dila’ya asla güvenemediğini itiraf etse de artık ona biraz daha güveniyor. Tıpkı çocukluğunda olduğu gibi. Biricik maymunu ile eskisi gibi el ele tutuşuyor; onun sıcaklığını ve duygularını da özlüyor belli ki. Bu ikilinin en büyük derdi kendileriyle, birbirilerine her ne kadar güvenmek istemeseler ve birbirlerine ihanet edecek gibi dursalar da birbirlerini kollamaktan geri duramıyorlar.

Öte yandan Dila geçen haftaki bölümde başladığı üzere, Kuzgun’u sözleriyle terslemeye ve suyunun tersine gitmeye devam ediyor. Bu ikili açıkça birbirleriyle oynuyor ama Dila kartları kapalı oynarken Kuzgun kartları açık oynuyor. Bu da aslında Kuzgun’un hayatının son 20 yılında yaşadığı zorluklar nedeniyle sözü özü bir olmasından, Dila’nın ise Kuzgun’un aldığı intikam nedeniyle kendisine sert davranmayı istemesi ama ne yapacağını tam olarak kestirememesinden kaynaklanıyor (Kuzgun’a yardım etmek ile yapacaklarının önüne geçmek arasında gidip geliyor).

Güzel bir dinamik oluştu bu ikili arasında; özellikle de Kuzgun’un babasının ölümünün nedenlerini araştırırken ve sonrasında düğünde. Saat ayrıntısı çok güzeldi. Dila’ya zerre güvenmeyen annem “saati bilerek kırdı” derken ben bir saniye bile şüphelenmedim (zira kendim de sürahileri masaya hep vurarak koyuyorum haha). Öte yandan Kuzgun’un mezarlık dönüşü sonrasında yaşanan duş sahnesi inanılmaz saçmaydı. Üstü başı giyinik insanın kirlerini lavaboda da temizleyebilirsiniz (maalesef anlamsız sahnelerin anlamsızlığını vurgulamadan duramayacağım). Sinematografik olarak da görsel bir farkı yarattığını düşünmüyorum.

Kuzgun ailesinden sadece Kumru’yla tam anlamıyla doyasıya sevgiyi yaşıyor şimdilik. Bu durum da Kumru’nun ailenin en araştırmacı, en fırlama karakteri olmasından kaynaklanıyor. Kumru’nun hareketlerinin pervasızlığı, sürekli olan biteni merak etmesi ve üstüne düşmesi ailenin bir nevi en akıllısı olduğuna işaret ediyor. Aslında Meryem, ailenin en zekisinin Kuzgun olduğunu düşünürken diğer çocuklara haksızlık yapmış… Üstelik küçücük çocuklar arasında “zeka” ayrımı yapmak da halen affedemeyeceğim bir davranış türü.

Kuzgun’un annesini affetmemesi çok doğal. Affedememesi de. Bir anne ölür de çocuklarını vermez, insan dünyasında da hayvan dünyasında da böyledir ama görünüşe göre Meryem’in bundan haberi yok. Kuzgun “ben seni nasıl affedeyim Kuzgun’un annesi” derken “böyle işte” diye sarılmak yeterli değil. O noktada Kuzgun annesini affetseydi de ekran başındaki kimse affetmeyecekti.

Bu arada Kumru’nun evin içine yerleştirdiği ses cihazı, eğer her bildiğini bu şekilde açık etmeye devam ederse bir işe yaramayacak ve foyası ortaya çıkacak. Cebeci ailesinin en akıllısı olduğunu iddia ettiğimiz Kumru her konuya dikkat etse de sevdiklerini korumak uğruna riskleri minimize etmeyi pek beceremiyor. Önümüzdeki bölümlerde buradan bir sıkıntı doğabilir.

Dila’nın Kudret ve ekibini sanki “kendi çalışanları” gibi kullanması biraz saçma değil mi? Her başı sıkıştığında ya da Kuzgun’un başı her sıkıştığında telefona sarılıp “Kudret” demesi, hiç tanımadığı insanlara bel bağlaması pek akıllıca hamleler değil. Öte yandan ailesi tarafından ters köşeye uğrayan, maddi anlamda Şermin tarafından kıstırılan Dila’nın şimdilik güvenebileceği ve yardım alacağı yegâne insanlar da Kudret ve Selçuk olacak gibi. Zira dizide bizlere yansıtılan başka yan karakterler yok.

Şirinler dünyasının gerçek kötüleri Gargamel ve Azman gibi hareket eden Şermin ve Bora, dizinin gerçek kötüleri mi yoksa sadece güç peşinde olan iki deli mi, anlamak güç. Dila’nın eve dönüşü ile evin esas “Hanımı” olmayı elinden kaybettiğini ve gücünün azaldığını düşünen Şermin, Dila üstünde kontrol sahibi olmaya çalışıyor. Dila’nın ise hanım ağa olmak gibi bir derdi yokken bir anda kendini Şermin’in kötülük ağı içerisinde buluyor. Bora da halasından daha beter biri olma yolunda; kendi öz halasını ses kaydı alarak tehdit etmek adeta bir Gargamel hareketi. Az kaldı bir de kadını çocuğuyla tehdit etsin, dizideki esas kötü kendisi olsun. Tabii ki öyle bir durum mümkün değil, zira onun da emir aldığı birileri çıktı ortaya: Ferman Koroğlu.

Dizideki karakterlerin isimleri çok ilginç değil mi sizce de? Dervişlikten Behramlığa, Şerif’ten Ferman’a… Bilginler Cebeciler… Belki çok üstünde durulası değildir ancak her birinin altından minik anlamlar çıkarmak zevkli…

Halen dilim Behram demeye varmıyor Terzi Derviş’e. Kuzgun’un Derviş’iydi o bizler için… Kahramanın akıl hocası, yol göstericisi, Frodo’nun Gandalf’ı ya da Harry’nin Dumbledore’u gibiydi… Settar Tanrıöğen bu rolde 80 yaşında göstermek için çok genç bir insan, bana sırf bu nedenle bile Behram’ın Kuzgun’un dedesi olması saçma geliyor, Kuzgun’un amcası olsaydı, bir nebze bunu bile kabul edebilirdim. Nüfus cüzdanını gördüğümde Derviş’in babasının adı mı Behram acaba diye bile düşündüm zira halen bu fikri kafamda reddediyorum. Tabii bu saatten sonra reddetmenin de pek bir anlamı kalmadı.

Mezarın boş çıkması birkaç soruya neden oluyor: Yusuf halen hayatta mı yoksa birileri oyun mu oynuyor? Yusuf’un başına ne geldi de 18 yaşından sonra babasını terk etti ve soyadını değiştirecek kadar babasından nefret etti? Rıfat ya da Şerif Yusuf’un babasının kim olduğunu daha evvelden biliyor muydu?

Görünüşe göre dizide yaş olarak genç görülen herkes illa birbiriyle eşleştirilecek gibi. Kartal ve Seda’dan sonra Kumru ve Cihan’ı da eşleştirmeye başladılar. Karşı cins illa birbirine aşık olacak diye bir kural yok sayın aşk tanrı ve tanrıçaları… İnsanlar iyi dost, can dostu da olabilir. Kartal ve Seda’nın dostluğu empati sonucu oluşan bir dayanışmayla gelişse de aşka varırsa gerçekten saçma olacak gibi görünüyor. Kumru ve Cihan’ın ise başlarından bir olay geçmedikçe ilişkilerinin aşka yönelik filizlenmesi şimdilik saçma görünse de Cihan’ın Derviş’in adamlarından biri olduğunu unutmamak gerek. Ali ve Füsun ise bir ilişkiye dönmesi için minik gerilimler yaratılan ama o gerilimleri bizlere güzel yansıtan bir ikili oldu. Büyük ihtimalle romantik bir ilişkide olmasalar bile entrikalar çevirecek bir ilişkiye sahipler şimdiden.

Bir sonraki bölüm için yayınlanan ön izlemede Kuzgun ve Dila halı üstüne atılmış bir şiltede huzurla uyuyorlar gibi görünüyor. Burası Meryem’in evi mi yoksa Kuzgun’un evlenince ayrıldığı Dila’ların eski evi mi, tam çıkaramadım. Öte yandan hangi ev olursa olsun, Dila kendi ailesinden yediği darbe sonrası evden çıkmak istemiş olabilir gibi. Kuzgun ise ana-baba evinde kalmayı isteyecek kadar manevi güce sahip mi emin değilim. Bu nedenle Cebeci’lerin evinin karşısındaki Dila’ların eski evinde kalıyor olma ihtimalleri daha kuvvetli geliyor.

Kuzgun, Dila’nın Rıfat’ın kızı olduğunu unutmamalı… her ne kadar kalbi bunun tersini söylese de. Dila’yı her ne kadar sevsem de hayata 1-0 önde başladığı ve babası ile ailesinin yaptıklarına göz yumduğu ve adil davranmadığı için kendi duygularını Kuzgun’a tam anlamıyla teslim edene kadar ona asla güvenmeyeceğim (sanki dizi evrenindeki karakterlerden biri benim de haha).

Cihan Kuzgun ile aynı tarafta mı yoksa tamamen Derviş/Behram’ın hizmetinde mi? Dila Kudret’in tarafında mı Kudret’i kendi işleri için mi kullanıyor? Şermin Bora ile aynı tarafta kalmaya mecbur oldu ama zekasıyla onu alt etmeyi başaracak gibi görünüyor. Kuzgun, babasının başına gelenleri öğrenmek için Ferman’ın tarafında mı yer alacak yoksa Derviş’e kıyamayarak onun tarafında mı olacak? Ali, Kuzgun ile taraf olmayı bıraktı, Bora ile de birlikte hareket etmeyi bıraktı… Ali kimin tarafında olacak? Şermin’in mi Dila’nın mı?

Sevgiyle kalın.