Geçtiğimiz hafta Kuzgun’un onuncu bölümünü izlediğimin ertesi sabahı 5’te kalkmak zorundaydım. Kısa süreli bir tatile çıktığım için yazım gecikti… Büyük sırların büyük şaşkınlıklara yol açtığı bir bölümü biraz zorlukla izlesem de çok sevdim.
Yine bölümün kısaca özetini geçelim ve sonra da üstüne yorumlarımızı yapalım:
Hastanede geçenler:
- Bölümü aslında çok güzel bir itirafla açtık; Dila’yı hastaneye getirerek sedyeye yatıran Kuzgun’a Acil Servis’indeki doktor “neyiniz oluyor?” diye sorduğunda, “Dila Cebeci, karım o benim, çocukluk arkadaşım, her şeyim” diye yanıt verdi. Kendisine, Dila’ya, çevresine bunun tersini kanıtlayacak hareketlerde bulunan Kuzgun, Dila kurşunun önüne atlayınca birden gerçek yüzünü ortaya çıkarmak zorunda kaldı aslında. Güzel bir değişimdi, duyguların dışavurumu acıyla ortaya çıktı. Hemen ardından gelen Ali’yle konuşurken ise yine ses tonu eskisine dönmüştü. Öte yandan kardeşi Kumru “Dila’nın aşkı” ve Meryem’in ise “ikisinin aşkı”na vurgu yapması, Kuzgun’daki değişimi daha da tetikliyor.
- Dila ise artık sevdiğini belli etmek yerine tersi role bürünmeyi tercih etti; yanından bir an olsun ayrılmayan, ihtiyaçlarına koşan, gerekenleri bir bir yapan Kuzgun’a ters davranmaları, kötü şakalarına ters davranmaları “haşlama turizm”in gerçekten iş başına geçtiğini gösteriyor (haklısın vallahi Kuzgun Cebeci). “Refleks ile Kuzgun’u kurtardığını” iddia etti ama bir yandan da odasında ziyarete gelen Bora’dan rahatsız olan Kuzgun’a hak verip, elini adamın elinden çekti. Dila da Kuzgun’un tersi değişim içerisine girmeye çalışıyor ancak karşı taraf zarar gördüğü anda yumuşak yüzü anında ortaya çıkıyor.
Hastane bölümünün teknik hataları: Kimse ameliyattan makyajlı çıkmaz, Burcu Biricik’in yüzüne kat kat fondöten sürüp kontur çekmek çok anlamsız olmuş. Değinmeden geçemedim. Ameliyattan çıkmış ve kan kaybetmiş bir insanın yüzünün daha beyaz ve dudaklarının renginin atmış olması gerekir.
Bilginlerin evinde geçenler:
- Kuzgun ve Dila olan biten kötü olayların da etkisiyle yine tatlı sert konuşuyorlar aralarında. Kuzgun’un “hayalet ağrısı” ise 20 yıllık terk edilmişliğin en basit işareti. Anne sevgisinden yoksun kalmış, ailesinden koparılmış, can arkadaşına ulaşamamış, tekmelenmiş, dövülmüş, böbreği çalınmış, oradan oraya sürülmüş Kuzgun’un hayalet ağrısı bir değil birçok ağrının bir bütünü. Dila’yla birlikte acısı geçse de yerine geçen duyguyu – sevgiyi bilmiyor Kuzgun… Dila dediğini yapacağını sanıyordu “seni kendime aşık edeceğim” diyerek, sanki Kuzgun kendisine aşık değilmiş gibi. Biliyorum, dizinin başında bu kadar küçük çocukların “aşkı” bilmesi çok anlamsız geliyor birçok kişiye ama çocukluk takıntısı, birbirlerinin can arkadaşı olan bu iki insan birbirlerini hep çok özlemiş ve çok da sevmiş. Çocukken birbirini çok seven iki insanın büyüyünce âşık olmaları anlamsız gelmiyor.
- Ali ve Kuzgun’un ters köşesi de harikaydı… Açıkçası son ana kadar sürekli gelgitli düşündüm bu hususta; Ali Kuzgun’a ihanet mi etti yoksa gerçekten de kurguladıkları oyuna mı hizmet etti bir türlü emin olamadım. Aslında Kuzgun’dan nefret etmesine rağmen nasıl iş birliği yaptığı hususunda ikna olamamıştım ta ki arabadaki konuşma sahnesini görene kadar.
Dışarıda olan bitenler:
- Selçuk’un ise Kudret’in çalışanı olarak çıkması gayet mantıklı bir ayrıntı. İçime sinmeyen mevzu ise eski polis çocuğu Kuzgun’u, Kudret neden alt etmek istiyor? Bunun da minik bir kokusu çıkacak bir yerden diye umuyorum. Zira Kudret’in “Neden Kuzgun’u değil de seni seçtim? Kuzgun bu dünyanın içine girmek istiyor, sen ise bu dünyadan kaçmak istiyorsun” açıklaması bana yeterli gelmedi. Kuzgun’un babasının polis olduğunu nasıl bilmez bu kadın? Neden sadece Rıfat’ın ailesini affetmeye meyilli?
- Kartal ve Seda arasında filizlenen dostluk/flörtleşme tam anlamıyla içime sinmedi… Oyunculuklardan kaynaklanmıyor bu durum; kötü koşullarda karşılaşan mutsuz insanlar birbirlerine empati duyabilir, bunu anlarım. Ancak Kartal bir insanın canına kıydı, bunun vicdan muhasebesini Ali’ye borçlu olduğu halde Ali’nin eşiyle yakınlaşırken nasıl bir vicdan muhasebesi yapmıyor, onu aklım almadı.
- Şermin, Bora’nın nasıl bir katliam yapabileceğini akıl edememiş (?), Bora’ya kızmasından anladık (mı acaba?). Öte yandan Rıfat’ı hemen kafa kola alıp “Kuzgun aşırı tehlikeli, o güçlenmeden bütün paraları Dila’dan al bize dağıt” ürkütücü bir plan… Şermin’inde grilik göremiyorum. Neredeyse tamamen siyah bir karakter. Dolayısıyla Bora’ya kızması da çok içten gelmedi.
- Gelelim en ters köşeye: Terzi Derviş’in Behram Adıvar olması… Siz buna inandınız mı? Bana en başından beri kör gözüne parmağım gibi geliyor bu konu. Behram’ın Derviş olmasına inanamıyorum bir türlü… Eğer bu gerçekse dizinin birkaç bölüme bitmesini beklerdim, oysa öyle bir durum da mümkün görünmüyor çünkü hikâye bize yine ters köşeler sunup hepimizi tadından yenmeyecek bir şekilde şaşırtıyor.
Madem bu hafta yazı gecikti, o halde bölüm öncesi fragmanlara da kısaca göz atalım:
- 11’inci bölümün ilk sahnesi ve iki fragmandan anladığımız kadarıyla bu bölümün ana teması “güven sorunu”.
- Kuzgun annesine “Kuzgun’un annesi” diye hitap ederken son 20 yıldır annesine güvenmekte ne büyük güçlük çektiğinden dem vuruyor.
- Öte yandan bunca zamandır güvendiği, “Dervişim” dediği Derviş’e de artık güvenemiyor. Babasını o mu öldürdü, kim öldürdü, güvenemiyor, inanamıyor. Haliyle soruların yanıtlarını bulmak için koşuyor.
- Dila’ya ise “hiç güvenmediğini” söylüyor, bir tek ona inanmak istediğini açıklıyor. Acaba Dila’nın Cebeci’lerin evine paket sakladığını biliyor mu? Öğreniyor mu? Birkaç bölüm sonra öğrenip tam birbirlerine açılmışlarken mi Dila’ya sırtını dönecek?
- Rıfat da Dila’yı “Kuzgun’a güvenmemesi” konusunda uyarıyor. Öte yandan Dila daha çok güvenir gibi… Birbirleri için kurşunların önlerine atıldıkları, tehlikeli oyunlar oynadıkları için daha da yakınlaşıyorlar çünkü.
- Kuzgun ikinci fragmanın sonunda ateş ediyor… Kime ateş ediyor? Bence burası da muallak.
Dipnot: Kuzgun da Dila da dönüşüm geçiriyorlar. Dizinin en başındaki herkesi tepetaklak eden Kuzgun, sevmeyi öğrenmek istiyor şimdi Dila’yla. Dila ise Kuzgun’a güvenmemek istiyor, arkasını oymak istiyor ama yapamıyor. Sezonun başındaki sevgi dolu Dila güvenmekle güvenmemek arasında bir döngü içinde. Kuzgun ise kimseye güvenmezken ve en son güveneceği Dila iken tam da ona güvenmenin eşiğinde.
On birinci bölümde görüşmek dileğiyle.