Siyah Beyaz Aşk: Kördüğüm

Siyah Beyaz Aşk: Kördüğüm
- Yakınımda ol, ama yanımda olma. Bilmece mi bu?
- Kördüğüm.
- Benim Suçum var mı?
- Senin suçun büyük

Aşk için dünya üzerinde söylenmiş kaç söz varsa, hepsini tek bir bakışta görmek istiyor ille de insan. İstiyor ki her şey silinsin, bembeyaz bir deftere, sırf onun için, daha önce hiç söylenmemiş şeyler yazılsın. Yaşamayı yeniden, sevilerek keşfetmek istiyor tıpkı ağlamayı, gülmeyi yeni öğrenen bir bebek gibi.  Belkiler, acabalar olmadan baktığı gözlerde kendine dair bir şeyler arıyor. Aslı da almış kalbini avucuna, bu arayışın içinde bir oraya bir buraya savruluyor işte.

Yine bir sürü şeyi aynı anda hissettiğim bir bölüm finalini geride bıraktık. O son sahneye, o son repliklere kadar umudumu korudum Aslı’ya dair. Bu kadar çaresizce sevilmeyi beklememesini diledim ama o çoktan neyi var neyi yoksa kaybettiğini kabullenmiş. “Yeter” diye isyan etmesi sevildiğini göremediği içinmiş, Ferhat da itiraf ederse eşitlenecekler, kaybetmemiş sayılacak diyeymiş bu kadar çabalaması.

Onun kadar aydınlık bir kadın aşkı mağlubiyet gibi görmezdi eğer benliğinden vazgeçmeseydi. Aşkı Ferhat gibiler mağlubiyet olarak görür çünkü onun âşık olabilmesi için değişmesi şarttır. Yıllarca acıyla yonttuğu taşlaşmış kalbi un ufak olur, bocalar, kırar, kırılır ve kaybettiğini sanır. Gardını indirir, korkularını anlatır, yaralarını gösterir, ama sonra iyileşir. Yenildim zannettiğinin ilacı olduğunu, artık dokunduğu yerlerin acımadığını keşfeder.

Ama Aslı gibi güçlü kadınlar için böyle bir adama âşık olmak meydan okumadır. Adamın varlığını üzerinden tanımladığı karanlığa, çirkinliğe teslim olmayıp, güzele olan inancını bir an olsun kaybetmemektir. Kim olduğuna tutunmaktır. Sonra fark eder ki onu iyileştirerek kazanmış. Aşkı için aşığıyla mücadele etmiş ve yaşadıklarını temize çekmiş. Kırgınım sana Aslı, mücadele etmek yerine fethedilmeyi beklediğin için çok ama çok kırgınım.

Ferhat’ın ne değişecek sorusu ne kadar haklıydı. O sahne gerçekten yaşandıysa bile o iki kelimeyi duymak nereye götürecek sizi? Daha mı güçlüsün artık? Tamamlandın mı? İzleyici gözüyle de, Aslı bütün içsel çekişmelerinden bir anda kurtulacak ve bütün dünyaya karşı mı duracaklar birlikte, yoksa Ferhat yine iki lafından birinde ne kadar sevilmeyesi bir adam olduğundan bahsedip Aslı’ya ondan uzak durmasını mı buyuracak?

Final sahnesi o itiraf ve o öpücük dışında harika gidiyordu aslında. Ferhat yine Aslı’ya beni kendine âşık ettin dedi gizli gizli, suçun büyük dedi. Aslı yakınında olup yanında olamamaya isyan etti, sesindeki titreme, gözündeki bir damla yaş Ferhat’ı yine bir uçurumun tepesinden aşağı yuvarladı usulca, gözlerinde gördük. Ve belki de ilişkilerini bu zamana kadar en iyi anlatan tanımı duyduk Ferhat’ın ağzından; kördüğüm. Aslı kaybettim diyerek hem kendine hem aşka bu kadar haksızlık edene kadar her şey nefisti. Şimdi ne kadarı gerçek ne kadarı hayal diye düşünmek içimden gelmiyor açıkçası. Bütün saatler gerçekten de aşka hürmetten 9’da durdular mı yoksa o iki kelimeyi sadece Ferhat’ın hayali haykıracak ve Aslı bu sefer gerçekten yenilecek mi, izleyip göreceğiz.

Arkalarından atlı kovalıyormuş gibi yaşıyorlar bir şeyleri ve konuşulması gerekenlerin hep üstünden atlıyorlar. Başından beri hep Aslı’nın Ferhat’a rehberlik edeceğini düşündüm, ona sevmeyi ve diğer her şeyi öğreteceğini. Ama Hikâye bana tam tersini verdi, bu bölüm Ferhat Aslı’ya dedi ki kendinle savaşma; kazanamazsın. Çünkü o kazanamadı, ama Aslı’nın kendine rağmen Ferhat’a duyduğu aşk, bu aşkı hazmediş biçimi onu yıkılmaz biri haline dönüştürme potansiyeline sahip. Onu en güçlü kılacak mücadele, kendinin ve sevdiği adamın kim olduğunu unutmadan farklı uçlarında durdukları o teraziyi dengeye getirme mücadelesi olacaktı. Bilemiyorum geç mi kalındı.

Ferhat ve başhekim sahnesinde geçen bölümdekine çok benzer bir hayal kırıklığı yaşadım ve gerçekten inanılmaz gereksiz bir sahneydi. Benim göremediğim çok ulvi bir amaca mı hizmet etti Ferhat’ın eşkıyalığı? Ne diyecektik yani Ferhat nasıl güzel sahiplendi mi? Bunu biz zaten böyle gösterilmeseydi de biliyorduk. Ha amaç Aslı’ya bunu göstermekse, Aslı Ferhat’ın her tarafı dökülen “Bir daha karımın adını ağzına almayacaksın, Karımın işiyle ilgili konuşmayacaksın” laflarından mı etkilenecekti?  Peki, sana onun işiyle ilgili konuşma hakkını kim verdi Ferhat Aslan? Üstelik sahnenin bitimindeki Aslı’nın sözde diklenmesi de kelime oyunlarıyla edilen flörte dönüştü. Aslı orda gerçekten bir tepki gösterseydi o Ferhat ağzını yaya yaya “benim karıma kimse gak guk edemez” gibi bir cümle kurabilir miydi? Kendi kendine bin bir güçlükle inşa ettiği kariyerine böyle basit, ucuz mafyavari hareketlerle müdahale etmesine tepkisi nasıl bu kadar kısıtlı olur? Aslı’nın mesleği bile onun bu hikâyedeki tek varlık sebebinin Ferhat’ın karısı olduğunu anlatmanın bir aracı haline geldi ya, buna gerçekten çok üzülüyorum.

Aslı bölümün ilk yarısında ne kadar yetersiz ama doğru tepkiler verdiyse bölümün ikinci yarısı yine hiçbir şey olmamış gibi yelkenleri suya indirdi. Ferhat’ın birileri tarafından hırpalandığını görmek Aslı’nın sahip olduğu en büyük zaaf, bundan emin olduk. Kendine öyle bir koruyucu ve şefkatli âşık rolü biçmiş ki, Ferhat’ın gözündeki en ufak acı, gerçekten ne hissettiğini asla sorgulamamasına neden oluyor. Tam dedim ki nihayet, hesap vermeyi bıraktı, işi için mücadele etti, Namık’a diklendi ama ne kadar sürdü bu kararlılığı? Yarım gün falan mı? Sonra yine Ferhat’ın acısına merhem olma telaşıyla bir kenara fırlattı kendini.

Bir tatsızlık çıkmasın doktor?

Ferhat’ın yiğitle ilgili üzüntüsünü bu kadar açık kelimelerle anlatması, seni yanımda istedim demesi karakterin gelişimi açısından ne kadar güzel adımlardı.  İlk defa gerçekten konuştular. Gardını tamamen indirdi ve Aslı’dan yardım talep etti. Ferhat Aslan için nasıl büyük bir gelişme. Takip eden sahnede Ferhat Aslı’yı kötü olduğuna, Aslı Ferhat’ı öyle olmadığına inandırmaya çalıştı. Ne garip, ben Aslı’nın gözünü bir kadının, hatta belki Suna’nın açacağını düşünürken bunu yapmaya çalışan bizzat Ferhat oldu. Benim bataklık olduğumu biliyorsun ve görmezden geliyorsun diye dan dan yüzüne vurdu. Fikrim değişti dedi Aslı, Ferhat da haklı olarak fikrini değiştiren ne diye sordu ve yine bir cevap duyamadık. Neden duyamadık? Çünkü hikâyenin buna verecek tek cevabı var; Aslı âşık oldu ve gözü hiçbir şeyi görmüyor. Üzülerek fark ediyorum ki gerçekten şu an geldiğimiz noktada Aslı’nın tek varlık sebebi Ferhat’a âşık olmak. Aslı nasıl bir anda Ferhat’ın katil olmadığına ikna oldu, neden bataklık olmadığını düşünüyor? Cevap yok. Daha çocuk yaşta karanlığın içine itilmiş, peki sonra? Cezasını çektikten sonra neden doğru yerde durmayı seçmemiş de tetikçi olmuş? Aslı’nın kendine en azından bunları sorması gerekmez mi? Biz Aslı’nın yanlış kişi olduğunu bile bile Ferhat için yanışını izlesek olmaz mı? Anlayamıyorum gerçekten hikâye, izleyiciyi buna inandıramamaktan korktuğu için mi ortada duran gerçeği inatla görmemeyi seçiyor, yoksa bu sebepleri önemsiz mi buluyor. Oysa bence Ferhat’la Aslı’yı farklı yapacak olan tam da bunun anlatılması olurdu.

Aslı tarafından icat edilen yeni bir işkence yöntemi bu galiba..

Her açıdan Yiğit-Ferhat sahnesinin duygusu inanılmaz iyiydi. Diyalogları, Yiğit’in vurgu yaptığı babalık konuşması, ikilinin oyunculukları… İbrahim Çelikkol yine mimikleriyle oynadı, sırtını dönüp giderkenki onaylaması ve belli belirsiz “çok” deyişi bin cümleyle anlatılacak acıyı kalbime işledi. Yiğit’in isyanı da sitemi de çok yerindeydi. Acıtacağını bildiği kelimelerini özenle seçti. Peki sorun neydi? Sorun Yiğit’in başlangıçta nihayet abisini kurtardığını düşünüp hiçbir pişmanlık belirtisi göstermemesiydi. Sorun, Yiğit’in Ebru’yu sadece yaralayabilecekken öldürmesiydi. Geçen bölümdeki konuşmalarında emanetini korudum deyip flashbackte abisine borcunu ödediğini düşünen, neredeyse yaptığından gurur duyan adam, bir gecede, “senin yüzünden katil oldum noktasına geldi”. Zaten başından beri vermesi gereken tepki bu bölümde izlediğimizdi, ne yapalım, geçen bölüm yaşanmamış gibi unutalım mı o zaman?

Geçen hafta Ayhan avukat olur da Yiğit’i kurtarırsa tadımız kaçar demiştim. Gerçekten de kaçtı. Ben Aslı’yı güçlü ve kendi ayakları üstünde duran bir kadın olarak görmeye devam etmek isterken Ayhan’ın iş bitirici hallerini izledik. Ama Selin Şekerci çok güzel bir Ayhan olmuş, biraz önyargılıydım ama dizinin genel ruhuna çok yakışmış. Ferhat Deniz’le tanışırken onun elini sıkmamıştı ve bunu inanılmaz itici bulmuştum, bu bölüm aynı şeyi Ayhan’a yaptı ve tutarlılık testinden tam puan aldı. Ama sonra? Nasıl ona bataklık meselesinden bahseder? Nasıl kardeşiyle ilgili bir konuda yorum yapmasına izin verir? Ferhat konuşmuyor diye söylendik, şimdi de susturamıyoruz. Ayhan nasıl olur da Ferhat’a dokunacak kadar aşabilir Ferhat’ın herkesle arasına koyduğu o mesafeyi. Umuyorum buradan adeta bir biraderlik ilişkisi, Ayhan’dan da bir Abidin ya da Dilsiz çıkar, yoksa kendisine dokunulmasından hoşlanmayan Ferhat Aslan’ın kuzu kuzu eline merhem araması içimi burktu biraz. Yine de Aslı’nın Ayhan’ı ilk defa Ferhat’ın yanında görmemesi, kendi kendilerine tanışmaları bu konuda güzel bir detaydı. Minnet gerçekten Ferhat’ın asla taşıyamayacağı bir yükmüş, Azad çok doğru söylemiş. Boş sandık metaforunu ben o zamanlar izlediğimde Ferhat’ın günahlarına yormuştum, ama Namık’a duyduğu minnetmiş. Şimdi bir de başımıza Ayhan’a ve Azad’a duyacağı minnet mi çıktı?

Azad’ın Ferhat’a Namık yüzünden yaklaştığından eminiz herhalde. Hatta bu kinin sebebi Yeter bile olabilir. Düğünde Hiç ilk kez görüyormuş gibi bakmadı ve adeta çarpıldı. Hoş, Arzu Gamze Kılıç inanılmaz güzeldi orda, hatta Ferhat’ın annesi olmak için fazla güzeldi. Olası bir Yeter-Azad meselesi biraz klişe olur ama izletir yine de kendini, çünkü bir anda Ferhat’ın hayatına dalmasına rağmen Azad’ı sevdim ben. Ferhat’ın insanlarla ilgili içgüdülerine güvenmemiz gerekiyor, henüz hiç yanıldığını görmedik. Azad’la ilgili de düğündeki o bakışı aklına bir soru işareti olduğunu gösterdi. Bakalım buradan bir ters köşe gelecek mi, yoksa Azad Ferhat’ın manevi babalığına mı terfi edecek, merakla izleyeceğim açıkçası. Bir de iyi ki herkesin aklını kurcalayan Ebru’nun yaşı meselesine bir açıklık getirildi. Şahin’in gerçek kızıyla ve Azad’la ilişkisine dair olasılıklar masada ve hangi yola girilirse girilsin Ebru hikâyesinden daha iyi olacağı kesin.

Yine Ferhat-Aslı dinamiğiyle ilgili söylemek istediğim bir sürü şey olduğundan konak sakinlerine yerim kalmadı, ama herkesin bir dayanma noktası vardır, bu sınır Cüneyt için bile aşıldı Namık tarafından. Namık’ı muhtemelen o vurmadı ama planlarının daha da çirkinleşeceğini öngörmek çok da zor değil. Açıkçası Namık’ı kimin vurduğunu maalesef hiç merak etmiyorum. İdil, ben yıllardır bu güne hazırlandım dedikten sonra onun olabileceğini düşündüm, ama bölümde inatla Yeter’in üzerinde duruldu. Azad bile çıkabilir bu işin arkasından. Düzgün anlatıldığı ve doğru bir çatışmaya bağlandığı sürece kim olduğu çok da önemli değil açıkçası.

Son sözlere gelirsem; diziyi takip eden çoğunluk olarak-ki buna ben de dâhilim- Ferhat'ı anlamanın gönüllüsüyüz. Gerçek, hayatın içinden bir karaktere hiç yakınsamadığı için onu drama evreninde kabul edip, cesetlerini, buz gibi duruşunu, kırıcı sözlerini anlamak için çaba sarf ediyoruz. Ama Aslı öyle değil. Güçlü duruşu, olaylara verdiği mantıklı tepkiler onu kurmaca bir karakterden farklı kılıyor. Bu yüzden galiba, onun tökezlemesini kabul etmek benim için Ferhat'ın yanlışlarını kabullenmekten daha zor. Çünkü Ferhat'ın karşısında olma şansı ona verilmiş ve benim izleyici olarak kabul ettiğim şeylere onun direnç göstermesini bekliyorum, çünkü izleyici olmasaydım ve o durum benim gerçekliğim olsaydı ben öyle yapardım. Benim fikrimce, final sahnesi gerçekse, hikâye açısından bir yol ayrımındayız. Ya eskiye dönülecek, iki ileri bir geri mesafe alamayan ve nedensizce kopamayan ve bu arada kadın karakterin hikâyesinin tamamen tüketildiği iki klasik âşık izleyeceğiz, ya da artık Ferhat’ın Aslı’yı uzağına itmediği, bilakis Aslı’nın içine düştüğü hali kabullenemeyip kendini kurtarmaya çalıştığı ama çözüldükçe daha çok bağlandığı bir kördüğüm hikâyesi. 

Uzun uzun derdimi anlatmaya çalıştığım bu yazıyı okuduğunuz için çok teşekkür ederim. Dikenli de olsa, girdiğimiz yolların denize ulaştığı, su gibi akan nice bölümler izlemek dileğiyle. 

Sevgiler.
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER