Siyah Beyaz Aşk: Bir Lotus Çiçeği gibi öylesine mağrur

Siyah Beyaz Aşk: Bir Lotus Çiçeği gibi öylesine mağrur
Kadın, “Bataklıksın sen!” diye haykırdı ve ekledi: “Sakın sevme, çünkü sen severken de öldürürsün!” dedi. Adam gözünden süzülen yaşlarla “Olur!” diye cevap verdi. Anlaştılar. Ferhat sevmeyecekti, Aslı da Ferhat'ın sevdiğine tanık olmayacaktı.
 
Bana göre aralarındaki anlaşma buydu ve bozuldu. Adam sevdi, kadın sevilmesine izin verdi. Kadın da kalbine karşı çıkamadı. O da sevdi. Bütün anlaşmalar altüst oldu... El yüze değdi, kalp kalbe kavuştu, dudak dudakla buluştu, gözler birbirlerinde kayboldu! Beyaz beyazlığından hiçbir şey kaybetmedi.
 
Aslı, bir lotus çiçeği gibi öylesine mağrur ki sevmemek elde değil. Lotus çiçeği çok şeyler anlatır. Çamurlu ortamlarda, bataklıklarda yaşasalar bile o çamurun kendisini kirletmesine asla izin vermezler. Çünkü o çamurun içinde çamursuz yaşayabilen nadide bir çiçektir. Bataklığın tüm karanlığına ve korkutucu olmasına rağmen dimdik başını eğmeden yaşayan, dediğim dedik türden bir çiçektir. Güçlüdür... Çamurun kendine kök salmasına izin verdiği, kabullendiği tek çiçektir, lotus... Bataklıkta lotusla anlam kazanır, daha bakılır, daha kabul edilebilir hale gelir. Gökten bulutların arasından karanlığa düşen bir tohumdur lotus ve karanlıkta bile filizlenebilecek, tertemiz kalmayada devam edecek kadar duru aşkın da temsilcisidir.
 
Ama siyah öyle mi? O görkemli lotusun bir gün solma olasılığının sebebi oluverir diye çıldırıyor, çıldırdıkça siyah daha da kararıyor. Sevemez sanırken, sevdi! Hem de ilk defa. Nefesini başka bir nefesle paylaştı. Evet kızdı, hem de çok. Ama sadece kendine kızdı. Yenik düştüğü duygularına kızdı. Bakarken kıyamamasına kızdı. Hayallerinde Aslı'yı hissetmesine kızdı. Hiç tatmadığı duygularla savaşıp bocalıyor Ferhat. Ona dokunduğu için değil. Onu öptüğü için değil. Onu sevdiği için değil bu kızmaları. Olacakları hesap edemeyecek kadar mutlu olmasınaydı kızgınlığı.
 
Ellerinde kelepçe ile yürürken Ferhat'ın Aslı'ya bakışı ne de çok şeyler anlatıyordu aslında. Ferhat'ın sessizliği bile bir isyandı. Aslı’ya birşey olsa yaşayabilir miydi? Severken hem de çok severken, sevgisi onun ölümüne neden olmazdı, olmamalıydı? Aynı şeylere susmaları bile aşka dairdi. Ayrı dilden konuşmaları da aşktandı. Her aşk farklılığını içinde barındırır. Aşk aşka benzemez, benzememeli. Aşka ve sevgiye hoyratlık yakışmaz. Seven adam sevdiğini incitmez, yıpratmaz... Ama bazen koşullar değişir, sırf sevdiği kadını koruyabilmek için vazgeçer gibi yaparsın. Kadın da vazgeçildiğini affetmez...
 
Aslı da sürekli bu ilişkiyi ve yaşanılanları sorgular hale geldi. Aklı kalbini ele geçirmişti. Kafasında dolaşan sorularla hem kendini yaralıyor, hem de Ferhat’ı incitiyordu. Haklı mıydı peki Aslı? Biraz evet, biraz hayır! Eğer sevdiğine kendini teslim ettiysen, sen de onu teslim almışsın demektir Aslı. Yaşanılan o an için söylememen gereken tek bir şey vardı Aslı. O da “bir anlık gafletti!” demeni sindiremedim, sana da yakıştıramadım!
 
Gaflet nedir Aslı? Gaflet; sevdiğinle düştüğün sevda ateşinde, yaşadığınız büyülü anlara  gaflet denmez. Hele sırf ona kızdın diye Ferhat’ı dağlamak için kurduğun cümlelerle onun sana tepkisiz ve ilgisiz kalması, bağırması, komutlar vermesine sırf sen isyan ettin diye gaflet diyemezsin. Gaflete de böyle düşülmez.
 
Gaflet; sevdiğinin seni ve aşkınızı çok basit-adi birisi için bir anlık bile olsa hiçe sayıp, unutmasına ve bir şeyler yaşamasına denir! Ferhat'ın sana ilgisiz kaldığını, pişman olduğunu sanman ve bu yüzden yaşadıklarınıza onun adına gafletti diye tanım biçmen olmadı Aslı. Karanlığından seni uzak tutabilmek için çirkinin büründüğü maskeyi düşürmen hiç kolay olmayacak. Ama sen bunu başarabilirsin, onu anlayabilirsin Aslı. Ferhat için de çok özel olan bir anı böylesine yakar ve yıkarsan o da kardeşinin hapiste olmasının sebebini sana yükler. Öfke herkesi yaralar, yıpratır ve üzer. Yapma Aslı! Öğreniyor hem de yavaş yavaş. Hiç ummadığın bir gün de olacak en beklediklerin.
 
Ferhat’ın bağırmaları, çağırmaları, emirleri, bitmek tükenmek bilmeyen surat atışlarına kızmamak elbette elde değil. Aslı'sını emanet ettiğini görmesek, acı içinde "Aslı Aslı..." diyerek bayıldığına tanık olmasak, hayallerinde Aslı'nın dokunduğu yerlere dokunduğunu buğulu gözleri eşliğinde izlemesek ne çok kızardık... Bundan sonra senin işin de zor Ferhat Aslan. Biraz da Aslı karanlığa bürünse, seni şöyle peşinde inletse pek güzel olur diye de düşünmüyor değilim. Kim bilir izleyelim ve görelim.
 
Güzel, "Bir daha bana sakın dokunma!" dedi. Çirkin, "Bir daha olmaz!" diyerek onayladı. Oldu mu şimdi? Aşk, dokunmak ister, hissetmek ister, sevmek ister, dudaktan kalbe akmak ister. Aşk tutku ister... Siyah beyazı ister... Güzel çirkini ister...
 
Güzel ölmemek için çirkine sormuştu: "Bir yerlerde minicik bir beyaz nokta kaldıysa!" demişti. Çirkin alaylı bir yüz ifadeyle "Bu edebiyatı yutmayacağını." söylemişti. Ama şimdi güzel bilmez, siyahın için de derinlerde bir yerde artık o minicik beyaz noktanın var olduğunu. Sebebinin kendisi olduğunu. O beyaz nokta, güzelin dokunuşları ile ortaya çıktı. Artık o beyaz nokta büyüyor. Nasıl mı? Aslı Ferhat'a dokundukça, Ferhat Aslı'ya dokundukça... Gizliden gizliye tüm karanlığa inat büyüyor...
 
Mutlulukla ve sağlıkla kalın...
 
Notlarım:
*Abidin, sen ne güzel, ne içten, ne iyi bir adamsın.
*Dilsiz, gözlerle nasıl içten içe sevilir ne de güzel gösterdin bizlere.
*Gülsüm, çok tatlı ama bir o kadar yaralı ve deneyimsiz.
*Cüneyt, dayağa hep karşıyız ama dayak yemeler sana pek yakıştı.
*Kaçırılıp bir yere kapatılan, dış dünya ile bağlantısı kesilen, sözlü ve özelliklede fiziksel olarak taciz edilen, dövülen, sövülen ve sürekli eziyet edilen rehinenin, rehin alan kişiye karşı hayatta kalabilmek için duydukları, besledikleri bağımlılığa "Stockholm Sendrum"u denir.
 Ama hani bilmeyenler varsa "Siyah Beyaz Aşk!" bir "Stockholm Sendromu"na yakalanmış bir kadını ve bundan doğmuş bir aşkı anlatmıyor! Örnek: Aslı, fikirlerini korkmadan her koşulda dile getiren bir kadın. Doğrularından vazgeçmeyen ve bunları kaybetmeyen. Yemesi, içmesi, tuvaleti kullanması ya da banyo yapması hiçbir koşulda engellenmedi. İnsanlarla bir arada, ışık almayan soğuk ya da çok sıcak daracık odalara kapatılmadı. Sevdiklerini görebildi. Telefon kullanabildi, işine gitti. Her gece yeni baştan işkenceye, tacize hem fiziksel hem de sözlü olarak uğramadı. Dış dünya ile bağlantısı kesilmedi. Sıralayabileceğim onlarca daha örnek var ama burada kısa kesiyorum. Hepinize sevgiler!
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER