Acı Tatlı Ekşi'yi izleme düşüncesine sahip olduğum an, nasıl bir filmi izleyeceğim konusunda da bir mantık yürütmüştüm. Özge Özpirinçci ve Buğra Gülsoy, çift olarak, Aşk Yeniden gibi bir romantik komedide üst seviyelerde performans sergilemişlerdi. İkilinin bu güzel uyumunun, Buğra Gülsoy'un senaristliğini, Andaç Haznedaroğlu'nun yönetmenliğini üstlendiği BKM yapımı bu uyarlama filmle taçlandırılması elbette fikren hoştu ve olağan olarak bir romantik komedi izleyecek olmalıydık. Ancak filmi izledikten sonra bu düşüncem değişti. Neden mi? Çünkü romantik komediden daha anlamlı bir film izledim. Film, bazılarının sevdiği ancak benim bir türlü sevemediğim, "absürt" komedi unsurunu merkezine almıyordu bir kere. Filmdeki duygular, komedi ve dramı yani hayatın o pek aşina olduğumuz iki yüzünü tüm içtenliğiyle selamlıyordu. Ne de olsa hayatta acı anlar da vardı, tatlı anlar da. Ve hatta ekşi anlar da. Hayat insan içindi ve insan, o kimi zaman güldüren kimi zaman ağlatan hayata bir şekilde tutunmayı başarmalıydı...
Duygu (Özge Özpirinçci) ve Murat(Buğra Gülsoy)'ın daha çoçukken başlayan, gençliklerinde ve dahi geleceklerinde de devam edeceğine şahit olacağımız aşkını izlemeyi vaat ediyor Acı Tatlı Ekşi. Ama sıradan bir aşkı değil. Aşkın "sıradan"ı mı olurmuş diyeceksiniz. Tabii ki olmaz ancak Acı Tatlı Ekşi'yi izlediğinizde aşkın, bazı sebeplerden dolayı savrulan ama karşılıklı fedakarlıktan yorulmayan, kaçınmayan tarafını da göreceksiniz.
Filmdeki karakterlerden bahsedelim şimdi.
Duygu, üniversite yıllarındayken içinde bulunduğu anı tüketmeye meyilli bir karakterle ön plana çıkıyor. Bugünde yaşıyor, yaptığının ne gibi sonuçlar doğuracağını dahi düşünmüyor. Küçük kartlara ufak çılgınlıklar sığdırıp bunları gerçekleştirmekten çekinmiyor mesela. Hayatı bir çeşit oyuna dönüştürüyor kendince. Bu yönüyle cesur bir Duygu da görüyoruz. Özge Özpirinçci ruhuna üflediği hayatla Duygu'nun bu devingen, cesur halini alabildiğine serbest bırakıyor filmde. Sonra Duygu'nun mücadeleci bir karaktere sahip olduğunu görüyoruz. Murat'ın hayatını eksik bırakmamak için gitmeyi tercih edişi ama kendi adına hayatı devam ettirmekten vazgeçmeyişi bile bunu bize göstermeye yetiyor.
Murat da üniversite yıllarındayken Duygu gibi anı yaşamayı seviyor. İleride, kariyerindeki gelişimiyle birlikte daha ağırbaşlı, prensipli bir Murat görüyoruz. Aşkın etkisiyle ufak tefek çılgınlıklar yapsa da hamurunda kuralcılık olanlardan. Aşkına söyleyecek söz yok ama! Tam bir aşık... Sevdiği kadın için delicesine ağlamaktan çekinenlerden değil. Yaşadıklarına karşılık kuyruğu dik tutmak gibi bir çabası da yok. Tüm bunları bizlere hissettirebilen Buğra Gülsoy, Murat karakterini çok iyi giymişti anlayacağınız. Kendisinin oyunculuğuyla "aşkta Murat gibi olun" mesajını aldık biz, artık hafızalarda o!
Yine Duygu'nun dükkanında yardımcısı olarak çalışan Alper'le tanışıyoruz. Alper bir yardımcı olmaktan çok bir dost gibi. Duygu'nun zor anında işittiği ses, uzandığı el gibi. Yusuf Akgün de gayet başarılı bir şekilde Alper olmuştu.
Elif de karakter olarak iyi çıkarılmıştı. İnandırıcılığı yüksekti. Gözde Türkpençe'nin yorumu sayesinde izlerken Duygu ile Murat'ın arasından çıksa da kavuşsalar diyeceksiniz.
Karakterlere bu şekilde değindikten sonra genel bir değerlendirmede bulunmak istiyorum.
İzlerken fedakarlığı, aşkı, mutluluğu, hüznü, acıyı, acının içinize bir gözyaşı gibi düşen ama düştüğü yeri eriten sızısını yaşamanız kaçınılmaz. Sizi bir yerden sonra sorgulamaya da itiyor yaşattığı duygu iklimleri içinde. "Yaz"ınızla "kış"ınız o kadar yakın ki hayatta, aradaki bir "bahar"a bakar, demek istiyor belki de.
Özetle film dokunuyor ve dokunduğu yeri acıtıyor. Hayatın tıpkısı... Acı ve ekşi anlardan geçmeden tatlı olana erişemediğimiz şu hayatın tıpkısını sığdırıyorlar 106 dakikalık filme.
Filmdeki mekanlar, kostümler ve detaylar ise izleyicilerini Duygu ve Murat'ın dünyasına inandırmaya fazlasıyla yetiyor. Bu konuda emeği geçen tüm ekibin fikrine sağlık. Dahası başroller, Özge Özpirinçci ve Buğra Gülsoy o kadar etkileyici oynuyorlar ki, hissettirdiklerinin aşısı olsa arada bir gidip olalım da kendimize gelelim diyeceğim. Kendilerine ayrıca teşekkürler.
Son olarak bize zaman zaman unuttuğumuz ya da ihmal ettiğimiz duygularımızı hatırlatan "Acı Tatlı Ekşi"ye gitmenizi yürekten tavsiye ediyorum.
Tatlı anlar sizin olsun...