Ufak Tefek Cinayetler çarşının fena halde karıştığı bir bölümle ekrandaydı bu hafta. Güçlü gibi görünen ittifakların bozulduğu herkesin kirli çamaşırıyla birbirini dövdüğü leziz anlar izledik. Bakalım bu haftanın entrika kotasından karakterlerimizin payına neler düşmüş.
Oya-Serhan cephesine kıskançlık ve yoksunluk hakimdi bu bölüm. Yolu yokuşlu her çift gibi onlar da yanlış anlaşılma sınavlarından geçecekti elbette. Oya'nın veda edip gitmekten vazgeçmesiyle girdiği alınganlık krizinden reddedildiği sonucuyla çıkan Serhan elinden geldiğince uzak durmaya çalıştı Oya'dan. Oya'nın kafasına estiği gibi gelip giden tekinsiz halleri, aralarındaki evlilik gerçeğinden ötürü zaten kırılgan olan bağı kopma noktasına getirdi. Serhan çok düzgün bir adam olduğu için aklının gerisinde evli olduğu gerçeği hep çalışıyor. Bu sebepten Oya'yla işlerin çıkmaza gireceği kaygısı oldukça yüksek. Onu Sarmaşık'a getiren sebebi, yani asıl derdini hala bilmediğinden bu ani yok oluşları kafasında bir yere koyamıyor ve davranışlarını doğru okuyamıyor. Bu kaygan zeminin üstüne bir de Taylan tüm gevşekliğiyle adamımızı dolduruşa getirince kıyamet koptu zaten. Bu arada Serhan'a bundan sonra salon adamı demeyeceğim çünkü Oya'yı apar topar kavgaya götürürken içinden çıkan maçoya hepimiz şahit olduk.
Bu hafta Oya-Serhan çifti ilk önemli yüzleşmesini yaşadı. Uzun zamandır akıllarını meşgul eden sorulara aldırmayıp her şeyi akışına bırakarak tatlı tatlı flörtleşiyorlardı. Fakat Oya bir anda gelen güncellemeyi beğenmeyip hızlıca fabrika ayarlarına geri döndü. Tevekkeli değil Merve az savaş vermedi bu havuz açılmasın diye. Meğer kadının içine doğmuş bu çıldırtıcı yakınlaşma. Kıskançlıktan gözü dönmüş Serhan ve görmezden gelinip reddedilen Oya'nın havuz başı dissleşmesi harikaydı. Kahramanımız, parçası olmadığı ilişkilerle suçlanmak konusunda ağır yaralı olduğundan Serhan'ın suçlamasını büyük bir öfkeyle karşıladı. Evli haliyle gelmiş bana hesap soruyor diye delirmiş olacak ki "O ne öz güven o?!" tadında bir cümleyle yıktı geçti Serhan'ı. E tabii o işler öyle kolay değil, herkes önce dönüp bir kendine bakacak.
Zavallı Serhan. Oya’nın tokat gibi cevabından sonra eve gelip kendini evliliğine inandırmaya çalışman içler acısıydı. Keşke daha sohbetinizin ilk cümlesinde sıkılmasaydın, belki tutunacak bir dalın olurdu. Merve'nin gündemi her zamanki gibi kendi hırslarıyla o kadar doluydu ki Serhan'la karşılıklı oturup şöyle tatlı bir sohbet dahi edemediler.

Vay delikanlı gönlüm vay, sen bu kurşunu yine mi yedin..
Ben henüz havuz kavgasının şokunu atlatamamışken bir mucize oldu ve az önce kırıp döktüğü adam bir anda Oya'nın sığındığı huzurlu bir limana dönüştü. Ruhunun yaralandığını gösterme sırası bu sefer Oya'daydı. Çoraplarıyla korkudan tir tir titrerken Serhan'ı gördüğü anki koyverişi gerçekten içimi acıttı gönül dostlarım. Ardından gelen şefkat şelalesiyle en son sıvılaşarak koltuktan akmışım vallahi beni zor topladık. Serhan Oya'nın bu hallerine pek alışık olmadığından ne yapacağını bilemedi önce. Merve'nin insani duygulardan yoksunluğu yapay zekâ Sophia ile yarıştığı için adamcağız hiç sakinleştirmek zorunda kalmamış tabii. O yüzden minik kızına yaklaşır gibi yaklaştı Oya'ya. Böyle hüzünlü vakitlerde, bizi anlayışına ufak dozda sululuk karıştırarak rahatlatmaya çalışan adamları sevelim, bunlar tatlı adamlardır. Çünkü gülmek her zaman herkese iyi gelir. Nitekim Oya da Serhan'ın overdose şirinliğinden nasibini aldı ve biraz daha güvende hissederek evine dönebildi.
Oya oyunu kuralına göre oynamaya başladığı an kazanmaya başladı. Kesin dönüş yaparak verdiği gözdağını yemekte ortaya saldığı birkaç istihbaratla dev bir patlamaya dönüştürdü ve sonrasında keyifle arkasına yaslanıp "Yiyin birbirinizi." dercesine rezaleti izledi. Bundan sonra herkes kendi hesabına çalışıyor. Elbette ortak çıkarlar doğrultusunda ayrılıp birleşmeler olacak ama sağlam bloklar oluşana kadar bir süre daha kızların birbirini iyice bir silkelemesini bekleyeceğiz sanırım.
Kendini yeni baştan inşa etmeye başlayan bir Arzu izledik bu hafta. Önce kendine tipik bir Türk kadını tedavisi uygulayarak sabaha kadar evi kırkladı. Bir bakıma yuvasını Mehmet'in kirli izlerinden arındırmış oldu. Sonra hoş bir akşam yemeğinde dostlarından hayatının kazığını yediğini öğrendi ve artistik bir sinir kriziyle geceyi kapattı. Arzu camı tuzla buz ederken, sinik benliğinin kabı haline gelmiş bu eve artık sığamıyorum dedi adeta. Köklü değişimin ilk adımını müşterilerini kaybettirmekle tehdit ederek evi Mehmet'ten koparmasıyla gördük. Artık o da silahlarını kullanmaktan çekinmiyor. Diğer yandan Arzu'nun yıllar önce yapılan haksızlığa susmasının cezasını kendisine yapılan haksızlığa susulması üzerinden çekiyor olması enfes bir adalet tecellisiydi. Bir ara içimden "Susma sustukça sıra sana gelecek." sloganı attığım doğrudur. Artık bundan sonra Arzu'yu geçmişe dönük ciddi bir vicdan muhasebesi bekler.

Bu kadar büyük cam mı olur be silmiycem yeter!
Hayalini kurduğu statüye ulaşmak için Mehmet'i kafeslemeyi yeterli zanneden Burcu işinin zannettiği kadar kolay olmayacağını anlamaya başlıyor sanırım. Yurt arkadaşını eve çıkalım diye darlayan bir öğrenci misali Mehmet'e sürekli baskı yaparken, Arzu'nun beklenmedik hamlesiyle ev hayaline hoşça kal dedi. Üstüne bir de Sarmaşık kadın konseyinde Merve tarafından magmanın derinliklerine itilince çareyi Pelin'le ittifak kurmakta buldu. Ve böylece şer ittifakının joker elemanını bulmuş olduk. İlişki cephesinde de ataklarını sürdüren Burcu'nun çiğliği pırlantacıyı bile utandırırken Mehmet ben nasıl bir batağa düştüm der gibiydi. Sonuç olarak muhtemelen aylarını vererek yaptığı yüzük-parmak uyumu analizleri meyvesini verdi ve hayalini kurduğu tektaş artık parmağında. Yalnız tatlım o yüzükler tak-çıkar olarak üretiliyor aklında olsun. Hazır takıyorken şöyle göstermiyormuş gibi yaparak birkaç poz çek de koy profiline. Çünkü sen tam bu işlerin kadınısın.
Arzu'nun yokluğu Mehmet cephesinde asalet, gözü tokluk ve ev düzeni kalemleri üzerinden iyiden iyiye hissedilmeye başladı. Mehmet bir kadından beklentisinin seksapelden ibaret olmadığını yavaş yavaş anlamaya başlıyor. Zaten böyle bir adam eşinin kıymetini ancak konforu bozulduğunda anlardı. Zira son görüşmelerinde Taylan evlilik dışı ilişkisi hakkında Mehmet'ten daha heyecanlı görünüyordu. Madalyonzademizi bu kadar hızlı pişman olmayı becerdiği için kutluyor ve on puanla yerine uğurluyoruz.

Karatsız kuşlar misali..
Söylemeden geçemeyeceğim ben Taylan ve Pelin kadar kaos bağımlısı bir çift daha görmedim. İlişkilerini izlerken ayrı Taylan'ı kendi serbest stiliyle izlerken apayrı eğleniyorum. Herkes o kadar kendi dünyasında ki. Yalnızca kıskançlık sürtüşmesi yoluyla iletişim kuran iki yaban hayvanının belgeseli sanki. Taylan Oya'nın gelişinden beri iyice zıvanadan çıkıp macera peşinde koşmaya başladı ama o kadar kafasız ki henüz onu bile beceremiyor. Öte yandan ihanetin bedelini ağır ödeyen Pelin Merve'ye kurduğu kumpasla beni şaşırttı. Piyon rolünden o da sıkılmış olacak ki ajanlık hamlesiyle oyunda ben de söz sahibiyim demek istedi. Yine de kurşunu hep tek atımlık olacak gibi geliyor bana; zira kendisinde hala bir işin önünü arkasını detaylı düşünebilecek ışığı göremiyorum. Pelin'in zayıf noktası olan güvensizliği öyle bir seviyede ki Merve yanına yoldaş aradığında bu kozla onu tekrar tekrar yanına çekebilir. Kötülükte daha kıdemli olduğu için çılgınca partileyen sarmaşık kadınlarını iki dakikada çil yavrusu gibi dağıttı zaten. Benim tanıdığım Merve bu yaptığını Pelin'in burnundan fitil fitil getirir.
Bu haftaki çöküş Merve'nin iktidarının aslında son derece pamuk ipliğine bağlı olduğunu herkesin görmesi açısından önemliydi. Hatta öyle ki belki de ilk defa bu kadar yoğun bir kaybetme korkusu yaşıyor. Etrafıyla bütün ilişkisini "sahip olma" üzerinden kurup içten bir bağ oluşturmadan hayatına devam edenlerin kaybedişleri de büyük olur. Çünkü aslında insanı oyunda tutan şey gerçek bağlardır ve Merve bu konuda oldukça fakir. Oya'nın doktorluğu üzerinden kurduğu gerçek ilişkilere yenildiğinin farkında olduğu için artık Merve de vasıflı bir kimlik oluşturma çabasına girdi. Cafe işletmek tam onun planlarına hizmet edecek iş çünkü misafir ağırlamak en iyi bildiği şey. İnsanlar mekânın bir parçası olmak isteyerek aslında onun da hayatında olmak isteyecekler. Merve'nin duygusal anlamda insanları sevip önemsemek gibi bir becerisi yok. Dışarıdan devasa görünen varlığı kendi içinde öyle kırılgan ki hiçbir zayıflığını ortaya dökmek istemiyor. Bir kadın kocası "Neyin var?" dediğinde iki çift laf edip derdini anlatmaz mı? Merve anlatmıyor. Çünkü gerçek yüzüne kendisinin bile tahammülü yokken başkaları nasıl kabul edip sevsin? Zaten ancak kendiyle uğraşmak istemeyen insan bu denli etrafını yönetir. Merve'nin önünde uzun ve zorlu bir savaş var ve maalesef bu savaşta yapayalnız olduğunun son derece farkında.
Gelelim finalimize.. O nasıl bir finaldi öyle. Serhan ve Edip karşılaşmasını dört gözle bekliyordum. Malum Edip'in Oya'ya olan büyük hayranlığı ve hayatındaki tek erkek olma özelliği Serhan'ın gelişiyle bir anda tepetaklak olmuştu. Edip tahtına göz diken bu adama daha önce hiç tanık olmadığımız karanlık yüzüyle bakarken Serhan da hayalinde "Sen bu saatte burada ne ayaksın?" diyerek Edip'e sağlı sollu girişiyordu. Görünen o ki Oya'yı paylaşmaktan hiç hoşlanmayan bu iki adam ileride bolca restleşecekler. Bir de tabii Serhan'ın Oya'nın evinden çıkışına şahit olmasını beklediğimiz bir Merve var ki bana eyvahlar olsun dedirtiyor. Belki de bundan sonra kendi meşguliyetinden şu ana kadar sezemediği tehlikeyi es geçmez ve Oya'ya karşı daha da zalimleşebilir. Bu bölümle beraber Sarmaşık'ta dengeler hiç düzelmemecesine bozuldu. Sanırım hepimiz gelecek günlerin sürprizlerini sabırsızlıkla bekliyoruz, haftaya görüşmek dileğiyle...