Söz: Hayat kadar gerçek

Söz: Hayat kadar gerçek
Onlarınki ne ilk görüşte aşk, ne de bir zengin kız fakir oğlan klişesi. Ne esas oğlan yakışıklı ama huysuz bir şirket patronu, ne de esas kız güzel ama aptal ve sakar bir sekreter. Bahar ile Yavuz… Ölümün birleştirdiği aynı zamanda ayırdığı Söz dizisinin başrol çifti.
 
Hastane odasında bir asker nişanlısını kaybetti, bir doktor hastasını. Kimin acısının daha derin olduğunu söylemeye gerek yok. Tüm bilindik hikâyelerin aksine romantik bir başlangıç yapamadılar. Hep farklı ilerledi bu ikilinin ilişkisi, hep klişelerden uzak. Hayatın içinden iki karakterdi onlar.
 
Gerçek, en az biz dünyalılar kadar gerçek. Ne kaçan bir taraf vardı ne de kovalayan onların hikâyesinde. Zor şartlar altında yoldaş oldular birbirlerine. Sığınak oldular birbirleri için... Önce zorlu iki hayatın içinde nefes oldular sonra iki aşık. Klişe olmayan hikâye zor olur mu hiç? Olurmuş! Gerçekler kadar hayatın kendisi kadar zor olurmuş böylesi bir aşk.
 
Onlar tanıştıklarında Yavuz daha yaralı olan taraftı. Nişanlısı kollarının arasında can vermişti. Daha da acısı Yavuz’un içinde koca bir ukdeyle birlikte vicdan azabı olarak da kalmıştı Merve. İlk sezon bu acının üstesinden gelemedi Yavuz. Hoş gelmek gibi bir derdi de olmadı o zamanlar... Bir ölüyle diri diri mezara sokarak cezalandırdı kendini. Kaçamadı vicdan azabından. Kendinden kaçtı. İçinde filizlenen aşktan kaçtı… Vicdanından kaçamadı. Bahar denedi, bekledi ama nafile… Ölüm kadar keskin oldu sonra ayrılıkları. Bir yıl geçti aradan. Çok şey değişti…

 
 
Vicdanını temizledi Yavuz, kendiyle, geçmişiyle yüzleşti. Acısını çekti. En dibe vurdu belki ama ancak böylelikle yeniden nefes almaya başlayabildi. Her gün, her an bir şeyler öğrenir insan hayattan. Yavuz da öğrendi bu ayrılık sürecinde. Artık kaçmamayı öğrendi mesela, yaşadığını inkâr etmemesi gerektiğini, O’nu sevdiğini…
 
Bahar da değişti bu süreçte. Bazı şeyleri boş vermesi gerektiğini, bir aşkın ancak iki kişi de onu yaşamaya hazır olduğunda yaşanabileceğini öğrendi. Unutmadıkları, unutamadıkları da oldu ama… Yavuz’u sevmeyi hiç unutmadı, hiç vazgeçmedi onu sevmekten. Onsuz da yaşadı o bir yılda ama onunla sanki bir başka yaşıyor…
 
İstanbul’da kesişen yollar Karabayır’da birleşti yeniden. Bu süreçte daha bir pişmiş ikisi de. Daha bir kıymetli olmuşlar birbirleri için. Bahar vazgeçmesi gerektiğini, Yavuz ise vazgeçmemesi gerektiğini öğrenmiş. İlkinde kaçan, vazgeçen Yavuz kopamadı tayini çıkan Bahar’dan.
 
Hiçbir şeyi sırasıyla yaşayamadı onlar. İyi günden önce kötü günde bir arada oldular. Arkadaştan önce dost oldular. Flört etmeden öpüştüler. Elele tutuşmadan kavga ettiler. Sevgili olamadan evlendiler. Onların ilişkilerine bir isim koyma lüksleri olmadı hiç. Bu kararı hep hayat verdi onlar için... Evliler ama hâlâ sevgili değiller bu yüzden. Koşuşturmaktan, acılardan, olaylardan zaman bulup oturup karşılıklı bir çift güzel söz edemediler birbirlerine. Hâlâ birbirleri için Yavuz ve Bahar olmaktan ileri gidemediler bu yüzden. Tek bir defa, konuşsalar, dökseler içinde biriktirdiklerini birbirlerine… Gözleriyle değil de sözleriyle anlatsa Yavuz hissettiklerini, çok daha mutlu bir adam olacak.
 
Seviyor ve seviliyor. Sevildiğini de biliyor. Ah bir de sevdiğini dile getirebilse. Sevilmenin nasıl bir duygu olduğunu Bahar da tatsa artık… Yavuz’un bir yıl önce içine düştüğü karanlığa ışık tutmuştu Bahar. Baharlar getirdi Yavuz’un kışına. Artık sıra Yavuz’da.
 
Bu ilişkiye bir isim vermek onun iki dudağının arasında artık. Mutluluk da mutsuzluk da onun ellerinde. Bahar’ın zor günlerinde Yavuz olarak değil, Bahar’ın sevdiği ve Bahar’ı seven adam olarak yanında olabilmeyi başarabilir umarım. Bahar’ın nefes alabilmesi için Yavuz’a, Yavuz’un da Bahar'a ihtiyacı var. Yavuz’un da Bahar’a Karabayır’da, yanında tıpkı o mülteciler kadar, hatta daha fazla ihtiyacı var. Daha fazla çünkü yardıma ihtiyacı olanlara herhangi bir doktor yardım edebilirken, Yavuz’a ancak Bahar iyi gelebilir. O da bunun farkında zaten. Yavuz yalnız bir adam. Timin içindeki yol arkadaşları onun acılarını anlasa ve paylaşsa da Yavuz içindekileri bir tek Bahar ile paylaşabiliyor. Timin komutanı olması onu duygusal açıdan engelliyor. Askerlerinin komutanı olarak onların yanında güçsüz olamıyor. Bir tek Bahar’ın yanında güçsüz de olabiliyor. Tüm Söz bölümleri arasında yeri hep farklı olan 14'üncü bölümdür. Yavuz’un duygusal dünyasının gün yüzüne çıktığı ve Bahar’ın onun için ne anlam ifade ettiğini en yalın haliyle gösterir bu bölüm çünkü.
 
Merve’nin ölümüyle kesişmişti yolları, Bahar’ın babasının nam-ı diğer Büyük Bey’in ölümüyle bambaşka bir boyuta evrildi. Bir sonraki boyut nedir, tahmin etmek imkânsız. Umarım tahmin edilemez bir şekilde kendine has dokusunu koruyarak ilerlemeye devam eder bu ikilinin henüz adı konmamış ilişkisi. Bunca koşuşturmacanın arasında tek dileğim; aşkın arada kaynamaması. Hafız haklı çünkü, asker de sever!
 
Ne Bahar ne de izleyici Yavuz’u tam anlamıyla tanıyamadı henüz, kendisinin de dediği gibi. Onu doğru tanımanın bir yolu varmış. Şimdi artık maharet Yavuz’un içindeki sevmek ve sevilmek isteyen adamı gün yüzüne çıkarabilmekte. Aşk değil, asker dizisi izlediğimizin farkındayım. Ancak askerler de insan ve onların da birer hayatı var. Her insan için normal olan şeyler onlar için de geçerli. Çünkü ‘İnsan bu! Herkes sevilmek ister.

Cemal Süreya’yı tanıyan Yavuz’un bir gün Bahar’aBen senin; sevgilin, eşin, baban, ağabeyin, arkadaşınım. Biri bitse biri kalır. Seni hiç bırakmayacağım. diyeceği günleri sabırsızlıkla bekliyorum.
 
Sevgiyle…
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER