Söz verdik biz bu vatana!

Söz verdik biz bu vatana!
‘’Komutanım bana sesleniyor. Oysa biliyor cevap veremeyeceğimi. Çünkü az önce sol bacağım kafasının bir kaç cm üstünden, uçtu gitti. Ölüm hep yanı başımızdaydı. Aldığımız her nefeste, içtiğimiz her yudumda, her gülüşümüzde; sırdaşımız, dostumuz, tek yârimiz ölümdü. İşte kavuştuk. Ben halimden memnunum ama ya geride kalanlar?  Karım? Dört sene önce evlendik. Bu dört senede, dört kere görüşmüşm üyüzdür? Bilmiyorum. Az sonra bir albay ve psikolog, bir de ambulans gelecek. Zaten görür görmez bir yangın düşecek içine. Artık her söz her kelime anlamsız. Önce sadece bakışacaklar. Sonra şehit olduğumu söyleyecekler. O an yüzleşecek. Ağlamamak için tutacak kendini. Bir an, son görüşmemiz aklına gelecek. Beni uğurlaması, kurduğumuz bahçeli ev hayali, bahçeye ekeceğimiz sebzeler… İşte her şey uçup gitti ve ölene kadar beni asla unutmayacak. Kara haber tez yayılır diye boşuna dememişler. Gerçi buna kara haber denmez ya. Neyse. Babamın yüzüne iyi bakın. Onların zırh delen mermileri varsa babamın da yürek delen bakışları… Yüzündeki o karlı duruşa bakın. Bir yanda evlat acısı. Diğer yanda oğlunu şehit vermenin gururu. Bu bakışlar ne bir kitaba sığar ne de bir filme. Gözünden bir yaş akmayacak. Ki bu; bizi yenemezsiniz, boşuna uğraşmayın, demenin başka yolu. Bir anama üzülüyorum. Her telefon çaldığında yüreği hop eden, her aradığımda daha ilk anacım dediğimde gözyaşları yanağından süzülmeye başlar. İki kelime edemeden hıçkırıklara boğulur. Hakkını helal et anacım. Oğlun şehit oldu. Arkamdan duanı eksik etme sakın. Hoş etmezsin ya. Vatan size, siz Allah’a emanet. Beni merak etme. Bana burada çok iyi bakıyorlar. Gözün arkada kalmasın. Komşularımız, çocukluk arkadaşlarım, tüm akrabalarım; köyümüzden şehit çıktı diye herkes bilsin isteyecekler. Bütün köy, Türk bayrakları ile donanacak. Her biri gurur nişanesi; bakmayın siz gözyaşlarına. Hepsi gururlu. Bir de bizim kör imam Salim, selayı okudu mu tamamdır. Ah bir duysanız. Ne yanık sesi vardır.’’

Yapımcılığını Timur Savcı ve Burak Sağyaşar’ın üstlendiği, yönetmenliğini Yağız Alp Akaydın’ın; senaristliğini canımız Ethem Özışık’ın yaptığı Söz dizisi, hayatımıza bu cümlelerle girmişti. Tam 12 hafta boyunca bizi ekrana kilitledi. Ders oldu. Bize, o Mehmetçiklerin, vatan uğruna, bizler rahat uyuyalım diye neler yaşadığını gösterdi. Yani anlayacağınız bu dizi, tüm sezon boyunca bir diziden daha fazlası oldu. Olmaya da devam edeceğini yeni sezon ilk bölümünde bir kere daha kanıtladı. Ama önce geçen sezon aklımızda kalan soruları listeleyelim ve hangilerine cevap aldığımızı görelim.

*Yavuz’un ailesine ne oldu? Çolak, bu konuda neler biliyor? (Hala cevapsız)

*Büyük Bey, Bahar’ın babası mı? Yoksa bir ters köşe gelebilir mi? (Babası çıkması durumunda, Yavuz-Bahar ikilisi yeteri kadar imkânsız iken daha da imkânsız hale gelecektir ki ben bu ikiliyi seviyorum.)(Cevap alındı.)

*Eylem olayı biraz havada kaldı gibi. Eylem hakkında daha neler öğrenilecek?(Cevapsız soru, beklemedeyiz)

*Çolak’ın oğlu neyin nesi? Ne olacak bu çocuğa şimdi? (Baya iyi cevap aldık.)

*Çolak bu işten nasıl sıyrılacak? (Cevap alındı.)

*Çiftlerimize ne olacak? Fethi ve Eylem bir şekilde karşılaşsalar devamı gelecektir ama Ateş ve Nazlı biraz olmayacak yerlere gitti. Merak konusu.  (Hem alındı hem beklemedeyiz, hayırlısı.)

*Bahar ve Yavuz cephesinde neler olacak? (Bilinmiyor, Büyük Bey’e de bağlı olabilir. Uzun süre daha beklemede kalacak gibiyiz?

*Büyük Bey dizide daha mı önemli bir yer edinecek? (Cevap alındı.)

 

Nasıl özlemişim her pazartesi ekrandan gözümü ayırmadan Söz izlemeyi. Bizimkileri bir arada görmeye hasret kalmışız da haberimiz yokmuş. O kadar iyi geldi anlayacağınız. Yeni sezon bizi birazcık ileri tarihlere götürmüş. Baksanıza, Hafız inşallah baba olacak; Çaylak, kız istemek için hazırlanıyor; Aşık, mekân açmış… Bizim üsteğmen de inzivaya çekilmiş bir marangoz olmuş. Nerden başlasam, ne etsem bilemedim. Ben en iyisi bizim ekipten gireyim bir sonuca bağlarız zaten.

‘’Bu gördüğünüz adamlar, dostluk için yaşar. Savaşta silahın olmasın ama dostun yanında olsun demişler. Her biri, diğeri için gözünü kırpmadan canını verir.’’

Uzun süredir, bu kadar kenetlenmiş bir ekip görmemiştim dizilerde. Belki asker olmalarından kaynaklanan bir bağlılık var aralarında ancak sırf bunla sınırlı olmadığını bize hissettirdikleri için sanki bir grup arkadaş birlikte asker olmaya karar vermiş ve onlardan bir ekip kurmuşlar gibi hissediyorum bazen. Neyse, sizin de kafanızı karıştırmayayım. İyi bir şey dedim, iyi.  Issız evimizin bahçesinde, adamları tek tek yere serdikleri sahneyi düşünün. Sonra silahlarıyla yürüdükleri kısmı… Tam o sırada onlarla bir insan ne kadar gurur duyabilirse o kadar gurur duydum. İşte bu dedim! Peki, beyaz kamyonet ve bomba sahnesine ne diyorsunuz? Zaten Çolak’ın da Yavuz’un da ölmeyeceği belliydi ama her zaman olduğu gibi heyecan en üst seviyedeydi. O kadar güzel sahneler izledik ki. Buna rağmen bölümün tartışmasız en güzel sahnesi; Yüzbaşı Songül’ün olduğu şınav sahnesinden bayrağı alma sahnesine kadar olan kısımdı. Bu kadar mı güzel anlatılır birlik ve beraberlik. Kardeşlik. Vatan sevdası. Üniforma aşkı. Sonra beklediğimiz bir sahne daha çıktı karşımıza. Yarbay Erdem’siz asla! Ve ekip tamamdır arkadaşlar. Bu bölüm bir kere daha anladık ki bizim ekip bu sezon yıkıp geçecek ortalığı. Özlemişiz be.

 

Çolak’ın nasıl kurtulacağı merak edilen detaylardan biriydi. Gayet güzel bağladılar. Zaten Çolak’ın öldüğüne kimsenin inandığını düşünmüyorum. En azından seyirci izlerken; bakalım ne zaman çıkacak Çolak diye beklemiştir. Çolak konusunda bu sefer başka bir noktaya değinmek istiyorum. İlk defa onu çaresiz izliyoruz bana kalırsa. Bu bölümde izlediğim Çolak’ta eski havasını hissedemedim. Bu da bu sezon onun farklı bir tarafını görebileceğimize bir işaret bence. Çünkü dış etkenler baya güçlü gibi. Büyük Bey, Agah Bey… Bunlarla nereye kadar gidebilecek bu adam? Bu da tartışılır. Büyük Bey hakkında bir şeyler diyebilmem için iki üç bölüm daha beklemem gerektiğini düşünüyorum. Ancak Agah Bey ilk sahnesinden her şeyi yapabilecek biri olduğunu kanıtladı. Çolak’ın oğlunu öldürdü; Çolak’a, oğlunu öldüreni Büyük Bey gibi gösterdi; Büyük Bey’e, Çolak’ın öldüğünü, oğlunu da bulamadığını söyledi. Yani Agah Beycik şu an 2-0 önde. Handikaplı gidiyor hikâyede ben şimdiden söyleyeyim. Çolak ve oğlu demişken, en rahatsız olduğum konuya da değineyim. Çocuğu, o kadar esrarengiz havalara soktunuz. Sanki ikinci sezon daha fazla işin içinde olacak gibi gösterdiniz. Ne oldu? Şak diye öldü. Yanlış bir hamle olduğunu düşünüyorum ama Çolak’ın intikam hırsını iki katına çıkarması gibi karaktere olumlu tarafı da var tabii ki. Çolak bu sezon, oyun içinde oyuna sürüklenecekmiş gibi geliyor. Daha bir bölümden de bir şey söylemek bana göre değil. Bu yüzden; izleyelim ve görelim.

 

Çolak, Agah Bey, Büyük Bey, Tim derken çiftleri es geçmeyeceğim. Fethi ve Eylem severler için son derece verimsiz bir bölüm olmasına rağmen çiftler arasında en rahat olabilecek ikilinin ikisi olduğunu düşündüğümden yakında güzel sahneler gelecektir. Ancak Eylem’de bir şeyler var gibi hissediyorum hala. Geçen sezon da bunu hissetmiştim hala devam ediyor acabalarım. Sanki ondan öyle bir şey çıkacak ki; nasıl yani der gibi ağzımız açık şekilde televizyon ekranına kilitlenip bölüm bitiminden 5-10 dakika sonra kendimize geleceğiz. Böyle bir şey olmasını istemiyorum ama istihbarat için çalıştığına da pek inanamıyorum. Yine de Fethi ve Eylem severler; yakında güneş doğacaktır. Sakin olun.

Ateş ve Nazlı’yı çok kötü bırakmıştık geçen sezon. Şimdi de işler iyice karışıyor. Erdem Yarbay’dan dolayı en sıkıntılı ilişkiyi yaşayacak olan çift olacak gibiler ve Nazlı’nın yaptığı erkek arkadaş hamlesi, Ateş’te ters teperse işler daha ne kadar karışır bilemem. Tabii tersi de olabilir. Kıskançlık onları daha da güzel kılabilir. Beklemedeyiz.

Su ve Çaylak zaten çok güzel devam. Fatma ve Hafız’a diyecek laf yok. Songül Yüzbaşı karakteri gelecek dendiği zaman söylemiştim; Keşanlı’ya gelebilir diye. Herkes çift olmak zorunda değil ama çok yakıştılar be. Bence bir şans verilse ortalık yıkılabilir.

Ve ve ve en sorun çiftimiz Bahar ve Yavuz’a gelelim. Bahar ve Yavuz’un –oyuncuyu sevmeyenler karakteri de sevmiyor zaten- sosyal medyada pek yakıştırılan bir çift olduğunu söylemek zor. Bana sorarsanız ben ikisini çok beğeniyorum ve bu bölüm ‘’kısılan gözlerin’’ kısmı, Yavuz tarafından Bahar’a atılmış en belirgin adım gibi geldi bile denebilir. Tam olacak gibi olurlar, Bahar’ın, Büyük Bey’in kızı olduğu anlaşılır. Hoop. Hadi sar başa. Tabii ki, böyle bir dizide ilişkileri ön planda görmek istemem. Zaten aşk kısımlar da çok dozunda. Yine de aralara bir iki güzel şeyler sığdırılabilir. Sırf Yavuz ve Bahar için değil. Tüm çiftler için.

 

Söz’ün ikinci sezon ilk bölümünü geride bıraktık. Beklentileri son derecenin üstünde karşıladığına inandığım için yarın reytinglere bakma zahmetinde bile bulunmayacağım. Bu sezon bizi çok fazla şey bekliyor demek istiyorum. İyi-kötü, her şeyi heyecan ve sabırsızlıkla bekliyorum. Reytingi bol bol olsun inşallah! Yazımı bitiriyor ve sizi seviyorum.
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER