Yalnız aşkı vardır aşkı olanın ve kaybetmek daha güç bulamamaktan…
Cemal
Süreya
Bakmayın güldüğümüze, eğlendiğimize içimiz kan ağlıyor
aslında. Kazayı yapan değiliz, sebep olan hiç değil, biz sadece aşığız. Hayatının
aşkını bu aşkı engelleyen bir kazayla bulan iki talihsiz insanız sadece. Biz
yan yana durmak isteyen ama durmaması gerektiğini bilen, birbirini seven ama
itirafa gelince o kelimeleri bir türlü söyleyemeyen, âşık ama değilmiş gibi
davranmaya çalışan iki aşığız.
Yolun ortasında bırakmadı Barış Aslı’yı arkasından gitti,
Aslı da o cümlelerle baş başa bırakmadı Barış’ı kötü hissettiğini söyledi. En
çok da buna üzülüyorum aslında. Ne kadar netler hâlbuki, her şey ne kadar açık
ne kadar farkında ikisi de aralarında geçen şeyin, yaşanan aşkın. Barış Aslı’yı
“Aslı Buka” yapmaya ne kadar da hazır.
Aslı’nın mahkeme hayali gerçeğe o kadar yakındı ki, Barış’ı kendi zihninde
konuştururken aslında Barış’ı ne kadar doğru tanıdığını gördüm. Aslı aşk
itirafı beklemiyor (Duysak fena olmaz tabii) Barış’ın onu sevdiğini zaten
biliyor. Hayalinde “Sev beni kimseyi
dinlemeden aileni bile” dediğinde Barış’ın cevabı netti “Ben zaten seviyorum seni!” Aslı aşk
itirafı değil yanında duracak bir Barış Buka istiyor “Aşkın böylesine itirazım var! Ben en azından senden kaçmıyorum sen
benimle olmaktan kaçıyorsun ama.”
Ahh Aslı yanar dönersiz halini, yalan söylemeye çalışırken
fıldır fıldır dönen gözlerini, ajanlık deyince heyecandan ne yapacağını
bilemeyişini, Barış’ı her seferinde
haklı bulup affedişini o kadar seviyorum ki. Hiç hayır diyemedin Barış’a “hukuk
fakültesi” mevzusu dışında hep bir şekilde yanında durdun, yardım ettin ya da sadece
bekledin. Bu bölüm kendince Barış’ın senden uzak durma sebebini ailesi olarak
düşününce sırf Barış “ vicdan azabı
çekmesin beni üzüyor diye” deyip ondan uzak durmaya bile karar verdin. Ona âşık
değilmiş gibi yapmaya, umurunda değilmiş gibi, atlatmışsın gibi durmaya…
8. bölümde kaza mevzusu ortaya çıkıp Barış Aslı’dan uzak
durmaya karar verdiğinde “Acaba aşktan
sonra hayat var mı?” diye sormuştu. Barış’ın şimdi yaşadığı tam da bu, “aşktan
sonra hayat”. Kendini Aslı’nın yanında bulma bahaneleri ile geçirdiği saatler.
Onu okula ikna etmek için davasını alması, adliyede sürekli yanında dolaştırması
Aslı’yı gözünün önünden ayırmayışı. Aralarındaki küslüğü sadece dava bitene
kadar ertelemeleri bile ne kadar iyi geldi Barış’a yüzü güldü bu bölüm. İlayda’yla
ayakkabı sahnesi çok eğlenceli değil miydi? Dava sırasında Aslı kendisini
izlerken aldığı zevk, Aslı o cübbeyi giyerken yüzüne yayılan memnuniyet
gülümsemesi…
Barış hiç hayal kırıklığına uğratmadı bizi. İlk bölüm
izlerken nasıl hissettiysem 10. bölüm sonunda yine aynı hissediyorum onun
hakkında. Kazayı örtbas etmesine kızamıyorum mesela teyzesini ezip geçemeyişini
anlıyorum, Hakan'a kızamayışını da anlıyorum onu yanında tutma çabalarını,
ailesini bir arada tutma çabalarını…

Barış bizi hiç hayal kırıklığına uğratmadı. Barış Aslı’yı
hiç ortada bırakmadı, O’ndan gerçeği sakladı bunun acısını da sonuna kadar
çekiyor ama Aslı’yı asla yargılamadı, küçük görmedi, görmezlikten gelmedi ve
bunu yapan herkesin de karşısında durdu önce İlayda’nın şimdide onun uğruna
kazayı örtbas ettiği teyzesinin. Cahide teyze bazı noktalarda tutarlı bir karakter
ama Teo’ya gösterdiği muameleyi Aslı’ya hiç göstermedi. Barış’ın yakın arkadaşı
olabilirsiniz ki sanırım Teo’da sabıka sorunu da var daha net ortaya çıkmamış
olsa da, ama sevgilisi olmazsınız. Ama gördük ki Barış’ın Cahide teyzeye de
sınırları çizeceği noktaya geldik. Aslında “Barış Buka” noktasına gelmeliyiz
ufak ufak.
Aslı’yı biliyoruz ailesini, hikâyesini, umutlarını,
korkularını… Şimdi sıra Barış’ta. Ufak imalardan daha fazlasına ihtiyacımız
var. Barış’ı “Barış Buka” yapan şeyleri öğrenmemiz lazım. Babasına olan
öfkesini, annesine karşı duyduğu özlem mi kırgınlık mı daha karar veremediğim
duyguyu, teyzelerine olan zaaflarını, şimdiye kadar hayatına dâhil etmediği
kadınları ve bu kuralların Aslı’yla yıkılışını, Teo’yla tanışmasını, boşanma
avukatı olan Barış’ı…
Barış yavaş yavaş değişiyor malum aşk değiştiriyor Barış’ı.
Karakterine yeni özellikler ekleniyor mesela. Kıskançlık ne de yakıştı Barış
Buka’ya. Önce Emrah şimdi de Nuri. Liste uzar da Barış’ı yine o halde izler
miyiz acaba? Gerçi Emrah mevzusu biraz süreceğe benziyor ciddi bir problem
oluşturmadıkça Barış’ı kıskanç halleriyle izlemeye bir itirazım yok.
Ajan hallerini çok seviyorum. Aslı merdivenlerden o siyah elbisesiyle
inip Barış’ın yanında durduğunda muhtemelen hepimizin aklına aynı film geldi.
Barış kendi güçlü yanını ve Aslı’nın zaafını çok iyi biliyor. Avukatlığını ve
Aslı’nın avukat olma isteğini. Bunun da sonuna kadar zevkini çıkartıyor biz de
izlerken aynı zevki yaşıyoruz ve fragmana bakılırsa bu zevk devam edecek.
Ve “Aslı & Barış”ın arasına birisini ya da birilerini
sokmama kararlarını her bölüm ayakta alkışlıyorum. İlk bölümler Teo acaba önce
Aslı’ya mı yazılır diye düşündüm ama iyi ki olmadı öyle bir şey. İlayda başta
bir tehditti, gerçi Barış hiç pas vermedi ama sanki İlayda ileride daha
kötüleşecek gibi duruyordu ki şakk diye Hakan’ı çıkarttılar karşısına ve İlayda
halinden gayet memnun görünüyor. Sonra Emrah çıktı ortaya. Açıkça ilgi gösterdi
Aslı’ya ve Aslı çıkıp karşısına “ben başkasına aşığım” dedi ve işte bu dedim
istemsizce. Bizim başkalarına, araya birilerini sokmaya ihtiyacımız yok o hikâyeyi
klişe noktasına götürmekten başka bir işe yaramaz.
Biz böyle güzeliz. Engellerimiz, sırlarımız, sınırlarımız
olabilir ama Aslı’nın da Barış’ın da hiçbir yere gitmeye niyeti yok bizim de onları bırakmaya…