“Dağılıyorum sanki
iplerin uçlarını birer birer kaçırıyorum. Düştüm sanki bir yerde. Ya yere
çakılıcam ya uçucam arası yok bunun.”
Aslı gibi hissediyor musunuz siz de? 6. bölüm bizleri de o
uçuruma ufak ufak sürüklediler. Attı atacaklar yere, ya aşklarının büyüsüyle
havalanacağınız ya da yere değecek ayaklarımız umutlarımızın ardından.
"Çok gülen insanlara dikkatli bakın hüzünlerini gizlemeye
çalıştıklarını görürsünüz" derler ya hep, bazen Barış’ın gülümsemelerinde aynı
duyguya kapılıyorum. Derin bir acıyı örttüğünü düşünüyorum, kapının arkasına
sakladığını ve kimseyi o kapıdan içeri sokmadığını. Bu bölüm bir fark ediş
sildi Barış’ın yüzündeki o gülümsemeyi. Aslı’ya olan duygularının “aşk”
olduğunu fark etmesi sarstı O’nu. Gülümsemenin yerini öfke aldı. Gül’ün
değimiyle “aşk korkusu” başlamıştı işte.
Hayatınıza birini almanın zamanı yoktur kabul. Ama
geldiğinde anlarsınız değil mi? Hafif bir koku, bazen o gaipten gelen müzik
sesi… Barış’ta hiçbir ipucu yoktu, fark ettiğinde ise çoktan kapılarını
aralamıştı Aslı’ya. “Beni gördüğünüzde
çok şaşırdınız dimi?”, “ Korktum, korktum… Gözlerin alev almıştı. Yakacaksın
burayı zannettim.” Çoktan yanmıştı zaten sınırlar, geçilmişti kırmızı
çizgiler. Kapı ardındaki gölgeler güneş görmeye başlamıştı ve en fenası da
gölgelerin hoşuna gitmişti güneş görmek. Barış çoktan açmıştı kendini güneşe,
yanıyordu ve sonunu düşünmüyordu. “Benim
için çok önemli olan bir insanla aramdaki en büyük engel bu dava ve ben o
engeli kaldırmak istiyorum. Mutlu mu olacak mutsuz mu bilmiyorum ama bunu
görmek için o davayı çözmem lazım ve galiba o noktaya geldim.”
Barış teslim oluyordu, Aslı’ya göre "Şoför kız, bazen fazla şapşal bazen fazla akıllı, dans etmeyi seven”
Barış’a göre "İçten, doğal, kendi gibi olmaktan çekinmeyen, hem içindeki çocuğu
taşıyan hem de yetişkin sorumluluğu taşıyan, sıcak, eğlenceli, konuşmadan
anlaşabileceğin, konuştuğunda sıkılmayacağın, savaş meydanına kılıç kuşanmadan
çıplak elleriyle çıkabilecek bir kadın” a.
Dans edişlerini düşünüyorum. Barış’ın kafa dinlemek için
geldiği o mekânı, Aslı’nın beyaz elbisesiyle bir anda kara şimşekten inmesini,
Barış’ın Aslı’yı karşısında görünce yaşadığı “o güzel şaşkınlık” anını. “Demek ki sesini de duyacağız bu akşam”
diyen Barış’ın neden doğru tahmini yapmaktan vazgeçtiğini ve kaybettiğini?
Belki de hayatta zaten çok şeyini kaybeden Aslı’nın bu oyunu kazanmasını
istedi. Yüzündeki gülümsemenin sabitlenmesini, eğlenmesini. Ama sonunda o dansı
Aslı’dan koparan yine Barış oldu. Onun kokusunu içine çeken, gözlerinin içine bakan
“git” diyen “kal” dermiş gibi.
Bu sahnenin klişesi bellidir. İkisi de sarhoş olur,
itiraflar gelir, romantik dans edilir ve sabah ya ikisi ya da biri çoktan o
geceyi unutmuş diğeri de hayal kırıklıkları ile kalmıştır. Ben yine öyle bir
sahneyi, Aslı’nın unutmasını bekledim. Ama öyle olmadı sabah olduğunda ikisi de
bizim kadar iyi hatırlıyorlardı geceyi, danslarını, sözlerini…
En çok da buna vurgunum işte. Ne yaşarlarsa yaşasınlar geri
çekilmiyor ya da fazla kurcalamıyorlar. Sibel’i kandırmaya çalışırken Aslı açık
açık ortaklık kutlamasında bütün gece Barış’ı izlediğini belli etmişti dans
ettiği kadınların sayısını söyleyerek. Dans sahnesi ve öncesi de çok netti ve
sabah ikisi de olması gereken yerde birbirinin gözlerinin içine bakıyorlardı.
Kaçan yoktu, inkâr etmek yoktu, fazla sorgulamak yoktu…

Ve Barış bir konuda daha haklıydı, “kimden iyi bir avukat
olacağını anlayacak kadar iyi bir hukukçuydu” ve Aslı O’nun işaretlerini fark
ediyordu. Barış, Aslı’nın gizli kalesini keşfetmişti, görmezden geldiğini görmüş
ve hayalini inşa etmesi için yardıma hazırdı. Aslı’nın “işimi seviyorum”
demesini hep Barış’a yordum yalan yok. İşimi seviyorum derken “Barış” ı
kastediyor gün gelecek o cümle “Barış’ı seviyorum” a evrimleşecek diyordum ki
Aslı şüphelerimi ortadan kaldırdı. O, bizden hiçbir şey saklamıyordu neyse oydu
karşımızda, ufacıkta olsa hayalini yaşıyor olmanın verdiği mutluluk Barış’ın
yanında durmasının bir başka nedeniydi ve bu, hayallerinin peşinde koşması beni
daha çok mutlu etti. Ama Aslı dağ
aslanıydı ve tek başına yaşamak O’nun hayat tarzıydı. Barış’ın nasıl duvarları
varsa Aslı’nın da kuralları vardı. İlk bölüm Barış, görevi üstlenip taksiciyle
konuşunca Aslı tepki göstermişti ama bu bölüm annesi ve abisi geldiğinde, kapı
aralığında bekleyen Aslı’ya “anlayacaklar” deyince Aslı güvendi O’na. Sıra
Aslı’nın çizgilerini geçmekteydi.
Bir de ufak bir not eklemezsem olmaz. Geçen hafta ilk
fragman yayınlanınca efsane bir bölüm geleceği belli olmuştu. Bilmiyorum o
fragmanı kaç kere izledim tekrar tekrar. Zaten dizinin ve startv nin youtube
kanallarında fragman toplamda ortalama 1.700.000 civarında izlenme aldı.
Keşke o dans sahnesinde fragmanda olduğu gibi Sufle’nin “ İçinde Aşk Var”
şarkısı çalsaydı…