Edgar Wright: Baby Driver'ın senaryosunu teslim etmem dört sene sürdü

Edgar Wright: Baby Driver'ın senaryosunu teslim etmem dört sene sürdü
Türkiye’de “Tam Gaz” ismiyle gösterime giren Baby Driver, Amerika’da açıldığı günden itibaren gişede almış başını gitmiş durumda. Müzikse müzik, aksiyonsa aksiyon, ünlü oyuncuysa oyuncu. Ne var ki, kendi adıma filmi izlememin en büyük nedeni, yazar yönetmen Edgar Wright oldu. Yıllar süren Simon Pegg hayranlığım nedeniyle, gerek üniversite yıllarında izlediğim “Spaced” dizisinden, gerek “Shaun of the Dead”, “Hot Fuzz” gibi filmlerden aşina olduğum yönetmen Wright, bundan 20 sene önce düşünmeye başladığı fikri sonunda hayata geçirdiğinde ortaya Baby Driver namlı harika bir müzikli aksiyon filmi çıkmış.

Filmi iki hafta içinde iki kez izledim; biri merakımdan, diğeri de bir daha izleyip, Edgar Wright’la tanışma isteğinden. Birkaç gün arayla izlememe rağmen, zerre sıkılmadım, aksine kaçırdığım bir sürü detayı yakaladım ve gidişatı bildiğimden sinir stres olmadım. Kısaca filmin konusundan bahsetmek gerekirse, genç yaşta işlediği bir suç yüzünden Doc’a (Kevin Spacey) borçlanan ve borcunu kapatmak için bir grup soygun olayına karışan Baby (Ansel Elgort), birlikte çalışmak zorunda kaldığı ekibin şoförlüğünü yapmaktadır. Sürekli müzik dinlemesiyle tanınan ve genç yaşta, usta şoförlüğüyle Atlanta caddelerini ağlatan Baby, son işte olayların karışması üzerine kendini zor bir durumda bulur. Filmde yeni yetenek Ansel Elgort’a, Kevin Spacey’in yanında Jon Hamm ve Jamie Foxx gibi oyuncular eşlik ediyor.

Baby Driver’ın Yazarlar Sendikası’nda (ben hariç) bir grup Hollywood yazarına yapılan özel gösteriminde, evde eşle dostla film izliyormuşuz gibi, alkışlar, müziğe tempo tutma, efendime söyleyeyim dedeler gibi ekrana bağırma hiç eksik olmadı sağ olsun. Film bittiğinde de sahneye siyahları çekmiş, güleryüzlü Edgar Wrigt ile moderatör Scott Alexander çıktı ki kendisi “Big Eyes”, “Ed Wood” ve “Man on the Moon” gibi başarılı filmlerin yazarı oluyor. Moderatör mü daha havalı, konuk mu bilemedim.



İlk soru, bu kadar değer verdiğin, şahsi bir projeyi yaptığında ve film böyle bir başarı yakaladığında, insan kendini nasıl hisseder?

Nasıl hissetsin be Scott’cığım, ayakları yere değmiyordur herhalde.

Edgar Wright gayet mütevazı bir tavırla, filmin yapıldığına hâlâ inanamadığını, hikayeyi anlatırken, sanki yıllar önce yazdığı, rafta duran bir senaryodan bahsediyormuş gibi hissettiğini söylüyor.

Working Title şirketiyle yıllar önce iki film yazıp yönetmek için anlaştığını anlatan Wright, ilk filmini (The World’s End) vakitlice yazıp yönetmiş de Baby Driver’ın senaryosunu teslim etmesi dört seneden fazla sürmüş.

“Stüdyo sisteminde genelde bir tane kendiniz için, bir tane de onlar için film çekmeniz gerekir ama onlar da senaryoda benim gördüğümü gördüklerinden, bu sefer öyle olmadı. Bu hikayeyi yazmak için ilk avansımı 2007’de aldım ve senaryoyu 2011’de teslim ettim. Sanırım Working Title şirketine, bana dava açmadıkları için teşekkür etmem gerek.”

Scott Alexander, “Tam benlik bir anlaşmaymış.” diyerek bir tur alkışlıyor Wright’ı.

22 yıl önce henüz 21 yaşındayken, Baby Driver fikrinin şarkılar vasıtasıyla aklına geldiğini ve müziksiz hayatta kalması mümkün olmayan bir karakter yaratmayı düşündüğünü söyleyen Wright, her filminde müziğin önemli yeri olduğunu anlatıyor.

“Filmi hayal ederken, aklıma sürekli şarkılar eşliğinde klip-vari görüntüler geliyordu. Sonra filmin konusunu ve karakterleri düşünmeye başladım. Müzik seçimi benim için her zaman önemli olmuştur. ‘Shaun of the Dead’ filminde, karakterlerin zombilerle barda savaştığı sahnede, Queen’in ‘Don’t Stop me Now’ şarkısı çalmaya başlar. Benden Baby Driver’ı tarif etmemi isteyenlere, o zombi sahnesini hatırlatıp, bütün filmin öyle olacağını söylüyorum. Çünkü ‘müzikal’ lafı geçtiği anda, insanlar ‘Mamma Mia’ tarzı bir şey bekliyorlar ama hayır, gördüğünüz gibi alakası yok.”

Filmi, Los Angeles’ta yaşadığı sırada geliştiren yönetmen, araştırma olarak gerçek banka soyguncularıyla, şoförlerle görüşerek işlerin nasıl yürüdüğünü anlamaya çalışmış. Bu vesileyle de, hırsız arkadaşların soygun sırasında havalı spor arabalar yerine, Amerika’da en çok çalınan, sıradan arabalar kullandıklarını öğrenmiş. Tabii ki Scott Alexander’ın da belirttiği üzere, filmdeki Baby karakteri, her türlü arabayı kullanabilen bir çeşit araba dahisi.

“Baby, borcunu ödemek için yapmak zorunda kaldığı bu işte, kendini diğerleriyle ortak görmüyor ve aslında müzik sayesinde kendini onlardan soyutlayarak, hayal dünyasında yaşıyor. İkinci ve üçüncü soygunda, karşılarına çıkan insanların başına gelenleri gördükten sonra, Baby’nin zor kararlar vermesi gerekiyor ve sonunda da kendini bir kabusun içinde buluyor. Onun ölmesini ya da karıştığı olaylardan kolayca sıyrılmasını istemedim. O yüzden de böyle bir son düşündüm.”

Merak etmeyin, filmin sonunu anlatacak değilim. Sansürledim de yazdım o kadar.



Seyircilerin tamamı, öyle ya da böyle bir çeşit yazar olunca, en çok merak edilen konu da senaryonun yazım aşaması ve şeklen neye benzediği oluyor zira bu kadar müzikle iç içe çekilen filmin senaryosu da bayağı spesifik olmalı. Nitekim, yazım aşamasının son derece karmaşık olduğunu öğreniyoruz:

“Aksiyon filmlerinin açıklama kısımlarını ilginç tutmak çok zor. Filmde olduğu gibi, beş dakika boyunca kimsenin konuşmadığı bir senaryoda, sahne açıklamalarını zekice ve sıkıcı olmayacak şekilde yazmam gerekiyordu. Ayrıca, insanların ‘Bunu asla yapmamalısınız’ dediği bir şeyi yaparak senaryoya spesifik şarkı isimleri ekledim. Normalde bunu yaptığınızda, hem alamayacağınız çok pahalı şarkılar aklınıza takılır, hem de yapımcı o şarkıları almaya niyetlenirse, senaryonun bütçesine bir sıfır daha eklemek zorunda kalır ama bu film söz konusu olduğunda buna mecburdum çünkü film, müzikle iç içe bir aksiyon olacaktı.”

Aksiyon sahnelerini gerçekten de seçtiği şarkılara göre ayarlayan Wright, bir de senaryoya, şarkıcının adını karakter ismi gibi ekleyip, şarkı sözlerini diyalog olarak yazdığını söylüyor. İlginç yöntem.

“Senaryoyu ilk yazdığımda çok matematiksel hesaplar peşindeydim. Beş dakikalık şarkı için beş sayfa aksiyon yazıyordum. İngiltere’deki DJ bir arkadaşım da çok deneysel işler yapıyordu, tıpkı Baby’nin filmde yaptığı şarkılara benzer şeyler. Ondan şarkıları ayarlamasını istedim. Mesela başından sonuna çaldığımız ‘Tequila’ şarkısına silah sesleri, özel efektler ekledi.”

Wright, senaryoyu yapımcılara ve oyunculara gönderirken, pdf versiyonunda açıklamaların yanına düşündüğü şarkıyı yerleştirmiş, böylece senaryoyu okuyanlar, o sahneyle alakalı şarkıyı anında dinleyebilmişler. Bir kez daha, ilginç yöntem.

Filmde yalnızca aksiyon sahneleri şarkılarla iç içe geçmiş halde değil. Aynı zamanda, her hareketin müziğe göre koreografisi yapılmış durumda. Bunun arkasında da, Sia’nın efsane ‘Chandelier’ ve ‘Elastic Heart’ kliplerinin koreografisini yapan ünlü dansçı ve koreograf Ryan Heffington var. Baby’nin kahve almaya gittiği ya da arabada kendi kendine şarkı söylediği sahnelerdeki mini koreografiye dikkat.

Çekimler sırasında sürekli şarkıları çaldıklarını söyleyen Wright, prodüksiyon başlamadan önce istediği bütün şarkıların izinlerinin alındığını belirtiyor.

“Neyse ki çekimler başlamadan önce her şarkının izni alınmıştı da sonradan onları değiştirme derdiyle uğraşmak zorunda kalmadık. Şarkıların haklarını almak uzun ve yorucu bir işlemdi ama çekimleri altı ay ertelediğimiz için hepsinin hakkını zamanında almayı başardık. Çekimler sırasında da sokakta kocaman hoparlörler eşliğinde şarkıları çaldık.”

Scott Alexander, karakterlerin, aksiyon sahneleri ve hareketleri vasıtasıyla kendilerini açıkladıkları filmde çok fazla diyalog olmadığından bahsederek, Wright’a can alıcı soruyu soruyor: İzleyicilerin sıkılacağından korkmadın mı?

“Aslında bana kalsa, filmde daha da az diyalog olurdu. Sanırım prodüksiyon şirketi biraz panikledi ve filmde daha fazla konuşulmasını istedi. Bunu da hiç anlayamadım çünkü uluslararası piyasada, az diyaloglu, aksiyon yüklü bir filmin daha kolay izlenebileceğini düşünüyorum. Baby Driver’da, sırtını diyalogdan ziyade jeste dayayan bir sinema anlayışı tercih ettim ve izlediğinizde görebileceğiniz gibi, filmdeki en önemli sahnelerin hiçbirinde diyalog yok, bunların hepsi harekete dayanıyor.”

Yıllardır türlü türlü banka soygunu konulu film izliyoruz. Bu filmlerde plan uzun uzun anlatılır, bol müzikli, aksiyonlu montajlarda karakterlerin hazırlık aşamasını izleriz. Nihayet soygun anı gelip çattığında da filmin en yüksek noktası başlar ve adrenaline doyarız. Baby Driver’da da teknik olarak banka soygunu işleniyor ama asıl olay ne işin hazırlığında, ne soygunun kendisinde; dananın kuyruğu, soygun sonrasında kopuyor. Nitekim Wright, soygun anına ya da hazırlığına fazla odaklanmak istemediğini çünkü ana karakter açısından önemli olanın, şoförlüğünü ve duruma hakimiyetini gösterebileceği kaçış sahnesi olduğunu söylüyor.



Filmi yazarken, aklında bazı oyuncular olup olmadığı sorulduğunda, Jon Hamm’i başından beri düşündüğünü belirten yönetmen, diğer ünlü oyuncuların filme katılmasını hayal bile edemediğini söylüyor.

“Jon Hamm’le dokuz, on senedir tanışıyorduk ve onun ‘Town’ filmindeki performansını gördükten sonra, bu karakteri onu düşünerek yazmaya başladım. Kevin Spacey ve Jamie Foxx’un filme dahil olacağını düşünemezdim bile. İnsanlar, ‘Amerika’dasın, neden en büyük oyunculara sormuyorsun?’ dediklerinde, o roller için kimleri düşündüğümü söyledim, oyuncular da senaryoyu okur okumaz filme dahil olmaya karar verdiler. Baby karakteri için, karizmatik genç bir oyuncu bulmamız gerekiyordu ve Ansel Elgort’u ‘The Fault in Our Stars’ filminde izlemiştim. Tabii ben senaryoyu 2011’de bitirdiğimde Ensel henüz ortalarda yoktu ve filmi başka bir stüdyo için geliştiriyordum. Ensel’in seçmelerdeki performansını gördüğümüz anda, yapımcılar dahil hepimiz onunla çalışmak istedik.”

Wright’ın, yukarıda bahsettiği stüdyoyla ilgili komik bir anısı da var.

“Zamanında filmi bırakan o stüdyodan bugün bir e-posta aldım. Filmi yapmadıkları için ne kadar pişman olduklarını söylüyorlardı. Artık çok geç ama bunu söylemeleri bile bir büyüklük göstergesi.”

Yaklaşık bir saat sonunda, Edgar Wright ve Scott Alexander’ın, 1930’ların banka soygunu filmlerinden, Queen şarkılarına, filmin çekim aşamasından, koreografisine kadar geniş bir yelpazede daldan dala atlayarak söyleştikleri davetin sonuna geliyoruz. Bu müzik ve aksiyon dolu, harika oyuncuların sırtında yükselen filme giderseniz, uzun ve fakat asla sıkmayan çılgın aksiyon sahneleri izlemeye hazır olun ve Barry White’dan, Brenda Holloway’e oradan yine Queen’e uzanan müziğin tadını çıkarın.


BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER